Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Hitler bile bu kadar iyisini yazamazdı

NAZİ LİDERİNİN “GÜNLÜKLERİ” NASIL OLUŞTURULDU?

Hitler’in Kavgam’ı bu yılın ilk günü kamu malı haline geldi, dünya gözlerini kitabın yeniden basılmasının yaratacağı skandallara çevirdi. Hitler ile ilgili en büyük skandal ise 1985’te patlamış, Almanya’da iki düzenbaz, “Hitler’in Günlükleri” adı altında yarattıkları belgelerle, en saygın dergi ve gazeteleri, hatta tarihçileri bile yanıltmayı başarmıştı.  

Mehmet Ali Ağca’nın Papa’ya suikast yap­tığı gün (13 Mayıs 1981), Alman Stern dergisinin üç yazı işleri müdüründen biri olan Felix Schmidt, Türkiye’ye yollamak üzere derginin yakın tarih bölümünde görevli gaze­teci Gerd Heidemann’ı arıyor ama bulamıyor. Haberin kokusunu aldı mı peşini bırakma­masıyla tanınan Heidemann’ın nerede olduğu belli değil. Ya­zıişleri müdürünün ondan en büyük şikayeti, işi Göring’in yatını almaya kadar götüren tutkulu bir Nazi koleksiyoneri oluşu. O sırada telefon çalıyor, Schmidt derginin genel yayın­müdürünün odasına çağrılıyor. Heidemann orada. Masanın üzerinde yarım düzine siyah deri kaplı defter var. “Bunlar Hitler’in günlükleri!”

Bu satırlar, Felix Schmi­dt’in yıllar sonra yayınladığı “Hitler’in Günlüklerinin Gün­lüğü” adlı kitabından alınma. Yakın tarihin en büyük sah­tekârlık olayı böyle başlıyor. Gerd Heidemann, bir Doğu Alman subayla bağlantı kur­duğunu, Hitler’in günlükle­rini ondan aldığını söylüyor. Nisan 1945’te, Hitler’in özel evraklarının bir uçakla Ber­lin’deki sığınaktan kaçırıldığı, uçağın Dresden yakınların­da düştüğü, dağılan evraka da Doğu Almanların el koyduğu biliniyor. Bu da günlüklerin kaynağını açıklıyor.

Sahtekârdan bomba haber! Daha sonra asrın sahtekarlığının iki failinden biri olduğu anlaşılacak olan gazeteci Gerd Heidemann, Hitler’in kayıp günlüklerini bulduklarını ve yayımlayacaklarını duyururuyor (üstte). Stern’in “Hitler’in Günlükleri Ortaya Çıktı” başlıklı 25 Nisan 1983 tarihli nüshasının kapağı.

Stern Dergisinin sahi­bi olan Gruner + Jahr şirke­ti, yüzyılın en büyük gazete­cilik olayını kotaracağı için sevinerek olaya el koyuyor. Editörleri işe karıştırmadan, Heidemann’la birlikte çalış­maya başlıyor. Adı güvenlik nedeniyle açıklanmayan Do­ğu Alman subaydan Hitler’in günlüklerinin tamamını satın almak üzere pazarlıklar baş­lıyor. Günlükler yağmur gibi yağıyor; Hitler’in 1932-1945 arasında durmaksızın günlük tuttuğu anlaşılıyor. Stern der­gisi, iki yıl içinde bu günlükle­re toplam 9 milyon markı aşan bir para ödüyor. Elbette bunla­rın “sahici” olduğunu kanıtla­mak için birkaç “bilimsel in­celeme” yapılıyor; iki uzman, banka kasasında saklanan günlükleri karşılaştırmak üze­re İsviçre’ye gidiyor, Hitler’in bir başka yazısıyla karşılaştı­rıp “bunlar aynıdır” diyorlar.

