20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran Soğuk Savaş, esas olarak istihbarat ve casusluk faaliyetlerine sahne oldu. Doğu Alman ajanı Günter Guillaume’un, dönemin Batı Almanya Şansölyesi Willy Brandt’ın en yakınına kadar yükselmesi ve Brandt’ın istifasına neden olan hadiselerin öncesi, günümüze kadar uzanan etkileri…
Soğuk Savaş döneminin (1947-1991) en ilginç casusluk hadiselerinden biri, Doğu Alman istihbarat servisinden bir ajanın Federal Almanya Şansölyesi Willy Brandt’ın (1913-1992) yakın çevresine girmesi; deşifre olması üzerine Brandt’ın istifa etmesiydi.
Willy Brandt sadece Almanya’da değil, dönemin dünya siyasetinde kolay rastlanmayacak bir simaydı. 1929’da sosyal-demokrat partinin gençlik örgütüne, iki yıl sonra da daha radikal Sosyalist İşçi Partisi’ne katılmıştı. Hitler’in iktidara geldiği Ocak 1933’ten sonra illegal hayata geçtiğinde, ilerde resmen kullanacağı Willy Brandt takma ismini aldı (gerçek adı Herbert Ernst Karl Frahm’dı). Birkaç ay sonra Danimarka üzerinden Norveç’e geçti. 1934’te merkezi Londra’da olan Devrimci Sosyalist Birlik İçin Uluslararası Büro’ya bağlı gençlik örgütünün kuruluşuna katıldı. Gizlice Almanya’ya girdi; 1937’de gazeteci olarak İspanya İçsavaşı’nı izledi. 1940’ta Norveç vatandaşlığına geçti. Aynı yıl Norveç’i işgal eden Naziler’den kaçarak tarafsız ülke İsveç’e geçti. Savaş sonuna kadar orada kaldı; savaştan sonra Berlin’e döndü ve sosyal-demokratların safında siyasete girdi.
Willy Brandt’ın dünya siyasetinde yankılanması, parçalanmış olan Berlin’de 1957’de belediye başkanı seçilmesiyle başladı. Doğu’ya karşı başından itibaren geleneksel politikadan farklı bir pozisyonu, yakın ilişkileri savunuyordu. 1964’te, 1987’ye kadar sürdüreceği SPD (Sosyal-Demokrat Parti) başkanlığına seçildi. Birkaç defa kaybettiği seçimlerden sonra, 1966’da Sosyal-Demokratlar’la Hıristiyan-Demokratlar’ın koalisyon hükümetinde dışişleri bakanı ve başbakan yardımcılığı görevlerini üstlendi. 1969 seçimlerinden sonra ise Almanya’nın savaş sonrası 4. şansölyesi, savaş sonrasının ilk sosyal-demokrat başbakanı oldu. Willy Brandt başbakanlığa geldikten sonra Almanya’nın Avrupa’daki geleneksel politikasını değiştirdi. “Ostpolitik”in Doğu’ya açılım) temellerini attı. Doğu Almanya resmen devlet olarak tanındığı gibi, Doğu Bloku’ndan Çekoslovakya ve Polonya’yla da ilişkiye geçildi.
Brandt, Kasım 1972’deki seçimlerde Sağ blok partileri ilk defa mağlup etti ve bu zaferi, “ostpolitik”in gerçek onayı olarak kabul edildi. Brandt, şansölye olduğu yıllarda Avrupa entegrasyonu politikasını desteklemeye devam etti. Özellikle Büyük Britanya, İrlanda ve Danimarka’nın AET’ye (Avrupa Ekonomik Topluluğu) girişini destekledi (1973) ve hem parasal entegrasyon hem de siyasi işbirliği için baskı yaptı. Willy Brandt, 1971’de Doğu Avrupa ve Doğu Almanya ile yakınlaşma politikası nedeniyle Nobel Barış Ödülü’nü kazandı.
Gelelim Günter Guillaume’a… Willy Brandt 1969’da şansölye olduğunda, Günter Guillaume hükümetin işçi sendikalarıyla ilgili sorumlularından biriydi. Ekim 1972’de SPD faaliyetleri konusunda Brandt’ın kişisel danışmanı oldu. Günter Guillaume, Willy Brandt’ın yakın çevresinde olduğu için yazışmaları da elden geçiriyordu; hatta onun kişisel gezilerinde de yer alıyordu.
Guillaume’la ilgili ilk şüpheler aslında o yıl 1969’da ortaya çıkmıştı. Batı Almanya güvenlik servisi, onun bir komünist ajan olabileceğini düşündüren bilgiler buldu; ancak 1973’e kadar bunların peşine düşülmedi. Mayıs 1973’te Federal Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Günther Nollau, Guillaume hakkındaki şüphelerini ilk defa eski İçişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher’e, o da bu durumu Willy Brandt aktardı. Nollau, önce onu gözlemlemek ve ihanet eyleminin ciddiyeti hakkında net bir fikir edinmek için Guillaume’un görevinde kalmasını, bu zamanın daha fazla kanıt toplamak için kullanılmasını tavsiye etti. Willy Brandt da bunu kabul etti ve sadece Genelkurmay Başkanı Reinhard Wilke ve yardımcısı Horst Grabert’e bilgi verdi. Bu süre zarfında Guilaume görevini sürdürdü; hatta Temmuz 1973’te Norveç’teki tatili sırasında bile Brandt’a eşlik etti.
