Ekim 2024 Sayımız Çıktı

‘Dönün geri, kış geçti bahar geliyor, bahar!..’

NÂZIM HİKMET 100 YIL ÖNCESİNDEN SESLENİYOR

1920’lerin başındaki Aydınlık dergisinde önce “Ahmet” ismiyle, sonra “N.H.” imzasıyla şiirleri çıkan genç Nâzım Hikmet, 1925’te yayımlanan “fevkalade gençlik nüshası”na damgasını vurur. 23 yaşındaki Nâzım Hikmet ile 25 yaşındaki Kerim Sadi öncülüğünde hazırlanan bu sayı, aynı zamanda gençlerin gençler için çıkardığı ilk özel dergi sayısıdır.

Türkiye Sol hareketinin en önemli isimlerinden, TKP’nin kurucularından Dr. Şefik Hüsnü Deymer (1887- 1959) 1921’de eski harfli Türkçe olarak Aydınlık dergisini yayım­lamaya başlar. Bu süreci şöyle anlatır: “1921’den itibaren gerek ülke içinde gerekse yurtdışın­da fırka çalışmama paralel ve kesintisiz olarak komünist yazarlık faaliyetimi geliştirdim. Türkiye devrimci hare­ketinin değişik yanlarıyla ilgili bir dizi broşürün dışında, fırka­nın tüm gazete ve dergilerinin redaksiyonunda aktif bir şekilde yer aldım. 1919’da bu Kurtuluş dergisiydi. 1921’de Marksist Ay­dınlık dergisini 1925’e kadar Sad­ri Celal ile birlikte yayımladık. 1923’te komünist gazete Vazife’yi yayımlamaya başladım. 1924’te Orak-Çekiç gazetesini kurdum”.

İlk sayısı 1 Haziran 1921’de yayımlanan Aydınlık, 18 Şubat 1925’te çıkan son sayısına dek, kapatılmalar, toplatılmalar, sansürler, baskıda gecik­melerle birlikte 4 yılda toplam 31 sayı çıkabilmiştir.

nazım hikmet
Aydınlık Dergisi 5. sayısının kapağı ve yüzünü aydınlığa dönmüş kadın vinyeti.

Şefik Hüsnü’den Şevket Süreyya’ya; Nâzım Hikmet’ten Kerim Sa­di’ye, Vedat Nedim Tör’e, Burhan Asaf’a; Muhsin Ertuğrul’dan Celâl Sadreddin’e, Leman Sad­reddin’e, Yaşar Nezihe’ye uzanan döneminin genç ve yetkin Sol kalemlerine yer verir Aydınlık. Derginin üst sol köşesinde, o meşhur “Bütün Dünya İşçileri Birleşiniz” sloganı yer alır. Eski harfli Türkçe Aydınlık başlıklı logo, Hattat Hacı Nuri Korman (1868 – 1951) imzalıdır. Logo­nun altındaki lejand şöyledir: “İçtimai, Terbiyevi, Edebi Aylık Mecmuadır”.

Dergi daha 2. sayısından itibaren işçilere sadece manevi değil maddi olarak da destek olmaya başlar. 2. sayının kapa­ğında dönemin tramvay işçileri­nin grevi gündeme getirilmiş ve tam sayfa çizimin sol tarafında, “bu nüshanın hasılatı sokağa atılan tramvaycılara aittir” notu düşülmüştür. Aydınlık’ın daha sonra logo olarak da kullanacağı, “yüzünü ışığa dönmüş aydınlık kadın” vinyeti ilk defa 5. sayının kapağında görülecektir.

Aydınlık dergisinin 9. sayısı, o dönem okurları için pek de sürp­riz olmayan bir başsayfayla çıkar. Şefik Hüsnü’nün başyazısının başlığı “Halkçılığa dair mülaha­zat”tır ve altta imzası vardır; an­cak yazı alanı bomboştur! Yazı, derginin sonraki sayılarında da sıkça görüleceği şekilde sansüre uğramıştır. O dönemki durumu yansıtan sembolik bir sayfadır bu sansürlü boş sayfa.