İki yıl sonra Stern dergi­si, dünya medyasıyla pazarlık masasına oturuyor. O sırada İngiltere’de Times ve Sunday Times gazetelerini yeni satın almış olan Avustralyalı med­ya patronu Rupert Murdoch, Amerikan Newsweek dergisiy­le birlikte İngilizce çevirinin yayınlanması için anlaşıyor. Onları Fransız Paris-Match dergisi izliyor.

Times gazetesi, danışman­larından ünlü tarihçi Hugh Trevor-Roper’ı görevlendiri­yor. 1945’te İngiliz hükümeti tarafından Hitler’in ölümünü araştırmak için Berlin’e gön­derilen Trevor-Roper, 1947’de yayınladığı The Last Days of Hitler (Hitler’in Son Günle­ri) adlı kitabının verdiği oto­riteyle koşa koşa geliyor ve ikna oluyor. Birkaç gün son­ra Sunday Times’da yazacağı yazıda bunun nedenini şöyle açılıyor:

Hitler yaşasaydı çok gülerdi Kandırmacanın kurbanlarından Amerikan Newsweek dergisi olay ortaya çıktıktan sonra “Sahtekârlık: Hitler aldatmacasını açıklıyoruz!” başlıklı kapakla çıktı.

“Mektuplar, notlar, anılar, Hitler’in imzaladığı resim ve çizimler, onlarca yılı kapsa­yan bütün bu malzeme beni günlüklerin özgün olduğu­na ikna etti. Çünkü imzalar, belgeler taklit edilebilir ama böyle tutarlı bir arşiv o kadar kolay üretilemez”. Trevor-Ro­per, sıkıcı toplantıların not edildiği bunca defterin bir sahtekâr tarafından üretile­meyeceğini düşünüyor.

Böylece 25 Nisan 1983’te Stern, 2.3 milyon baskıyla özel bir sayı yayınlıyor. Ka­pakta “Hitler Günlükleri Or­taya Çıktı” başlığıyla kara kaplı defterlerden birinin fo­toğrafı var. Derginin piyasa­ya verildiği gün yapılan basın toplantısında, diğer gazeteci­ler Stern yönetimini günlük­lerin sahiciliği konusunda soru yağmuruna tutuyorlar. Stern’in genel yayın müdü­rü Peter Koch, tarihçi Tre­vor-Roper’dan saldırılara cevap vermesini rica ediyor. Gelgelelim, tarihçi bir hafta içinde fikir değiştirmişe ben­ziyor. Şöyle cevap veriyor: “Bir tarihçi olarak… eee… nor­mal tarihsel doğrulama yön­teminin… eee… belki de mec­buren… eee…. gazeteciliğin atlatma haber yapma gerekle­rine… eee… bir dereceye kadar feda edilmesinden dolayı piş­manlık duyuyorum”.

Bunun üzerine Stern, gün­lüklerin sahiciliğini kanıt­lamak için Alman Federal Arşivlerine (Bundesarchiv) başvuruyor. 1 Mayıs’ta Bunde­sarchiv, sonucu bildiriyor: “Bi­ze verilen üç günlükte, 1938’de geliştirilmiş ancak 1943’e ka­dar üretilmemiş poliyamid 6 adlı sentetik tekstilin izleri bulunmuştur. Mürekkep sıra­dan bir dükkandan alınmıştır. Onüç yıla yayıldığı düşünülen etiketlerin hepsi aynı daktilo­da yazılmıştır. 1943 yılına ait günlük en geç 12 ay önce ka­leme alınmıştır”. Bundesar­chiv’in uzmanı tarihçi Hans Booms, analizini şöyle derin­leştiriyor: “Bu günlüklerle ta­rihçi Max Domarus’un 1962’de basılan Hitler’in Nutukları ve Açıklamaları adlı çalışması arasındaki paralelliğe dikkat çekiyoruz. Domarus’ta belli bir gün için bilgi yoksa, Hitler de o gece günlüğüne bir not yazmamış, Domarus’un küçük hataları bile aynen Hitler tara­fından taklit edilmiştir”.

