Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Sadrazamı eleştirdi, gazetesi anında kapatıldı

Türkiye’de gazeteciliğin ilk meslek ustalarından Ahmet Mithat Efendi, Sadrazam Midhat Paşa’ya yönelik “Avrupa’nın yeni silahlarına karşı bizim yatağan bıçağı ve çakmaklı piştov ne rütbe ve menzilette kalır?” diye yazınca, yeni çıkardığı Devir adlı gazete ilk sayısında kapatılır. Ahmet Mithat pes etmeyecektir.

Türk gazeteciliğinin “Efendi Baba”sı, Hace-i Evvel Ahmet Mithat Efendi, 1844’te İstanbul’da dünyaya gelir. Bezci Süleyman Ağa ve Nefise Hanım’ın oğlu olarak Beyoğlu’nda Kumbaracı Yokuşu civarında, Hacı Mimi Mahallesi’nde büyür. 6 yaşındayken babası ölünce ailesiyle Vidin’e gider. 

1857’de Mısır Çarşısı’nda çıraktır. 1861’de kardeşi kendisini Niş vilayetine aldırır. Niş Rüşdiyesi’ne girer ve buradan 1864’te mezun olur. Rusçuk vilayetine gelir, memuriyete başlar. Kalem’e katip olur. 1868’de Tuna gazetesinde yazı yazmaya başlar. Kısa bir sürede başyazar olur. 30 Nisan 1869’da Bağdat Vilayet Matbaası müdürlüğü ve orada çıkan Zevra gazetesi müdür ve başyazarlığına tayin edilir. 12 Nisan 1871’de İstanbul’a döner. Ceride-i Askeriyye ve Basiret gazetelerinde yazı hayatını sürdürür. 

Önce Tahtakale’de oturduğu evi matbaa haline getirir. Daha sonra matbaasını Bâbıâli’ye taşır. 8 Şubat 1872’de ünlü İbret gazetesini idare etmeye başlar. Bu sırada Namık Kemal ile buluşur. Ağustos 1872’de matbaasını Beyoğlu’nda Hacopoulo (Hazzapulo) Pasajı’na taşıyan Ahmet Mithat Efendi, burada yayıncılık faaliyetini büyüterek Osmanlı basın tarihinin en önemli kalem erbabından biri olur.

Sadece tek sayı yayımlanabilen Devir gazetesinin baş sayfası. 29 Ağustos 1872. 

1872’de Beyoğlu’nun ünlü fotoğrafçısı Paskal Sebah, fotoğrafla alınan resimleri litografya taşına kazıyarak Orient Illustré adlı Fransızca bir resimli gazete çıkarmayı kararlaştırmış ve bunun Türkçe bölümü için Ahmet Mithat Efendi’ye teklif götürmüştü. Ahmet Mithat Efendi şöyle diyecekti:

“Bizde en büyük emel, gerek yazıcılığı ve gerek matbaacılığı ileriye götürmekten ibaret bulunduğu cihetle her ne kadar matbaanın Fransızca kısmı böyle büyük bir işi idareye kafi değil idiyse de ileriye gitmenin yolu böyle suubet ve müşkülat-ı iktiham idiği nazarı dikkate alınarak muvafakat cevabı verildi. Elde beş para bulunmadığı halde bir iktikraz akdiyle Galata’da Çimnaki’nin mükemmel bir matbaa takımı mübayaa edildi. Bunlar ve bizim matbaada mevcut edevat ve makinalar Beyoğlu’nda Haçopulo çarşısında 13 numaralı mağazaya nakledilerek matbaa küşad olundu. Beyoğlu’na iptida-yı vürudumuzla beraber işlerde cesaret-i vakıâmız bize bir de mükemmel Rumca hurufat mübayaa ettirerek matbaamız Türkçe, Fransızca ve Rumca basan bir mükemmel matbaa olmuştur”. 

Matbaasını mükemmel bir hâle getiren Ahmet Mithat Efendi, bu tarihlerde Devir adıyla bir gazete çıkarmaya başlar. Gazetenin 29 Ağustos 1872 tarihli ilk (ve tek!) sayısında Ahmet Mithat Efendi kısa bir giriş ve “Meslek ve Vazife” başlıklı iki yazı kaleme alır: 

“Taraf-ı devletten aldığım müsaade üzerine bu gazeteyi tab’ ve neşre (Bismillah) başladım. Mesleğimin ve vazifemin neden ibaret olduğunu zirdeki bend-i mahsus ta’yin edecektir. Tevfik-i hakka mazhariyetim, rağbet-i halka nailiyetimin veyahud bu anın mevkuf-ı aleyhi olacak itikadında bulunduğumdan birini Hak’dan diğerini halktan yani ikisini de birden istidâ etmekteyim”. 

Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) 

Ahmet Mithat’ın bu heyecanlı ve istekli gazete çıkarma girişimi “Midhat Paşa Hazretlerine Hitap” başlıklı açık mektuptaki sert ifadeler nedeniyle zamanın hükümetince engellenecektir. Ahmet Mithat Efendi bu yazısında o devirde Osmanlıların geri kalmışlığını vurgular ve “Ey gayretli vezir” diye hitap ettiği Midhat Paşa’ya “Ancak biz Avrupa’nın bugünkü terakkiyatına (gelişmişliğine) nisbetle geri kaldık. Yalnız Avrupa’da değil cihan (Dünya) ile harbetmeye hâlâ cesaretimiz vardır. Bundan henüz yeis (üzüntü) getirmedik. Fakat insaf et ki, Avrupa’nın yeni eslihasına (silahlarına) karşı bizim yatağan bıçağı ve çakmaklı piştov ne rütbe ve menzilette kalır?” gibi günümüzde de bir gazetecinin yazdığı takdirde derdest edilebileceği ifadeler kullanınca gazete kapatılır ve tek sayıda kalır. 

Ebüzziya Tevfik Bey diyor ki: “Devir’in zuhuru (çıkışı) hiç hatırımdan çıkmaz. Matbuatın ehemmiyetini takdire başlamış olan İstanbul halkı birkaç seneden beri iki üç gazetenin neşriyatına esir oldukları için, işitilmedik bir nam ile neşrolunan bu gazeteyi Köprü’de fevkalade bir tehalük (büyük bir istekle) ile aldı. Ya ertesi günü? İnsanın söylemeye dili varmıyor; hiç Cuma günü gazete kapanır mı? İşte biz o devirde onu da gördük. İşitildi ki Devir gazetesi kapanmış. Kimse inanmaz”. 

Ahmet Mithat Efendi’nin kartviziti. 

Devir’in kapatılması Teodor Kasap’ın çıkardığı meşhur Diyojen mizah dergisinde de yankı bulur. Diyojen’in 31 Ağustos 1872 tarihli sayısında Teodor Kasap şöyle yazacaktır: 

Devir isminde bir eğlence gazetesi çıkmış, gördünüz mü? İlk numarasında 1 ay müddetle tatil olundu. Sebebi de pek çok güldürdüğüdür. Bana sual olunursa fena olmadı. Zira insanın gülmeden okumaya vakti olmuyor ki okusun. İsbat-ı müddea (savımı isbat) etmek üzere bir kaç satırını bervech-i ati derceyledim (yayımladım). Gülmeden okuyabilirseniz aşk olsun. 

Ey vekil-i mutlak u sadık! Sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun? Bize Osmanlı derler, Osmanlı! Sakın başka zannetme! Biz buraya nereden geldik, hem nasıl geldik ve ne zaman geldik ve niçin geldik ve ne yapmaya geldik, bilmezsen öğren! 

Ey vezir-i Sıddık! Biz buraya iki yüz atlı ile geldik. İçimizden eşekli katırlı, develi kimse yoktu. Bu kıyafetle Söğüt nahiyesinden fırlayıp Kavak kariyesine kadar gittik! 

Ey gayretli Vezir! Şimdi sen bize mektep ver, yıkarsak kabahat bizim. Bize hürriyet ver, suistimal edersek kabahat bizim. Bize bıçak ver, elimizi kesersek kabahat bizim. Bize tüfek ver, düşmanı öldürürsek kabahat bizim. Bizi ateşe at, yanarsak kabahat bizim”. 

Ancak bu baskı ve yasaklardan yılmayan Ahmet Mithat Efendi, 26 Eylül 1872’de kardeşi Mehmet Cevdet’i vekil kılarak Devir’in devamı sayılan Bedir’i çıkaracaktır. 13 sayılık bir ömrü olacak bu yayından sonra da pek çok gazete ve kitap çıkaran Ahmet Mithat, ölüm tarihi olan 28 Aralık 1912’ye kadar gazetecilik ve yazarlık uğraşını ısrarla sürdürür. Ölümünün 108. yılında saygıyla andığımız Ahmet Mithat Efendi’nin yaşadıkları, coğrafyamızın geleneği, ülkemizin kaderidir demekle yetiniyorum.