Nâzım Hikmet ise Aydınlık dergisinde ilk defa 9. sayıda, henüz 20 yaşındayken, 20 Eylül 1922’te “Ahmet” mahlasıyla görülür. Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim adlı otobiyografik ro­manındaki başkarakter “Ahmet”­tir bu. Bu sayıdaki “Ahmet” imzalı “Nereye” şiiri, Nâzım Hikmet’in biyografisine girmemiş şiirlerden de biri olur. Sinan Şanlıer de, “Nâ­zım’dan Eksik Kalanlar” kitabında (2016, Yazılama Yayınevi) bu şiire yer verir. Dönemin ruhunu anla­tan bu nefis şiir şu dizelerle biter:

“… / Nereye? / Nereye? Dönün geri! Size büyük müjdem var: / Dönün! Pek yakında adalet güneşi doğacak, / Bütün ezilenler zalimlerden kurtulacak.. / Dönün geri, kış geçti, bahar geliyor, bahar!..”

nazı hikemt kitap
Aydınlık’ın Fevkalade Gençlik Nüshası’nın kapağı (sol sayfa). Sol sütunda Nâzım Hikmet’in “Komsomol” şiiri ve Nâzım Hikmet imzası ile sağ sütunda Kerim Sadi imzası (sağ sayfa).

Nâzım Hikmet’in kendi ismiyle Aydınlık’taki ilk şiiri ise “N. H.” imzasıyla çıkan 14. sayıdaki “Yeni Sanat” şiiridir. Derginin 1 Nisan 1923 tarihli sayısındaki bu şiir onun “Orkestra” ismiyle bilinen şiirinin ilk hâlidir. Nâzım Hikmet, Aydınlık’ın 30. sayısına kadar şiir­lerini ve yazılarını dergiye ulaştı­rır. Bunları, o tarihlerde öğrenim gördüğü Moskova Doğu Emekçi­leri Komünist Üniversitesi’nden (KUTV) dergiye göndermektedir.

Aralık 1924’te gizlice İstanbul’a dönen Nâzım Hikmet, Kerim Sadi’yle birlikte Aydınlık’ın özel gençlik sayısında önemli bir rol üstlenir. 18 Şubat 1925 tarihinde çıkan bu 31. sayıda, Şefik Hüsnü dergiyi adeta gençlere bırakmış­tır. 23 yaşındaki Nâzım Hikmet ile 25 yaşındaki Kerim Sadi öncülü­ğünde hazırlanan bu “fevkalade gençlik nüshası”, aynı zamanda gençlerin gençler için çıkardığı ilk özel dergi sayısıdır.

Dergi kapağının ortasında, “fevkalade gençlik nüshası” başlığı, onun altında İstanbul’da fabrika bacaları önünde doğan güneşin peşisıra zincirlerini kırmış kızıl bayraklarıyla proleter gençler tasvir edilmiştir. Dergi çizimleri ilk 30 sayıda olduğu gibi bu sayıda da mükemmeldir; yerli ve orijinal karakalem grafik çi­zimlerden oluşur. Ne yazık ki hiç­bir sayıda çizerin kimliğine dair bir isme veya alıntıya yer veril­memiş, kimi çizimlerin altında o dönem ismine aşina olunmayan bir “S” imzası yer almıştır. Belli ki isimleri günümüze ulaşmamış genç Aydınlık yazarları gibi çok iyi ve unutulmuş bir kalemdir dergi­deki bu çizgilerin sahibi.

“Fevkalade gençlik nüsha­sı”nın giriş yazısı, kendisine bir selam olarak Mustafa Suphi’den (1882-1921) alınan “Yaşta ve başta gençlik” yazısıdır. Dergide sırasıyla şu yazılar yer alır:

“Ahmed Tevfik: Türkiye gençli­ğinin sınıfı-mevkii

resim_2024-08-26_005108991
Aydınlık’ın Fevkalade Gençlik Nüshası’nda “S” imzalı Rosa Luxemburg çizimi.

