Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

‘İktisadiye ve Tarihistan’ yasta

Asya Tipi Üretim Tarzı tezi ile üniversitelerdeki Marx tabusunu kıracak kadar iktisatçı, 12 Eylül’ün mantığını anlamak için Göktürkleri araştıracak kadar tarihçi olan Sencer Divitçioğlu 9 Eylül’de 87 yaşında hayatını kaybetti.

HAKAN GÜLDAĞ

12 Eylül’ün hemen öncesi, İstanbul’da o zaman etrafı yeni yeni fabrikalarla dolmaya başlayan Ayazağa’da bir kırmızı Anadol… İçinde dört kişi, karşıdan yokuş aşağıya inen Renault’yu bekliyor. Yanlarından geçer geçmez takip başlıyor. Renault kendisini bekleyenleri fark ediyor, hızla gaza basıyor. Yollar virajlı, bir an görüş mesafesinden çıkınca bir fabrikanın park yerine girip duruyor. Kırmızı Anadol ise hızla gelip geçiyor.

“Çok sonra öğrendik ki” diyor Sevgi Divitçioğlu, “Bizi öldürmeye niyetlilermiş. Epey yıllar sonra Mim Kemal Öke ile yapılan bir televizyon programında o kırmızı Anadol’un içindeki oğlanlar demişler ki, ‘Biz bu adamı öldürecektik. Oysa bu adam memleketini ne seven adammış. İyi ki o sırada elimizden kaçırmışız.’ Bunu Mim Kemal Öke’nin babası anlatmış. Çünkü o sıralar Kök Türkler’i yazmıştı Sencer…”

İstanbul İktisat’ın efsane hocası Sencer Divitçioğlu tarihle hep ilgiliydi. 12 Eylül 1980 sonrasında üniversiteden uzaklaştırılmasının ardından kendi deyimiyle “İktisadiya’dan Tarihistan’a göçmesi”, bir geçiş değil, bir dönüştür. “Tarihle ülfeti vardır çünkü…” Dostluğu, ahbaplığı vardır. Daha önceleri Asya Tipi Üretim Tarzı ve Azgelişmiş Ülkeler’i yazmıştır.

Hocanın tarihe dönüşünün nedeni bizzat 12 Eylül’dür. İki yoldan: Bir, okuldan uzaklaştırılınca artık ‘iktisat’ yapmasının zemini kalmamıştır. Çünkü iktisat teorisi ancak ‘müşteri’ ile yapılır. Müşteriler, yani öğrenciler yoksa arada alışveriş de yoktur. İki, 12 Eylül’e sadece kızgınlıkla değil, bilimsel olarak da bakma arzusu. Bunca bilim insanını üniversiteden atan devlet nasıl bir devletti? Altta yatan ne vardı? Tarih bunu açıklayabilecek miydi? Bu sorulara cevap bulmak için iki bin yıllık bir tarihi eşelemeye başlar: “En iyisi ben bütün Türk toplumlarını incelersem, mesela Göktürk’lerden başlayarak, belki nasıl bir devlettir bu, anlar ve anlatabilirim dedim kendi kendime. İşim muamma çözmek…” Divitçioğlu’na göre hep sorgulamak gerekir. Bir dönem büyük tartışmalara, sol içinde fırtınalara neden olan Asya Üretim Tarzı teorisini de sorgular ileriki yıllarda. Doçentliğini 1959’da Marx’ta İktisadi Büyüme çalışmasıyla alan, derslerinde o güne kadar tabu sayılan Marksizme yer veren efsane hoca, “Marksizm insandan bahsederken insanı unuttu” da der.

2011 yazında İbrahim Ekinci ile birlikte, Sencer Divitçioğlu Anlatıyor kitabını hazırlarken hocayla yaptığımız söyleşilerde, en fazla dikkatimi çeken de bu oldu: Sonuçlarından korkmadan sorgulamak! Dikkat ettim, Divitçioğlu’nun iliş- kilerinde hep bu yanı öne çıkıyor. Bağımsız, eleştirel bir duruş. Bilmiyorum, bu duruşta, Samsun’daki çakılı bıçaklı bitirim günlerinin ya da Paris’in 50’li yıllardaki bohem hayatına tam göbeğinden dalışın etkileri ne kadardır? Üniversitede öğrencisi olamadığım hocamızı, ben hep ‘omuzlarının üzerinde kendi kafasını taşıyan’ bir bilim adamı olarak anacağım. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamını Oku

Son Haberler