Federal Alman mercileri nihayet Nisan 1974’te Guillaume’u ve eşini tutukladı. Brandt ise bu ihmalin sorumluluğunu üstlenerek 1 ay sonra istifa edecekti. Guillaume sorgu sırasında Doğu Almanya’ya bağlılığını ve casusluk yaptığını kabul edecek; kendisi 13 yıl, eşi ise 8 yıl hapis cezasına çarptırılacaktı.
Guillaume’un ne tür bilgiler aktardığına dair kesin veriler olmasa da, daha sonra aralarında ABD Başkanı Nixon’un nükleer stratejiler hakkında Bandt’a yazdığı mektupların da bulunduğu gizli belgeleri İsveç’teki bir Doğu Alman bağlantısına vermeyi başardığını söyleyecekti. Soğuk Savaş’ın krtik bir döneminde, Hauptverwaltung Aufklärung (HVA) veya Stasi’nin emriyle eşi Christel ile birlikte özel görevli subay olarak, kendi gerçek isimleriyle Batı’ya geçmişler; verilen talimata göre Frankfut’ta Sosyal-Demokrat Parti’ye katılarak yavaş yavaş yükselmişlerdi.
Stasi ilk defa 1950’lerin başında Guillaume’u birkaç defa görev için Batı Berlin’e göndermişti. Kendisi bunun ardından siyasi mülteci kılığında kalıcı olarak Batı’ya yerleştirildi. 1956’da Frankfurt am Main’de reklam fotoğrafçısı, alkol ve tütün satıcısı olarak işe başladı; ardından Frankfurt Sosyal-Demokrat Partisi’nde kariyer yaptı ve 1970’te Willy Brandt’ın parti ile ilişkilerden sorumlu danışmanı oldu.
Nisan 1974’te Günter Guillaume skandalı patlak verdiğinde, Sosyal-Demokratlar (SPD) serbest düşüşteydi. Artan işsizlik ve %7’lik enflasyon da, Brandt’ın istifa kararında etkili oldu. Petrol krizi, hava trafik kontrolörlerinin grevi, ulaştırma sendikalarının ücret talepleriyle ilgili şiddetli tartışmalar Brandt’ı yormuştu. Hoşnutsuzluğun temel nedeni, ekonomik olmaktan ziyade vaadedilen reformların gerçekleşmemesiydi. Özellikle Jusos (Sosyalist Gençlik) saflarında hayalkırıklığı derindi. Millî gelir dağılımında, vergilendirmede ve eğitimde yapılması planlanan projeler ertelenmişti. Brandt’ın 1974 başında desteği %33’lere gerilemişti.
Bu koşullar altında bile Brandt istifası beklenmiyordu; aslında Doğu Almanya ve Stasi de böyle bir istifayı hedeflememişti. Doğu Almanya istihbarat teşkilatı eski başkanı Markus Wolf, daha sonra Willy Brandt’ın istifasını hiçbir zaman istemediklerini ve Stasi’nin stratejik bir hata yaptığını söyleyecek; Willy Brandt ise “aslında o dönemde yaşananlarla hiçbir ilgisi olmayan nedenlerden dolayı çok yorgundum” diyecekti.
Günter Guillaume, 1981’de Batılı ajanlarla takas edilmeden önce 7.5 yıl Batı Almanya hapishanelerinde kaldı. Serbest bırakılıp Doğu’ya geçtiğinde devlet başkanı Erich Honecker ona ülkenin en değerli nişanı olan Karl Marx nişanını verdi. Marx yerli yerindeydi ama nişanın da bir kıymeti harbiyesi kalmamıştı. Honecker’i de kimse hayırla yad etmiyordu.
Guillaume 1988’de yayımlanan bir söyleşide hayat hikayesini anlattı. Rusya’daki savaş sırasında esir düşmüştü. 1952’de Doğu Almanya Komünist Partisi’ne bir “barış partizanı” olarak katıldığını ve kendini “iki Almanya arasındaki Soğuk Savaş’ın bir sıcak savaşa dönüşmemesi”ne adadığını söyledi.
Kendisiyle birlikte tutuklanan ve 8 yıla mahkum olan eşi daha sonra onu terketti; oğlu Pierre, Berlin Duvarı yıkılmadan 1987’de Batı’ya taşınmıştı; babasının adını duymak istemediği gibi yeni bir isim ile hayatını sürdürdü. Günter Guillaume ise 1995’te öldü.