Kasım
sayımız çıktı

‘Gayri resmi’ tarihin resmidir

Ressam Burhan Kum, “Gayri Resmi”de bir yandan iktidar-sanat ilişkisini sorgularken, bir yandan “yasak sanatın” Osmanlı coğrafyasında maruz kaldığı sansürün izini sürüyor, toplumsal-kültürel sonuçlarını tartışıyor.

Devrik Cümle II, 2016

Sanat eserlerinin insan­ların düşünce ve hissi­yatları üzerindeki etki­leri aşikar. Egemen olmanın, egemenliği sürdürmenin bir yolunun da sanatın etki gücü üzerinde denetim sahibi ol­maktan, onu çıkarları doğrul­tusunda yönetmekten geçtiği Ortaçağ’dan beri muktedirle­rin malumu. Bir sanat yaratı­sının etkileme gücüne sahip olabilmesi için sadece üretil­miş olması yetmiyor. Onun dolaşıma girmesi, sergilenme­si, tüketilmesi de lazım. Ve ta­bii tartışılması. Özgürce.

İktidarın amaçlarıyla ters düşen, iman ettikleriyle çeli­şen “sakıncalı” bir sanat ese­rinin insanları “kafasını bu­landırmasını” engellemenin en geleneksel yolu ise, onun “görülebilirliğine” müdahale etmek. Tabii bunu da iyi bili­yor yukardakiler.

Kara Kutu, 2015

Sergi kataloğundan devam edelim: “Bin yıldır resim yap­manın ‘Allah’a şirk koşmak’ olduğuna inandırılmış bir top­lumda son 150 yıldır resim ya­pıldığı gerçeğinden hareketle bazı şeylerin değişmiş olabile­ceğini varsayabiliriz. Ne var ki resim yapmakla ilgili bir sorun yok gibi görünse de, sergilen­mesine ilişkin sorunlar henüz tamamen aşılabilmiş değil.” Osman Hamdi Bey’in 1901’de yaptığı Yaratılış isimli tablonun 2001 yılından sonraki akıbeti hakkında mesela, bugün hiçbir bilgimiz yok. Nerede olduğu­nun bilindiği yıllarda bile ese­rin yapıldığı ülkede hiç sergi­lenememesi, vaktü zamanında pek az kişiyi rahatsız etmişti.

Burhan Kum’un Gayri Resmi isimli sergisi, bu üstü örtülü sansürü sineye çeke­meyen “rahatsızlar” için ade­ta bir vaha. Ne mutlu bize ki, onun eserleri bugün hâlå ser­gilenebiliyor, yukarıda değin­diğimiz meseleleri sorgulu­yor, hicvediyor, tartışıyor.

Emval-i Metruke, 2015

Sanatçının, Gustave Cour­bet’nin L’Origine du Monde, Osman Hamdi Bey’in Yaratı­lış isimli eserlerine ve Gentile Bellini’nin Fatih Sultan Meh­met portresine göndermeler yapan resimlerini de görece­ğiniz sergiyi gezerken kafa­nızda şu tür sorular dolaşabi­lir, şaşırmayın: Eğer Fatih’in resim sanatına verdiği önem, sultanın Venedikli ressam Bellini’ye portresini yaptırdığı 1480 yılından günümüze ka­dar geçen 500 küsur yıllık süre içinde kesintisiz bir biçimde devam ettirilmiş olsaydı, bu­gün nasıl bir kültürel iklim­de yaşıyor olurduk? Daha ge­niş bir özgürlük coğrafyasına mı dönüşürdü zihinlerimiz? İfade özgürlüğü muktedir tahammülsüzlüğünün en şiddetli gazabının baş hedefi haline gelir miydi?

Sorulardan sıkılırsa­nız, dikkatinizi sanatçının günümüzün moda teması Ye­ni Osmanlılık adına yapılan zibidiliklere ince dokundur­malar yaptığı resimlerine yö­neltin, yüzünüzde müstehzi bir ifade oluşacaktır.