Kasım
sayımız çıktı

Bozkurt figürü Orta Asya’dan değil, Horasan ve Anadolu’dan

Hunlar da dahil olmak üzere, Göktürk, Uygur ve Oğuzlarla ilgili yapılan kazılarda kurt figürü içeren herhangi bir arkeolojik bulguya bugüne değin Horasan ve Orta Asya’da rastlanmamıştır. Bozkurt sembolünün, Hazar Denizi’nin doğusundaki topraklarda yani Horasan coğrafyasında yaşayan Sakalar tarafından Anadolu resim sanatına taşınmış olduğunu söyleyebiliriz. 

Türk milliyetçilerinin kullandığı “Bozkurt” figürü, geçen ay Avusturya’da hayata geçirilen Sembol Yasası ile yasaklandı. Pantürkizm ve Turancılıkla özdeşleşmiş olan Bozkurt’un yasaklanması ile birlikte, bu sembolün tarihsel süreci kamuoyunda ilgi çekmeye başladı. 

İslâmiyet öncesi tarihsel süreçler, mitolojiler ve kültürler incelendiğinde, çok sayıda Türk ulusunun kurt totemine sahip oldukları gözlenmektedir. Göktürk, Uygur ve Oğuz destanlarında ulusal bir motif temelinde kullanılmış olan kurt figürü farklı rollerde karşımıza çıkar. Ata, kurtarıcı ve kılavuz olduğu görülen kurt çoğunlukla bozkurt adıyla anılır, bazen dişi kurt olur “Ulu Ana” adını alır, bazen erkek kurt olur “Ulu Ata” diye çağrılır. 

Kurtlar dünyanın en yaygın kara yırtıcılarıdır. Vahşi olmalarına karşın insanlarla temas kurdukları bilinmektedir. İnsanları uzaktan izlerler ve uluma taklitlerine karşılık verirler. Bozkurt (canis lupus), kurtların en yaygın türüdür. Bunlar birçok bölgede gri kurt ya da orman kurdu olarak da bilinir. Hazar Denizi’nin doğusundaki topraklarda yani Horasan coğrafyasında yaygın olan kurtlar, göçebe Türklerin sıklıkla temas ettiği bir yırtıcı olmuştur. Hayatları doğanın içinde ve coğrafyanın her yerinde geçen savaşçı göçebeler ile çoban göçebelerin gözlemleri, kurdun Türkler tarafından totem olarak seçilmesinde önemli bir rol oynamış olmalıdır. 

Sakaların kurt figürü

Oluz Höyük, Anadolu’daki en eski kurt figürlerinin görüldüğü Demir Çağı yerleşmesi. Saka (Doğu İskit) sözel geleneğinin çanak-çömlek bezeme sanatına yansıması, bunların günümüze ulaşmasını sağlamıştır. MÖ 6. yüzyıla ait bir çömlek parçası üzerine boya ile yapılmış kurt figürü bezemesi (Oluz Höyük Kazı Arşivi). 

İslâmiyet öncesi Türk tarihi, mitolojisi ve kültüründe ulusal ve temel bir motif olarak görülen kurt, buna ters orantılı olarak arkeolojik bulgularda bugüne değin izlenememiştir. Hunlar da dahil olmak üzere, Göktürk, Uygur ve Oğuzlarla ilgili yapılan kazılarda kurt figürü içeren herhangi bir arkeolojik bulguya bugüne değin Horasan ve Orta Asya’da rastlanmamıştır. Konuyla ilgili tek bulgu Kazakistan’daki Esik Kurganı’nda açığa çıkan Altın Elbiseli Adam’ın etek ve kol uçlarındaki stilize kurt başlarıdır. Saka kültürüne ait olan kurgandaki altın plaka süslemeler MÖ 5. yüzyıla tarihlendirilmektedir. 

MÖ 1. binyılda, Önasya’nın periferinde yaşamış Sakalar’ın (Doğu İskitler) Türk Öntarihi’nin en önemli ögesi olduğu hususu bugüne değin gündeme gelmemiş bir konuydu. Türk kimlikli devlet tarihinin Hunlar ile değil, onlardan 400-500 yıl önce tarih sahnesine çıkmış olan Sakalar ile başladığı hususunda çok sayıda arkeolojik ve tarihsel kanıtı, dergimizin önceki sayılarında yayınlamıştık. MÖ 8. yüzyıldan MS 8. yüzyıla uzanan Öntarih Dönemi’ndeki Türklerin Sakalarla başlayan süreci, Massagetler (Ma-saka), Hunlar, Göktürkler ve Oğuzlar’la son bulmuştur. 

