Mimar Sinan Mescidi, Fatih-Yenibahçe semtinde bugün Vatan Caddesi’ne inen bir yamaç üzerinde küçük bir park içinde bulunur. Mimar Sinan’ın kendi hayrı için 1566’dan önce inşa ettirdiği yapının yanında bir sıbyan mektebi, bir çeşme de bulunuyordu. 1918’deki Fatih yangınında sadece minaresi ve dört duvarı ayakta kalan cami terkedilmiş, içerisine ve çevresine gecekondular yapılmıştı. 1976’da Vakıflar tarafından eski plan, fotoğraflar ve arkeolojik kazılardan elde edilen verilere dayanarak yeniden inşa edilen mescit hâlen cami olarak kullanılıyor; ancak sıbyan mektebi artık yok.
Sinan’ın bazı mescitlerinde olduğu gibi, minare ana yapıdan ayrı, avlu kapısının yanındadır. Şerefesi olmayan minarenin şerefe kısmını küçük bir kubbe örter. Yapı, “yazlık” olarak tanımlanabilecek geniş bir açık bölüme sahiptir. İstanbul’da muhteşem anıtlar inşa eden Mimar Sinan’ın kendi hatırasını yaşatmak için hazırladığı bu küçük külliye, kent tarihi açısından çok önemlidir. Bununla birlikte, maalesef büyük mimarın adına yakışır bir yapı-çevre düzenlemesine sahip değildir.
Yapıyla ilgili İslâm Ansiklopedisi’nin ilgili maddesinde şu ibare vardır: “Mimar Sinan, kendi imkanları ile inşaını gerçekleştirdiği bu mescid için bir de vakıf tesis ederek içinde sundurma, köşk, havuzlar ve akarsuyun bulunduğu bitişik bir bostanı vakfetmiş; çok sayıda ev, dükkan ve 300.000 gümüş akçe geliriyle buranın ‘kıyamete kadar’ yaşatılmasını ve kendisinden sonra başmimar olacakların evkafına nezaret etmesini şart koşmuştur”. Onun hatırasını yaşatmamız lazım.