Son Osmanlı döneminde, 1. Dünya Savaşı öncesi İtalyanlara karşı verilen Trablusgarp mücadelesi hem Mustafa Kemal’in hem de Enver’in yıldızının parladığı bir süreçti. Trablusgarp Harbi’ne dair Mustafa Kemal ve Enver imzalı bir belge.
Osmanlı Devleti’nin 20. yüzyıl başında içinde bulunduğu karışıklık ve yönetim zaafiyeti, İtalya’nın iştahının kabarmasına ve dikkatini bu yöne çevirmesine neden olmuştu. İtalya bir yandan Arnavutluk’taki isyanı desteklerken bir yandan da Osmanlı Devleti’nin Akdeniz ve Adriyatik kıyılarındaki etki alanları üzerinde Avusturya ve Rusya ile karşılıklı çıkar anlaşmaları yapmakta; bölgeye işçi gönderme yoluyla Trablusgarp’a yerleşim birimleri kurmaya; İtalyan nüfusu artırmaya çalışmaktaydı. Bölgede banka, postane gibi İtalyan kurumları açılıyor, liman ve benzeri kurumlar için de imtiyaz bekleniyordu. Banco di Roma adlı İtalyan bankasının da Trablusgarp ve Bingazi’de birer şubesi vardı. 28 Eylül 1911’de İtalya, Düyun-ı Umumiye İdaresi’nin İtalyan temsilcisi De Martino elinden 24 saatlik bir ultimatom vermiş; Trablus ve Bingazi’nin her bakımdan geri bırakıldığını, İtalyan ve yabancı tebaaya kötü davranıldığını ileri sürmüş; aynı gün içinde de savaş ilan etmişti. İtalya savaş ilanından sonra 80.000 kişilik ordusunu bölgeye göndermişti. Bölgenin savunmasında Mısır’ın İngilizlerin elinde olması, denizlerde de İtalyan donanmasının etkinliği Osmanlı Hükümeti’nin elini kolunu bağlamıştı (Demir, 2014).
Osmanlılar İtalya ile savaşamayacaklarına inandıklarından diplomatik bir çözümden yana tavır almıştı. Bununla birlikte vatanın bir parçasının işgale uğraması, genç Türk subayları arasında büyük yankı uyandırdı. O sırada Berlin’de askerî ataşe olarak görev yapan Enver Bey, İtalyanların Trablusgarp’a saldırı haberini alır almaz İstanbul’a doğru yola çıktı. Bu arada genç subaylar, Afrika’daki son vatan parçasını kurtarmak için gönüllü olmuşlar, aralarında toplantılar yapmaya başlamışlardı. Bu toplantıların birinde, Fethi (Okyar) Bey mesele ile ilgili olarak Mustafa Kemal ile Enver Bey’in evine gitmişler ve Enver Bey hükümetin tutumunu gözler önüne sermek için şunları söylemişti: “Hariciye Nazırı geçen gün, Mahmut Şevket Paşa’ya hükümetin bu işi diplomasi yoluyla halletmek mecburiyetinde olduğunu söylemiş. Harbiye Nazırı itiraz edip, ‘bir vatan parçası düşmana sessiz sedasız teslim edilir mi, bunun arkası gelmez’ diye itiraz edince demiş ki: ‘Peki siz Harbiye Nazırısınız. Donanmanın kudretini benden iyi takdir buyurursunuz. Askerlerimizi Trablusgarp’a nasıl ve hangi yoldan göndereceğiz? Haydi gönderebildik diyelim, silahı, cephaneyi, malzemeyi, iaşeyi nereden bulacağız? Bu ay zabitana ve mülki kadroya dörtte bir maaşı nasıl verdiğimizi biliyorsunuz’”. Sonraki bir akşam yine Enver Bey’in evinde yapılan gizli toplantıda durum tekrar müzakere edilmiş, Trablusgarp’a gidilmesine ve oradaki yerli halkı teşkilatlandırarak savaşmaya karar verilmiştir. Bu genç subaylar, Mısır ve Tunus üzerinden sahte isimlerle kıyafet değiştirerek Trablusgarp’a geçmeyi kararlaştırmışlardır.
Trablusgarp’a gitmek isteyen yalnız Enver Bey değildir. Geleceğin önderi Mustafa Kemal, Teşkilât-ı Mahsusa’nın kurucusu Eşref Bey, Paris Askerî Ataşesi Ali Fethi Bey, Süleyman Askerî Bey ve onlarla aynı arzuyu paylaşan yüzlerce subay cepheye ulaşabilmenin planlarını yaparlar. Deniz yoluyla gitmeleri imkansız gibidir. Kara yoluyla Mısır ve Tunus üzerinden gitmeyi düşünürler. İngiliz ve Fransızların geçiş izni vermeyecekleri büyük ihtimaldir. Enver Bey, Mustafa Kemal ve Eşref Bey yola çıkmadan önce Enver Bey’in Beşiktaş’taki evinde bir kez daha biraraya gelirler. Burada izlenecek harekat tarzı tekrar gözden geçirilir.
Enver ve Eşref Bey, o gün Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’yı ziyaret etmişlerdir. Paşa, devletin İtalya ile topyekun bir savaşa giremeyeceğini, fakat vatanın bir parçası elden giderken de sessiz kalınamayacağını belirtmiş ve Trablusgarp’ın mahalli kaynaklarıyla savunulacağını açıklamıştır. Mahmut Şevket Paşa’nın planına göre Trablusgarp’a gönüllü gitmek isteyecek subaylar gizlice yola çıkacaklar; ancak Osmanlı Devleti resmen savaş ilan ettiğinde açıktan her türlü desteğe mazhar olacaklardır.
