Gelibolu Yarımadası’nda kara muharebelerinin başladığı 25 Nisan 1915 sabahı, Mustafa Kemal’in “Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum…” sözlü emriyle de tarihe geçmiştir. M. Kemal muharebelerin ikinci bölümünde, 6 Ağustos’ta Kanlısırt’ın işgali üzerine de benzer bir emir verecek, sonradan iptal edecektir. Belge.
Yer Arıburnu, tarih: 25 Nisan 1915…
Arıburnu’na çıkarma haberini alan 19. Tümen Kumandanı Mustafa Kemal, 57. Alay’ı ve bir dağ bataryasını alarak, düşmanı karşılayan 27. Alay’ın yardımına koşar. Conkbayırı’na vardığında düşman 261 Rakımlı Tepe yönünden saldırmaktadır. Mustafa Kemal o günü 3 yıl sonra şöyle anlatacaktır:
“57. Alay’ın Conkbayırı ve Su Yatağı hattından 261 istikametinde ve dar cephe ile kesif olarak düşmanın pek nazik ve mühim olan sol cenahına yüklenmesi, iki taburdan ibâret olan 27. alayın da Merkeztepe istikamet-i umûmîyesinde geniş cephe ile düşmana atılması düşmanı ricata mecbur etmiştir. Fakat bence bu tabiye vaziyetinden daha mühim olan bir amil vardı ki o da herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı.
Bu öyle alelade bir taarruz değil, herkesin muvaffak olmak veya ölmek azmiyle harekete teşne olduğu taarruzdur. Hatta ben, kumandanlara şifahen verdiğim emirlerde şunu ilave etmiştim:
‘Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir”.
Mustafa Kemal’in bu “şifahi”, yani sözlü emrinin ilk görüldüğü yazılı kaynak, Ruşen Eşref söyleşisidir. Mustafa Kemal’in, harp tarihimizin en meşhur emirlerinden birini verirken ne kadar haklı olduğunu ilerleyen günler gösterecektir. İlk gün çıkarma kuvvetlerinin ilerlemesinin her ne pahasına olursa olsun durdurulması şarttır. İlk günün sonunda İtilaf askerleri ilerledikleri pek çok yerden geri atılarak sağ yönde Cesaret Tepesi’nden, sol yönde Bombasırtı’nın güneyindeki Boyun noktasına kadar olan bir hattın gerisine sıkıştırılır. Bu sınır Ağustos ayına kadar hemen hiç değişmez. Düşman ilk gün daha büyük bir alanı işgal edebilse, özellikle bu hat üzerindeki hâkim tepeleri ele geçirebilseydi, muharebeler Türkler açısından çok daha zor ve kayıplı olacaktı. Bu açıdan bakılınca Mustafa Kemal’in emrinin ne kadar yerinde olduğu apaçık ortadadır.
1915’in Ağustos ayına gelindiğinde 57. Alay, Bombasırtı’yla Kırmızısırt arasındaki siperleri korumaktadır.
Avustralyalılar 6 Ağustos akşamı 05.30’da başlattıkları hücumla 47. Alay’ın Kanlısırt’taki siperlerini ele geçirirler. 57. Alay’ın 1. Taburu buraya takviye olarak gönderilir.
3. Kolordu Kumandanı Esat Paşa akşam 06.00 sıralarında Mustafa Kemal’e, “Merkeztepe’ye, mukabil bir taarruz icra ettirerek bu tepeyi zaptetmesi emrini” verir. Bunun üzerine Mustafa Kemal küçük bir kâğıda kurşun kalemle aşağıdaki emri yazar:
27’nci Alay Kumandanlığı’na
Fırka Emri
Fırka Karargâhından, Saat 7.45 (sonra), Mahrem
1. Düşman Kanlısırt’ı işgal etmiştir.
2. Vaziyet-i umumiyenin lehimize muhafazası fırkamızın bu muharebede fevk-al-âde cân-sipârâne ve metanetle hareket eylemesiyle kabildir. 57’inci Alay tarafından Merkeztepe’ye hücum ve onun zaptı bu nokta-i nazardan pek ziyade haiz-i ehemmiyettir.
3. Tertibat ve tedabirin buna göre ittihâzını ve düşmanın taarruz ve hücumlarının def’ ve tardı lâzımdır.
19’uncu Fırka Kumandanı
Miralay
Mustafa Kemal
Mustafa Kemal’in 27. Alay aracılığıyla 57. Alay’a verdiği emir. Tarih: 6 Ağustos 1915
Mustafa Kemal, “ölmeyi emrettiği” alayın bir saldırı daha yapmasını istemektedir. Ancak bu defa durum, çıkarmanın ilk gününden çok farklıdır; çarpışmalar yerleşik siperlerde devam etmektedir. Gerekli hazırlıkları yaptırmasına rağmen, bir yandan hazırlıklı bulunan düşmanın aralıksız şiddetli piyade ve topçu ateşini, öte yandan havanın kararmasını gözönüne alarak saldırı emrinde ısrar etmez. Aynı sonuca varan Esat Paşa saldırının durdurulması emrini gönderdiğinde, bu kararın daha önce Albay Mustafa Kemal tarafından verilerek uygulandığı haberini alır.
İlk emrinde askerlerine “ölmeyi” emreden Mustafa Kemal, ikincisinde bu saldırı emrini durdurmuştur. Gerçek bir kumandanın yaptığı durum değerlendirmesinin bundan güzel bir örneği sanırım zor bulunur.
İtilaf kuvvetlerinin Gelibolu Yarımadası’ndaki ikinci büyük saldırısı, bilindiği gibi 6 Ağustos tarihinde başlar. Yukarda bahsettiğimiz ve Kanlısırt’ı hedef alan saldırı da; esas olarak daha kuzeydeki Conkbayırı ve Kocaçimen hattına hakim olarak Kilitbahir Platosu’nu ele geçirmeye yönelik ana planın bir parçasıdır (ilk çıkarma sırasındaki temel hedef de budur ve donanmanın geçişi için Çanakkale Boğazı’nı kontrol altına almayı hedefler). Avustralyalılar, Kanlısırt’a yönelen saldırının Türk birliklerini bu noktaya çekeceğini ve böylelikle Kuzey Anzac ve Anafartalar olarak bilinen kuzeydeki sektörlerin savunmasız kalacağını hesaplamışlardır (benzer şekilde Yarımada’nın ucunda, Seddülbahir sektöründe de aynı amaçla şaşırtma-oyalama saldırıları yapılmıştır).
Ancak 6 Ağustos günü Kanlısırt ve civarında konsantre edilen Türk birlikleri, yine Mustafa Kemal’in öngörüsü sayesinde hızlıca Conkbayırı’na transfer edilebilmiştir. Onun Kanlısırt için verdiği taarruz emrini durdurması ile eldeki hazır kuvvetlerin kaybı engellenecek; 10 Ağustos sabaha karşı Conkbayırı gerisinden başlattığı süngü taarruzuyla düşman püskürtülecek; İtilaf kuvvetlerinin hâkim tepeler silsilesini ele geçirip Kilitbahir Platosu’na yerleşme planları suya düşecek; Türk ve dünya tarihi değişecektir.