Sezar’ı herkes bilir ama Lucius Caesetius Flavus’u neredeyse kimse tanımaz. Seçilmiş halk temsilcisi Flavus, Sezar’ın henüz imparator olmadığı dönemde, heykelinin başına takılan “kral” tacını kaldırtır ama bunun bedeli ağır olur. Sezar bu işe çok sinirlenir ve yargıya emrederek kendisini kral ilan edenlerin serbest bırakılmalarını sağladığı gibi Flavus’u da mahkemeye verir. E, dokunulmazlığı var. Sorun değil, onu da kaldırır!
İnsan Lucius Caesetius Flavus’un adını çok sık duymuyor. Aslında bu bile tek başına, her geçen gün bir tür seküler beddua hâlini alan “Tarih bu kötülükleri yargılayacak! Tarih önünde suçlu bulunacaksınız! Tarihe hesap vereceksiniz!” sözlerinin geçersizliğini gösteriyor. Ki zaten ben kendi payıma tarihin yargılasa yargılasa bugünü yargıladığını ve zaten binlerce yıl öncesinde yaşamış adamları yargılamasının sadece acıklı değil aynı zamanda bizzat kendisiyle çelişen bir yanı olduğunu düşünüyorum.
Ha, bu ilençler çok haksız değil; tarihin yargılamasını istediklerimizi tarihçiler zaten genellikle yargılar ama yine de günümüzde yaşanan hukuksuzlukları falan Allah’a havale etmekle tarihe havale etmek arasında bir fark yok; üstelik ilkinde hiç olmazsa bir umut var. Zira ikincisinde yine feslinin biri çıkacak, yine fesli ve benzerlerinin yetiştirdiği öğrenciler olacak. Sevgili Galatasaraylı Hayrettin’in dediği gibi: Kısmet!
Lucius Caesetius Flavus’a dönecek olursak… Neden dönmeyelim? Tarih Flavus’a yapılanların hesabını geride bıraktığımız 2.000 yıldır sormamış; sorsa sorsa kenar süsü olarak kalmış. 100 kişiyi çevirip sorsak, eğer çevirdiklerimiz dünya tarihi sınavından çıkan ikinci sınıf öğrencileri değilse, biri bile kim olduğunu bilmez. Ne yalan söyleyeyim ben de son dünya tarihi sınavına gireli neredeyse 15 yıl olduğu için, yazıyı yazmadan önce “Ya böyle biri vardı ya, neydi bunun adı? Plutark’ta mı geçiyordu?” diye düşünüp aradım, taradım da buldum Flavus’un adını.
Aklımda kaldığı kadarıyla Flavus, ilk “tehlikenin farkında mısınız?” ekolünden. Yanılmıyorsam kendisi daha sonra hakkında yüzlerce film çekilen, binlerce kitap yazılan ve bugün bile hâlâ kiminin pek sevip övdüğü, kiminin pek yerip gömdüğü (yani bakın 2.000 yıldır net bir karar da verememiş tarih) Jül Sezar’ın iktidarında yaşamış. Kendisi, seçilmiş Halk Tribünü. Yani “Tribün” derken, seçilmiş kişi anlamında! Biliyorsunuz bu yüzden dokunulmazlığı da var. Kuvvetler ayrılığı dengesinin önemli bir unsuru ve dokunulmazlık da bu bakımdan verilmiş. İşte Flavus, halkın temsilcisi, cumhuriyetin sigortası ve Jül Sezar’ın konsüllüğünün otokratik bir krallığa dönüşmeye başladığını ilk görenlerden.
Bizim İznikli Cassius Dio’nun aktardığına göre, Sezar’ın henüz “Sezari kayzer” olmadığı ilk vakitler, birileri Sezar’ın Roma Forumu’ndaki heykelinin kafasına bir kral tacı takar. Flavus kardeşimiz (ki kendisi pleb olduğu için bizim kardeşimiz olmayacak da ne olacak?), Sezar’ın zaten çok güçlendiğini gördüğü ve kendisine yakıştırılmaya başlanan bu “tek karar alıcı reis” sıfatının cumhuriyetin geleceği için tehlikeli olacağını bildiği için hemen harekete geçer; heykelin kafasına takılan tacı oradan aldırır. Ancak Sezar’ın tek adam rejimi güçlenmeye devam etmektedir. Sokakta Sezar’a “Kraaal!” diye seslenen ve arkasından “Korkmasın hiç Romalılar / Merttir göründüğü kadar / Milleti hep o arkalar / Gaayyus Jü-ül-yus Seeezar!” diye şarkılar söyleyenler olur. Bu arada Roma’da o dönem birine “kral” demek, yeğenine sövmekten beter. Flavus kardeşimiz de hâliyle bu Sezar’a “Kraaal!” diye seslenip şarkılar yakan bir-iki kişi hakkında cezai işlem başlatır. Ama, vay sen misin kanunları uygulamaya kalkan!
Jül Sezar bu işe çok sinirlenir ve yargıya emrederek kendisini kral ilan edenlerin serbest bırakılmalarını sağladığı gibi bizim Flavus’u da mahkemeye verir. E, dokunulmazlığı var? Sorun değil, onu da kaldırır. Üstelik kendisi daha önce bu dokunulmazlıklar yüzünden içsavaş çıkartacak kadar “hesapta” bu dokunulmazlığa önem verdiği hâlde!
Ne demiştik? Sevgili Galatasaraylı Hayrettin’in dediği gibi “kısmet” işte. Tarih, 2.000 yıl sonra bile daimi diktatörlüğünü ilan eden Sezar’a, Sezar’ın dokunulmazlığını kaldırıp yargıladığı Flavus’tan daha çok yer veriyor. Ha, ama en azından hiçbir yerde Flavus kardeşimiz için kötü konuşmuyor kimse; ama tarih zaten bazen bile isteye, bazen farkında bile varmadan, bir şekilde en çok bugünü yazar, bugünü yargılar.