Türkiye Ampute Futbol Milli Takımı’nın Avrupa Şampiyonu olması gözleri bu spor alanına çevirdi. Ampute futbolda ve diğer birçok spor branşında gazi sporcular başrol oynadı ve oynamaya devam ediyor. #tarih, gazi sporcularla konuştu.
Türkiye Ampute Futbol Milli Takımı 10 Ekim’de Avrupa Şampiyonu oldu. Gelinen noktada ampute futbolun ve diğer birçok branşın kısa geçmişinde özellikle Güneydoğu gazilerinin büyük payı var. #tarih ampute futbolun ve okçuluğun ilk millî sporcuları ile buluştu.
EROL AYHAN:
Karagücü, ampute futbolunun ilk takımıdır, askerî kökenlidir. O takımın şu anda adı TSK. Ampute futbol Karagücü’nün bünyesine başladı. Herkes gaziydi.
2004’te düzenlenen Gazi Turnuvası’nda rakipler çok zayıftı, biz, Karagücü daha iyiydik. İlk resmi turnuvaydı, bu şekilde başlamış oldu. Türkiye Futbol Federasyonu’nun bunu desteklemesinden sonra Fahir Genç geldi. Ampute futboluna çok emeği olmuştur.
Karagücü çok iyi gitti ve milli takımın da iskeletini oluşturmaya başladı. Orada Türkiye’nin her yerinden yatan gazi arkadaşlar vardı. 2006’da biz dedik ki hepimiz dağılalım memleketimize herkes orada takımını kursun.
Ben profesyonel olarak bıraktım ama sağlık amaçlı hâlâ oynuyorum; çünkü ampute futbol olmasaydı ben bu kadar güzel düzelemezdim, iyileşemezdim. Ampute futbol oynamaya başladıktan sonra benim hastaneyle işim bitti.
AHMET ALİ ÖZDUMAN:
2003’ün başı olması lazım; Orhan Azboy var bir bedeneğitimi öğretmenidir. O zaman rehabilitasyon merkezinde asteğmen. Kamil Özyağcılar var, onun amiridir. Orhan Asteğmen’e talimat vermiş, o bana dedi, gel bu takımı kuralım. Ben dedim ki bir bacağım kalmış neden onu da futbola vereyim? Ben iki bacağım varken futbol oynamamışım şimdi mi oynayayım? Protezim takılmamış tekerlekli sandalyedeyim… Ama başladık, Ali Budak, Nurettin Balkaya…
2005’te Ukrayna’ya gittik. Karşımızda oynayanların hepsi sivil. Bizse hep asker yaralısıyız. Yenildik. Dedik daha fazlası lazım. İdmanlara başladık. Brezilya’ya Dünya Şampiyonası’na gittik. Biz kendimizi çok iyi zannediyoruz ama o zaman nasıl olduğunu gördük. Fazla bir başarı elde edemedik.
Fahir Genç gelince biz ondan teknik-taktik aldık. Yapmadığımız varyasyonlar öğrendik. Bizim ufkumuzu açtı. Başarı açlığı öyle başladı. Bu bizim rehabilite olduğumuz anlamına geliyordu. 2007’de Millî Takım’la Antalya’da Dünya Kupası’nda, Brezilya’yla yaptığımız finalde Nurettin’in kafa golüyle yendik ve üçüncü olduk. O zaman da çok büyük sükse yaptık.
Ama sonra gençlerin önünü açtık, açıldı. Hak ettikleri yere geldiler. Onlara şampiyonluk çok güzel yakıştı. Biz de gurur duyduk. Onlar tırnaklarıyla kazıyarak buralara geldiler. Gazilerin arasından sıyrıldılar. Çünkü bizim 2006’da dediğimiz bu işin gazilerin işi olmadığıydı. Engelli gençleri de buna kazandıralım dedik. Sonra işte dediği gibi, dağıldık şehirlere, ilçelere, takımları kurduk. Bu ampute futbolun içinde acılar olduğu gibi çok güzel şeyler de var. Bizi desteklediler, çabalarımız görüldü, önümüz açıldı. Yenildiğimizde hüngür hüngür ağladık ama çok şeyler de başardık.
OKÇU HÜSEYİN SEVİK:
Gazilikten sonra spora yüzmeyle başladım, İskenderun’da. Ama sağlık sorunları nedeniyle o kaldı. Daha sonrasında okçuluk takımı başladı. Henüz düzensizdi. Turnuva yapılırdı ama baştan savma. Zaten bize de derlerdi, ‘biz sizden bir şey beklemiyoruz’ hani ‘maksat spor yaptıralım’. Beklemediler ama biz onlara bir şey verdik!
ODTÜ’den bir hocayla başladık. İlerledik. 2002’den bahsediyoruz. Ama bize maddi imkansızlıklardan bahsedilmeye başlandı. Sonra 2003’te Çek Cumhuriyeti’ne gittik, Avrupa Şampiyonası’na. Ben beşinci oldum. Benden sonra 2009’da yine okçulukta Dünya Şampiyonu olan Mustafa Ak yine bir gaziydi.