Anonim: İnkılâbî vecizeler

Kerim Sadi: Gökalp’in portresi – Mayıs 1 – 1 Mayıs

Nâzım Hikmet: Komsomol

Memduh Necdet: Türkiye’de işçi gençliğinin vaziyeti

Muammer: Köylü gençliği

Mim. Halis: Cihan işçi gençliği­nin vaziyeti,

Kerim Sadi: Anadolu

Tuğrul Vecdi: Bugünkü gençlik ve yarınki inkılâb

Ahmed Şahin: Karl Liebknecht ve Roza Luxemburg

Anonim: Biz ölülerimiz için ah u vah etmeyiz! Fakat dişlerimizi gı­cırdatarak saflarımızı sıklaştırırız.

Kerim Sadi: Harap çiftlikte iki köpek – Hı. Hanımla Ye. Bey okusunlar diye

resim_2024-08-26_005115095
Aydınlık’ın 2. sayısının kapağı. Kapağın sol tarafında “Bu nüshanın hasılatı sokağa atılan tramvaycılara aittir” yazılı.

Burhan Asaf: Bir İnsan – Maxim Gorki’nin Lenin’e ait hatıralarından”.

Bu sayıya, Nâzım Hikmet’in ilk defa 1922’de Moskova’da kaleme aldığı “Komsomol” şiiri damgasını vurur. Kapakta, zincirlerini kıran gençlik tasviri adeta bu şiirinin dizeleriyle yürümektedir:

KOMSOMOL

Kızıl bayrak dikildi kürenin mihverine! / Mihverin kutuplarından çıkan en sivri yerine! / Uzun ağır balyozları bellerine takarak / Keskin orakları güneşte şimşek gibi çakarak / Bekliyor pusu / Proletarya ordusu! / Sen de atla kızıl taya / Hazır ol. / Komsomol! / Kavgaya!.. / Kavgada kuvvetli dinç / Bir ağrıdan gelen deli bir sevinç / Sıçrar atlar köpüklenir çatlar / Kafan-da!!!.. / Hay-da. / Beyaz orduları dumanlı ufuklar gibi önüne katan / Dörtnal giden atının uzanan boynuna yatan / Yalın kılıç / Bir kızıl süvarisin!.. / Gamın kederin tüylerini bir kara tavuk gibi yol! / Kuvvetli ol / Neşeli ol / Haydi Komsomol!..

Aynı sayfanın sağ blokunda Kerim Sadi’nin “Mayıs 1 – 1 Mayıs” şiirinin dizeleri yankılanır: “Porta­kal gibi yuvarlak dünya orak-çekiç biçimini aldı. Bütün ülkelerin cad­delerinden kırmızı, yekpare tunç enternasyonel akıyor. Milyon­ların kırmızı bir kolu cemiyetin kapısından geçiyordu. Gökalp’in portresi canlandı. Dudakları kımıldadı” girişiyle başlayan şiir şu dizelerle biter: “Yok bize hiç kimsenin imdadı / Sultanlardan Paşalardan…”

nazı hikemt kitap.png 2
Şefik Hüsnü’nün 9. sayıda sansüre uğrayan yazısı ve sadece başlığı: Halkçılığa Dair Mülahazat (solda). 14. sayıda N. H. imzalı “Yeni Sanat” şiiri (sağda).