Skandal büyük! Gerd Hei­demann, kaynağını açıklamak zorunda kalıyor. Klaus Kujau, yıllardır Doğu Alman kaynak­lı olduğunu iddia ettiği Nazi ürünlerini alıp satan sahtekâr bir koleksiyoncu. Örneğin 1. Dünya Savaşı’na ait orijinal bir miğfer bulup, içine Hit­ler’in adını kazıyarak Nazi li­derin bunu Ypres muharebe­sinde (1914) başına taktığını iddia ettiği, bol bol Hitler im­zalı resim yapıp sattığı, hatta hapse bile girdiği ortaya çıkı­yor. Günlükleri Domarus’un kitabına bakarak yazan Ku­jau’nun gotik alfabe bilgisi bi­le kısıtlı. Defterlerin kapağına yazdığı A. H. (Adolf Hitler) ol­ması gereken baş harfleri bile yanlışlıkla F. H. olarak yazmış olması, nedense o güne kadar dikkatleri çekmemiş.

Bu arada Heidemann’ın patronlarından aldığı para­nın önemli bir bölümünü Ku­jau’ya vermeyip cebine attı­ğı da ortaya çıkıyor. Böylece iki sahtekâr dörder yıl hapse mahkum oluyorlar. Stern der­gisiyle Times gazetesi, kaybet­tikleri prestiji geri kazanmak için birkaç yıl uğraşıyor. Ta­rihçi Trevor-Roper’a gelince, biyografisini yazan Richard Davenport-Hines’a göre, Ox­ford Üniversitesi’nin ünlü pro­fesörünün skandalda oynadı­ğı rol, şöhretini “silinmeyecek şekilde” lekeliyor.

UYDURMA GÜNLÜKTEN ALINTILAR

‘İngilizleri bırakayım da Dunquerque’ten kaçsınlar mı?’

Nutuk. Reich alamet-i farikasının Nürnberg şehri belediye başkanı­na verilişi. Bir kültür toplantısı.

Bavyera’da Sturmabteilung (SA) önderleriyle toplantı. Göz­lerinde yaşlarla Führer’e ömür boyu sadakat yemini ettiler. Ne muhteşem bir topluluk!

Korkunç koleksiyoncu Hitler’in “çakma” günlüklerini kendi elleriyle üreten “zanaatkâr” daha önce de adı birçok hileli tarihi eser alım-satımına karışmış bir koleksiyoncu olan Klaus Kujau’ydu. Dolandırıcının elinden çıkma General Burfdorf’a yazılmış Hitler imzalı mektup (üstte).

Sağlığım hiç iyi değil – Sonuç, çok az uyku.

Olimpiyatlar için E.’ye (Eva Braun) bilet ayırtmalıyım.

Artık mimarlarla vakit geçirip biraz rahatlayabilirim. E.’nin (Eva Braun) artık iki küçük köpek yav­rusu var onlarla zaman geçirebilir.

İngilizler beni çıldırtıyor- bıra­kayım kaçsınlar mı (Dunkirk’ten) yoksa engelleyeyim mi? Churchill ne yapar?

Bormann denilen bu adam artık vazgeçilmez hale geldi. Eğer elimde beş Bormann olsaydı, şim­di burada (Berlin’deki sığınakta) oturuyor olmazdım.

(Himmler) başka bir dünyada – sanki eski bir Cermen fantezi dün­yasında- yaşıyor. Aklını kaçırdığını düşünmeye başladım.

Stalin nasıl başarıyor? Geride hiçbir subay bırakmadı diye düşü­nüyordum ama doğrusunu yapıyor (orduda yaptığı temizliği kastedi­yor). Bizim de Wehrmacht’ta (Al­man ordusunda) yeni bir komuta yapısı oluşturmamız gerek.

E.’nin (Eva Braun) isteği üzerine doktorlar uzun uzun muayene ettiler. Yeni haplar nedeniyle müthiş gazım var ve –E.’ye göre-nefesim çok kötü kokuyor.