Kanatlı boğayla savaşan kurt Oluz Höyük’te bir bothros’ta (kutsal eşya çukuru) bulunmuş olan krater üzerindeki beyazımsı panel içinde betimlenmiş kurt – kanatlı boğa mücadelesi. MÖ 5. yüzyıl başları (Oluz Höyük Kazı Arşivi). 

Son yıllarda Anadolu Demir Çağı arkeolojisi üzerine yaptığım çalışmalar, özellikle Orta Anadolu’nun MÖ 8. yüzyıldan itibaren Kafkasya, İran ve Horasan ile kültürel ve sosyal ilişkiler içinde bulunduğuna, sözkonusu bağlantıların at gömüleri içeren kurganlar ve silahlar dışında farkedilebilir ölçüde çanak-çömlekçilik gibi zanaatlara yansımış olduğuna işaret etmeye başlamıştır. At gömüleri ve kurganlardan çıkan savaş kazması, okucu ve mızrak uçları gibi silahlar ile tunç ya da kemikten at koşum takımları, Sakaların Anadolu’ya taşımış oldukları yaşamsal ögeleridir. Bununla birlikte çobanlık ve yağma-talan gibi göçebelik temelli ekonomik sistemlerin yaşandığı Avrasya ve Horasan gibi devasa coğrafyalardan Anadolu’ya gelmiş olan Sakalar’ın yerli halk üzerinde yaşam tarzları ve kültürleri ile ciddi değişimlere yol açmış oldukları, Kızılırmak Havzası Demir Çağı yerleşmelerinden gelen güncel arkeolojik bulgular sayesinde çok daha iyi anlaşılmaktadır. 

Amasya’nın 25 km güneybatısında yer alan Oluz Höyük, Sakalarla ilgili olabilecek göçebe ögelerin bulunduğu en önemli Anadolu Demir Çağı yerleşmesidir. Oluz Höyük sistematik arkeolojik kazıları sırasında açığa çıkan boya bezekli çanak-çömlek temelinde izlenebilen bazı motif, figür ve kompozisyonlar, Anadolu Demir Çağı geleneğine yabancı pek çok öge barındırmaktadır. Geç Demir Çağı kültür katmanlarında (MÖ 5-4. yüzyıllar) bulunmuş olan boya bezemeli iki krater (çömlek), boyun bölümlerindeki bulutumsu motiflerle dikkati çekmektedir. Kahverengimsi tonlarda boyalarla bezenmiş olan kraterin çok büyük bir kısmı noksan durumdaki gövde kısmında ise, karşılıklı duran iki geyik figürünün başları ve boynuzları yer almaktadır. Çok iri biçimde betimlenmiş çatallı boynuzlara sahip geyikler arasında, büyük olasılıkla bir hayat ağacı bulunuyordu. Her iki kraterdeki bulut motifleri ile iri ve çatallı boynuzlu geyik figürleri, Anadolu Demir Çağı çanak-çömlekçiliğinde MÖ 6. yüzyıla değin kullanılmamış bezeme ögeleridir. 

Orta Demir Çağı (MÖ 9-7. yüzyıllar) bezeme geleneklerini bir kenara bırakmış olan çanak-çömlek ustalarının, bir zihniyet değişimi yaşamaya başlamış oldukları anlaşılmaktadır. Sözkonusu zihniyet değişimi, geleneksel yaşam alanlarının çevresinde de değişmeye başlayan demografik yapı ile ilgili olmalıdır. Anadolu Demir Çağı resim sanatının hiçbir dalında görülmeyen bulut motifinin en yakın benzerleri Orta Asya’dan bilinmektedir. Bozkır sanatının binlerce yıllık sürecinde izlenebilen söz konusu motif “Çin Bulutu” olarak adlandırılmaktadır. Bununla birlikte iri boynuzlu geyik figürleri de yine doğuyu, Avrasya ve Saka coğrafyasını işaret etmektedir. Halıdan deri işlemelerine ve metal eserlere kadar pek çok zanaat dalında bezeme unsuru olarak kullanılmış iri boynuzlu geyik, Sibirya ve Altay bölgelerinin endemik hayvanıdır. 