Dergide Tuğrul Vecdi’nin “Bu­günkü gençlik ve yarınki inkilab” yazısı ise şöyle başlar: “Gençlik denilen cemiyetin kökünde kay­nayan öyle coşan ve coşturan bir kuvvettir ki her devrin fikir cere­yanlarını hassas bir mıknatıs gibi kendine cezbetmiştir”. Yazının bitiş cümleleri de hayli çarpıcıdır: “Şunu da bil ki, seni yaratacak yok! Yaşamak, ezilmemek, ölme­mek istiyorsan kendini yaratmaya bak! Yarının inkilabı, mefkurenin çocuğunu bekliyor!..”

nazı hikemt kitap.png 3
Aydınlık’ın 100 yıl önce 1 Mayıs 1923’te yayımlanan “İşçi Günü 1 Mayıs” başlıklı 15. sayısı.

Aydınlık ve Orak-Çekiç, Şubat 1925’teki Şeyh Sait İsyanı sırasın­da çıkarılan Takrir-i Sükun Yasası doğrultusunda Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılır. Şefik Hüsnü ve arkadaşları İstiklâl Mahke­meleri’nde ağır hapis cezalarına çarptırılır. Şefik Hüsnü otobiyog­rafisinde o günleri şöyle yazacak­tır: “1925’te hükûmet, yasakladığı komünist gazeteleri yayınladık­ları ve 1 Mayıs 1925 gösterilerini düzenledikleri için tüm bilinen komünist militanları tutukladı ve Ankara İstiklâl Mahkemesi’nde yargıladı. Belli başlı sanıklardan biriydim. Ancak tevkifattan birkaç gün önce, ülkeden ayrılabildim. Mahkeme diğer üç yoldaşla birlik­te beni 15 yıl ağır hapse mahkûm etti. 1928’de bu hüküm gözden geçirildi ve mahkûmiyetim 1 yıla indirildi”.

nazı hikemt kitap.png 4
Cihan İşçi Gençliğinin Vaziyeti başlıklı yazı ve çizim.

Aralık 1924’te Moskova’dan İstanbul’a dönmüş olan Nâ­zım Hikmet ise, Aydınlık’ta ve Orak-Çekiç’e yazdığı yazılardan dolayı, “komünist örgütlenme ve propaganda yaparak iç güvenliği bozmak”tan Ankara İstiklal Mah­kemesi’nce 15 yıl hapse mahkum edilir. 1925 Haziran’ında polis tarafından arandığı İzmir’den, gizlice İstanbul’a, annesi Celile Hanım’ın evine geçer. Buradan da Mühürdar açıklarında bekleyen bir takaya tayfa kılığında binerek Sovyetler Birliği’ne gider.

resim_2024-08-26_005508803
Aydınlık Dergisi Fevkalade Gençlik Nüshası’nda zincirleri kıran bir çekiç vinyeti.

1928’te çıkan genel af yasası ile Türkiye’ye ikinci dönüşünü yapan Nâzım Hikmet, 1 Ağustos’ta Laz İsmail birlikte Artvin sınırından ülkeye girmek isterken Hopa’da yakalanır. 23 Aralık 1928’te af kanunundan faydalanana dek ha­pis yatar. 18 Mart 1933’te ise TKP davasından yargılanan Nâzım Hikmet, tutuklanarak İstanbul ve Bursa Cezaevi’nde hapis yatar. Cumhuriyetin 10. yılı dolayısıyla çıkarılan yeni bir af yasasından sonra, 12 Ağustos 1934 tarihinde serbest bırakılır. 17 Ocak 1938’de bu defa Harp Okulu öğrencilerini isyana teşvik etmekten tutuk­lanır ve toplam 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılır. Bu tarihten 15 Temmuz 1950’ye kadar çoğunlu­ğu Bursa Cezaevi’nde olmak üzere aralıksız 12 yıl 6 ay hapis yatmak zorunda kalır. 15 Temmuz 1950’de açlık grevi sonrası özgürlüğüne kavuşur. Yaklaşık 1 yıl sonra 17 Haziran 1951 tarihinde memleke­tini üçüncü ve son defa terketmek zorunda kalır. 61 yaşında, 3 Ha­ziran 1963 tarihinde Moskova’da evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybedecektir.