Aslen Ermeni olan Semih Lütfi Erciyaş, yarım asırlık yayıncılık hayatında aralarında Nâzım Hikmet, Refik Halid Karay, Peyami Safa, Reşad Nuri Güntekin gibi ünlü yazarlarınkiler de olmak üzere birçok eseri okurla buluşturmuştu. Ona göre “memleket okumuyor” demek yanlıştı, halkın sevdiği kitaplar hep satardı.
Sühulet Kütüphanesi, Semih Lütfi Erciyaş tarafından 1906’da Babıâli’de Ankara Caddesi’nde kurulmuştur. Kurulduktan 1982’ye kadar Babıâli’de yayıncılık yapan bu kitapevi, Türk edebiyatına pek çok eser ve yazar kazandırmıştır. Refik Halid Karay, Peyami Safa, Reşad Nuri Güntekin, Aka Gündüz, Reşat Enis, Güzide Sabri, Esad Mahmud, Burhan Cahit, Safiye Erol, Kerime Nadir, Osman Cemal Kaygılı gibi pek çok edebiyatçının eserlerini Semih Lütfi basmıştır.
Yayınlamış olduğu kataloglarda “Semih Lütfi Kitabevi” olarak gözüken ismi, eserlerin iç kapaklarında “Sühulet Kütüphanesi” ya da “Sühulet Kitaphanesi” olarak geçer. Semih Lütfi Kitabevi’nin, şimdilik, yayımlanmış yanlızca iki küçük kitap katalogunu tesbit edebildim:
“1- Semih Lütfi Kitab ve Basım Evi. Kitap Kataloğu 1936. İstanbul, 1936. [16] s. İstanbul, Ankara Caddesi No: 87 – 89 / Telefon: 21520.
2- Semih Lütfi Kitabevi Kitap Kataloğu 1941. İstanbul, Güven Basımevi, 1941. 23,[1] s. “Türkiyenin en çok kitap basan, en büyük kitap müessesesi. Telefon: 21520. Sicilli Ticaret No: 9790 / Kuruluş Tarihi: 1906”
Babıâli’de çıkardığı “Semih Lûtfinin Ucuz Romanlar Serisi” ile de tanınan Semih Lütfi Erciyaş, soyadından da anlaşılacağı gibi, Kayserilidir. Aslen Ermeni olan Semih Lütfi, İ. Hakkı Baltacıoğlu’nun ifadesine göre, 14 yaşında Müslüman olmuştur. Yeni Adam’da Semih Lütfi’nin ölümünden sonra anısına bir yazı yazan İ. Hakkı Baltacıoğlu, ünlü yayıncı için “Türklüğün Müslümanlık, Hırıstiyanlıkla parçalanamıyacağını daha ondört yaşında iken Müslüman olarak gösterdi. Millî Hareket tarihini yakından inceleyecek olanlar en sıkışık, en karanlık günlerde ölümü göze alan Semih Lûtfi’nin İstanbul’daki matbaasında millî kuvvetlere ait gizli evrak basarak millî davayı ne kadar candan benimsediğini öğrenecekler, Semih Lutfî Erciyaş’ın temiz ruhuna rahmet vesilesi hazırlamış olacaklardır” (Yeni Adam, sayı: 577, 17 Ocak 1946, sayfa: 9)
Semih Lütfi, kendisiyle yapılan bir mülakâtta, “Milletin okumaması meselesi mevzuu bahs olurken, kültür hayatımızda kitapçının vazifesini yaptığına kani misiniz?” sorusuna, “Evvelâ muharririn vazifesini yapması lazım ki, sıra tabie gelebilsin. Elde, vesait, eser olmayınca tabi ne yapabilir? Memleket okumuyor, tabi vazifesini yapmıyor demek gülünç ve insafsız bir iddia olur. Reşat Nurinin, Güzide Sabrinin eserlerinin kaç defa basıldığını biliyoruz. Demek halkın istediği eser olunca satılıyor. Ben muharrir iyi eser mi veriyor, fena eser mi veriyor, bunu bilmem, halkın sevdiği, seveceği eser midir, değil midir, bunu düşünürüm. En kuvvetli mihenk halktır” cevabını verir (Server İskit, Türkiyede Neşriyat Hareketleri Tarihine Bir Bakış, İstanbul, 1939).
Nâzım Hikmet’in Benerci Kendini Niçin Öldürdü? ve Kafatası isimli kitaplarını yayımlayan Semih Lütfi, ölümüne dek (1945) yayıncılık yapar. Semih Lütfi Kitabevi sadece eski bastığı kitapları satmaya devam eder. Semih Bey’in eşi Aznif Erciyaş’ın 26 Mayıs 1981’deki ölümünden bir süre önce kapanan kitabevi, resmî olarak 1982 içinde faaliyetine son verir.
Semih Lütfi-Aznif Erciyaş çiftinin mirasçısı olarak ortaya çıkan kimseler, kitabevinin deposunu ve dükkandaki kitapları üniversite ve askeriye gibi kurumlara hibe ettikleri gibi, 1982’nin Aralık ayında Semih Lûtfi Kitabevi’nin kapılarını sonuna kadar açarak isteyenin istediği kadar kitabı bedava almasını sağlamışlardır!