Mustafa Kemal Bey 15 Ekim 191l’de beraberinde İttihat Terakki’nin önde gelen şahsiyetlerinden Yakup Cemil Bey ve bir grup arkadaşıyla Mısır üzerinden Trablusgarp’a gitmek üzere yola çıkar. İhtiyaçları olan parayı temin için İttihat Terakki Umumi Merkezi’ne müracaat etmişler, fakat alamamışlardır. Buna rağmen kararlarından vazgeçmemişler ve Mustafa Kemal’in verdiği senet karşılığı Ömer Fevzi Bey’den 200 İngiliz lirası borç alınmıştır.
Trablusgarp Harbi’ne gönüllü katılanlardan biri de o dönem Yenice (Yanniça/Yenice-i Vardar) Kaymakamı olan İbrahim Süreyya Bey’dir. Süreyya Bey görevde bulunduğu Yenice Kaymakamlığı’ndan istifa ederek Trablusgarp’a gönüllü gitmiştir.
Süreyya Bey anılarında Mustafa Kemal’le ilk karşılaşmalarından şöyle bahseder:
“… 2. Meşrutiyet henüz ilan edilmişti. Anadolu’da Üçüncü Ordu Erkan-ı Harbiyesi bir tetkik gezisine çıkmıştı. Cuma-i Bala’nın hudud kasabası olması münasebetiyle bu askerî heyet oraya da uğradı. Geldikleri gece misafir kaldıkları kumandanlık binasına kaymakam olmam hasebile hoş geldiniz demeye gittim. Salonda muhtelif rütbeli erkan-ı harp zabitleri oturmuş sohbet ediyorlardı. Bu konuşmalarda yakışıklı, sarı saçlı, keskin bakışlı genç bir zabit mütemadiyen gür sesi ile konuşuyor, herkes ehemmiyet ve kemal-i dikkatle onu dinliyordu. Bu ateşli gencin Mustafa Kemal olduğunu öğrendim. Artık onu şahsen de tanıma fırsatını kazanmış, gayri şuuri olarak cazibesine kapılmıştım” (Duruk, H. (1950, 10 Kasım). Atatürk Tam Otuz Senelik Arkadaşımdı. Cumhuriyet, s. 6.)
Süreyya Bey, Yenice Kaymakamlığı görevini yürütürken Derne’deki kuvvetlere gönüllü olarak katılarak Mustafa Kemal’in emrine girmiş; 1 sene boyunca kaldığı Derne’de bizzat muharebelere katılmış; ayrıca Divan-ı Harp Hukuk Müşavirliği görevini yerine getirmişti.
1912’de Derne ve Bingaz’deki üstün hizmetlerinin sonucunda, Enver Paşa dahil olmak üzere her düzeyden subayın takdirlerini kazanarak İstanbul’a dönen Süreyya Bey, 24 Ocak 1912 tarihinde İstanbul Polis Müdüriyet-i Umumiyesi Tahrirat Şubesi Müdürlüğü’ne getirilecektir.
İbrahim Süreyya Bey’in Enver Paşa ve Mustafa Kemal’in övgülerine mazhar olduğu belgede, kendisinin fevkalade yararlıkları bu iki büyük tarihî şahsiyet tarafından imza altına alınmıştır.
İlk kez yayımlanan ve hem Enver Bey hem de Mustafa Kemal’in imzasının bulunduğu benzeri olmayan bu belge, günümüz kamuoyunda kahramanlık ve hainlik arasında sıkıştırılan önemli tarihî şahsiyetlerin, sözkonusu vatan olduğunda nasıl biraraya geldiklerini göstermektedir. Her tarihî olayı bulunduğu şartlar altında değerlendirmek gerekir. Trablusgarp’ın işgaline karşı gönüllü olarak mücadele eden genç subaylar, 1. Dünya Savaşı ve Millî Mücadelede’de önemli roller oynayacaklardır.
Yazarın www.geliboluyuanlamak.com sitesinde yer alan yazısı, özetlenerek aktarılmıştır.
TRABLUSGARP’TAKİ SİLAH ARKADAŞLARI
‘Süreyya Bey’in eksikliği fazlasıyla hissedilecektir’
Enver ve Mustafa Kemal imzalı belge, hem sahada hem masada mücadele eden Süreyya Bey’in kahramanlığını teyit eder mahiyette.
Derne Kumandanlığı /Ayn-ı Mansur Karargâhı / No: 300 10 Temmuz 1328 (23 Temmuz 1912)
Yenice Kaymakamı iken İtalyanların ilan-ı harp etmesi üzerine mücahedeyi (cihadı) memuriyetine bi’t-tercih (tercih ederek) istifa ile Kânunisani’de darülharbe vasıl olan (harp alanına ulaşan) Süreyya Bey, tarih-i muvasaletinden (geldiği tarihten) bugüne kadar icra olunan muharebelerde tüfeğiyle mücahidin safları içinde düşmanla döğüşerek ibraz-ı hamiyet etmiş (gayret ve cesaret göstermiş) olduktan başka resmen tayin edildiği Derne Kuvvetleri Divan-ı Harbi’nin hukuk müşavirliğinde dahi zeka ve fatanetiyle (çabuk kavrayışıyla) pek büyük istifadeler temin eylemiştir. Bu defa hasbe’l-icab darül harpden infikakinden naşi hasıl olan zıyağ mahsus kalacaktır (Bu defa gerektiği için cepheden ayrılışından dolayı duyulan kayıp fazlasıyla hissedilecektir).
Doğrudur Derne Kumandanı
Umum Kumandan Erkan-ı Harp Binbaşısı
Enver M. Kemal