15-16 Temmuz’da şehit edilen 237 vatandaş, büyük oranda darbeyi akamete uğrattı. Ölürken tarih yazan bu insanlar arasında, hayatını kültürel miras eserlerimize, bunların görsel kayıtlarına adamış müstesna bir gazeteci de vardı. Mustafa Cambaz ve 236 şehit unutulmayacak.
Yakın tarihimizin en acı gecelerinden biri 15 Temmuz’da yaşandı. Ordu içerisindeki bir grubun yapmak istediği darbe, sokağa çıkıp tankların karşısında duran vatandaşlar ile halkın yanında yer alan asker ve polisler tarafından engellendi. Devletin asayiş kuvvetleri ilk anda pek de etkili olamazken, özellikle Cumhurbaşkanı’nın konuşmasıyla sokağa dökülen insanlar darbecilerin bir operasyonel hakimiyet kurmasını engellediler.
173’ü sivil 237 kişi, o gece darbecilerin kurşunlarıyla öldürüldü, şehit edildi. Görüşü, inancı, pozisyonu ne olursa olsun, bu hadiselerde hayatını kaybedenler ortak bir yurt sevgisini, yaşadıkları topraklarda gayrımeşru bir iradeyi, kabul etmeyeceklerini cümle aleme gösterdiler. Birçok vatandaş, asker ve polis, son derece eşitsiz koşullarda, kalplerinde sadece cesaretle savaş makinelerinin karşısında durdu. Karşılarında ise, gerçekten savaş psikolojisine geçmiş, üniforma giymiş gizli bir örgütün, silahsız insanlara ateş eden, bomba atan militanları vardı.
Meslektaşımız, arkadaşımız, Yeni Şafak muhabiri gözüpek insan Mustafa Cambaz da, Çengelköy’de sokağa çıkan vatandaşlardan biriydi. Ne vatandaş ama! Batı Trakyalı Cambaz, Yunanistan’dan Türkiye’ye gelmiş ve uzun süre haymatlos (vatansız) olarak yaşamıştı!
Şehit gazeteci Cambaz, esas olarak profesyonel bir foto muhabiriydi, kendi ifadesiyle bir “kayıt fotoğrafçısı”ydı. Özelde İstanbul’un genelde Türkiye’nin kültür varlıklarını belgeleme çalışmalarına büyük katkı sağlamış bir insandı. Mustafa Cambaz’ı birçok fotoğrafçıdan ayıran, çektiği bütün kareleri kendi adıyla “mustafacambaz.com” isimli web sitesinde tüm ilgililerle paylaşmasıydı. Siteyi ziyaret edenler dikkatle bakarlarsa, onun ziyaret ettiği semtleri, sokakları, yapıları, yapıların nerelerine çıktığını, kullandığı vasıtaları görebiliyorlardı. Cambaz’ın hazırladığı web sitesindeki fotoğraflar, 2002 yılından 5 Temmuz 2016 gününe kadar devam etti. Özellikle Türk-İslâm eserlerini belgeleyen Cambaz’ın, ziyaret ettiği yapıyı tüm cepheleri, iç mekânı, mimari süslemelerinin detayları ile ele alan titiz ve geniş bir bakışaçısı vardı.
Öldürülen insanların hikayeleri
Hürriyet gazetesinin 24 Temmuz 2016 tarihli sayısıyla verilen eklerden biri de “Unutulmayacaklar…” başlığı altında hem 15-16 Temmuz günlerinde şehit olanları hem de geçmiş darbeleri konu alıyordu.
Sadece amatörler için değil, sanat ve mimarlık tarihi çalışan yerli yabancı birçok akademisyen, araştırmacı için bu anıtların güncel görsellerine ulaşmak, ayrıntılarını görmek fark yaratıyordu. İstanbul ya da Anadolu’nun eski kentleri ve anıtlarını internet ortamında arayanlar, bu yapıların anlaşılmasını sağlayacak görsel malzemeye çoğu zaman onun fotoğrafları sayesinde ve ücretsiz ulaştılar.
Mustafa Cambaz, camilere olan özel ilgisi sonunda 2016 Mayıs ayında Türkiye’de mevcut 118 “Ulu Cami”nin detaylı fotoğraflarıyla Atatürk Kültür Merkezi tarafından yayınlanan 576 sayfalık bir albüm yayımlamıştı. Bu çalışma hem özgün konu seçimi, hem Türkiye’nin en önemli merkez camilerinin güncel fotoğrafları açısından tek kaynak oldu. İstanbul şehrinin çeşmeleri konulu çalışmasında ise, kentin bir ucundan diğer ucuna tüm semtlerinde ve en ücra sokaklarda dolaşarak tespitler yapmış ve bunları da bir kitap olarak hazırlamaya niyet etmişti. İnşallah bu çalışma da dostları, takipçileri tarafından sonlandırılır ve ülkemizde sıklıkla rastlanmayan referans kitaplarından biri daha ortaya çıkar. Çengelköy Mezarlığı’na defnedilen meslektaşımızın adı, gazetesinin bulunduğu yerdeki Metrobüs durağına verildi. Ancak onu ilelebet yaşatacak olan, çektiği kıymetli fotoğraflar ve tarihî-kültürel mirasımıza yaptığı unutulmaz katkılar. Evet, onu öldürenler tarihin çöplüğünde unutulacak; Mustafa Cambaz ve nice cesur yürek, biz payidar oldukça yaşayacak.