Çin Bulutu ve geyik figürleri dışında Kızılırmak Havzası Demir Çağı çanak-çömlekleri üzerinde birdenbire ortaya çıkan at ve kurt figürleri, Anadolu’ya Horasan ve Orta Asya’dan taşınmış göçebelere ait diğer bezeme ögeleri gibi görünmektedir. At figürlerinin eyersiz-koşumsuz olması, bunların Sakaların yaşamından kesitler yansıttığına işaret etmektedir. Sözkonusu göçebe yaşam ögelerinin Anadolu Demir Çağı resim sanatı içindeki en ilginç grubunu ise kurt figürleri oluşturmaktadır. Oluz Höyük’te çok sayıda kap üzerinde kurt figürü yer almaktadır. Kurt figürleri içindeki en önemli örnek bir krater üzerinde resmedilmiştir. Bu sahnede stilize olarak betimlenmiş kurt, hemen yanındaki kanatlı boğaya saldırmaktadır. Diğer kurt figürleri ise çanak-çömlek parçaları üzerindedir. Oluz Höyük’ün kuşuçumu 60 km güneyinde yer alan Zile-Maşat Höyük’te de MÖ 6. yüzyıla ait bir krater üzerinde sfenkse saldıran bir kurt figürü gözlenmektedir. 

Maşat Höyük’te boya bezeme Oluz Höyük’ün kuşuçumu 60 km güneyinde yer alan Zile-Maşat Höyük’te yine bir krater üzerine boya bezeme olarak yapılmış kurt figürü, MÖ 6. yüzyıl. Amasya – Tokat bölgesinin Geç Demir Çağı çanak-çömlek atölyelerinin Orta Asya etkilerini benimsemiş olduğuna işaret etmektedir (T. Özgüç. Maşat Höyük II. Ankara, 1982). 

Bununla birlikte Oluz Höyük Geç Demir Çağı kültür katmanlarında ortaya çıkarılan bazı çukurların içinde bulunan kasaplık izler taşıyan at kemikleri ve onların kesimi ile ilgili bulgular, Demir Çağı halkının at eti yemek gibi bazı Orta Asyalı geleneklerine işaret etmektedir. Gıda olarak tüketilmiş atlara ait kalıntılar, Oluz Höyük’ün Saka varlığına bulgu sunan Anadolu’nun en önemli kazısı olduğuna işaret etmektedir. Oluz Höyük ve Maşat Höyük çanak-çömlekleri üzerinde görülen kurt figürleri derin ikonografik anlamlar taşımakla birlikte, güçlü sanatlara sahip olmayan Anadolu Demir Çağı göçebelerine ait hatıralar olmalıdır. MÖ 9. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya Kafkasya üzerinden sızmaya başlayan Sakalar yani Doğu İskitler’in Anadolu coğrafyasındaki en kalabalık ve güçlü göçebeler olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Çin Bulutu, iri boynuzlu Avrasya geyiği ve eyersiz-koşumsuz at figürleri gibi kurt figürünün de Anadolu’ya Saka coğrafyasından göçebeler tarafından taşındığı düşünülebilir. Türkler gibi Turani tiplere sahip olan, kımız içen, kurgan inşa eden, atıyla birlikte gömülen ve Türklerle aynı coğrafyada yaşamış olan Sakaların kurt totemine sahip bir toplum olduğu anlaşılmaktadır. 

Türklerin totemi 

Yazıları olmayan bu göçebelerin destan, efsane ve mitolojik hikayeleri mutlaka sözel bir gelenek içinde korunuyor ve nesilden nesile taşınıyordu. Oluz Höyük ve Maşat Höyük kurt figürleri, Saka sözel gelenek ögelerinin Anadolu Geç Demir Çağı resim sanatında hayat bulmuş olduğuna işaret etmektedir. Bu bağlamda tarihsel süreçte Türklerin totemi olmuş, efsanelerinde temel motif olarak bulunmuş Bozkurt sembolünün arkeolojik kimlik olarak Öntarih Türklerinin en önemli gruplarından Sakalar tarafından Anadolu resim sanatına taşınmış olduğunu söyleyebiliriz. Demir Çağı sonrasındaki süreçte, 10. yüzyıldan itibaren Türkleşmeye başlayan Anadolu coğrafyasında kurt toteminin destan, efsane ve mitolojide devam etmiş olması, Bozkurt motifinin Sakalar ile Türklerin tarihsel ortak noktası olduğuna işaret etmektedir.