Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Soğuk Savaş döneminden diplomatik ısınmaya: Rusya

TÜRKİYE’NİN MOSKOVA BÜYÜKELÇİSİ TANJU BİLGİÇ

Rusya ile Türkiye’nin tarih boyunca süregelen ilişkileri, savaştan barışa, ticaretten diplomasiye, enerjiye, turizme uzanan geniş bir alanda seyrediyor. Moskova’daki Türkiye Büyükelçiliği binası da, erken Cumhuriyet döneminden bu yana iki ülke ilişkilerinin önemli bir noktası. Kıdemli diplomat Tanju Bilgiç, tarihsel ve aktüel süreçleri değerlendirdi.

Sayın büyükelçi; bize kendinizden ve Moskova Büyükelçiliği’nden önceki görevlerinizden bahseder misiniz?

1971’de Gümüşhane’de doğdum; ilkokulu Sinop’ta, ortaokul ve liseyi Samsun’da okudum. Sam­sun Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Ankara Üniversi­tesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne girdim. 1993’te mezun olduktan sonra aynı yıl Hazine ve Dış Tica­ret Müsteşarlığı’nda çalışmaya başladım. 1995’te Dışişleri Ba­kanlığı’na girdim ve hâlâ Bakan­lığımızda görev yapmayı sürdü­rüyorum.

Daha önce, Saraybosna (Bosna Hersek), Kopenhag (Danimarka), Strazburg (Avrupa Konseyi Fran­sa), St. Petersburg (Rusya Fede­rasyonu) ve Belgrad’da (Sırbistan) görev yaptım. Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü görevinde bulundum. Kasım 2023’ten bu yana da Tür­kiye Cumhuriyeti Moskova Büyü­kelçiliği görevini yürütüyorum.

Bakanlıktaki görevlerimin ya­nısıra akademik çalışmalara da devam ettim. İnsan hakları konu­sunda yüksek lisans, uluslararası ilişkiler alanında da doktora de­recelerim var. Ayrıca amatör bir yazarım. Son olarak, şehit edilen meslek büyüğüm Büyükelçi Ga­lip Balkar’ın hayatını konu alan kitabım Türk Tarih Kurumu’nca yayımlandı.

Rusya ile uzun bir geçmişimiz var. Özellikle 20. yüzyıldaki önemli tarihsel aşamaları özetleyebilir misiniz?

Rusya’yla ilişkilerimiz impara­torluk dönemine kadar uzanıyor. Tarihsel süreçte ülkelerimiz ara­sında pek çok savaş, barış, diplo­matik temas ve antlaşma var. İki ülkenin de imparatorluklardan yeni devletler kurma süreçleri az-çok aynı yıllarda gerçekleşi­yor. Rusya’da 1917 Devrimleri ve akabinde içsavaş dönemi, ülke­mizde de 1. Dünya Savaşı sonra­sında işgal dönemi ve Kurtuluş Savaşı mücadelesi yaşandı. Bu tarihsel aşamaların, ülkelerimiz arasında imparatorluklardan kalma düşmanlıkların bir ölçüde geride bırakılmasını ve iki ülke ilişkileri açısından yeni bir döne­me geçilmesini sağladığı kanaa­tindeyim.

DIPLOMASI-1
Daha önce pek çok diplomatik görevde bulunan Bilgiç, Kasım 2023’ten bu yana Türkiye Cumhuriyeti Moskova Büyükelçisi.

Yakın tarihimizde Rusya’y­la diplomatik temaslar, Mustafa Kemal’in Lenin’e 26 Nisan 1920 tarihli mektubu ve Sovyet Rus­ya Dışişleri Komiseri Çiçerin’in buna cevaben ilettiği 3 Haziran 1920 tarihli mektubuyla başla­mıştır. 19 Temmuz 1920’de Tür­kiye’den ilk resmî heyet Mosko­va’ya varmış, Sovyet Rusya’dan ilk heyet ise 8 Eylül’de ülkemize gelmiştir. 9 Kasım 1920’de Anka­ra’da Sovyet Rusya Büyükelçili­ği açıldı; 21 Kasım’da da Ankara Mebusu Ali Fuat (Cebesoy) Paşa Ankara Hükümeti’nin Moskova Büyükelçisi olarak atandı. 16 Mart 1921’de ise Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Türki­ye Büyük Millet Meclisi arasında “Türkiye-Sovyet Dostluk ve Sal­dırmazlık Antlaşması” (Moskova Antlaşması) imzalandı.

Elbette diplomatik ilişkileri­mizin kuruluşunu anlatırken, Sovyet Rusya’nın Kurtuluş Sa­vaşı’na verdiği desteği de ayrıca vurgulamak gerekir. Bahsekonu antlaşma çerçevesinde Sovyet Rusya, yaptığı nakdi yardımlar ve silah desteğiyle ülkemizin kurtu­luş mücadelesinde önemli bir rol oynadı. Bu dayanışma, hâlâ ikili ilişkilerimizin ve dostluğumuzun temelini oluşturuyor.

Rusya’da kaç diplomatik temsilciliğimiz var ve hizmet alanlarına hangi bölgeler giriyor?

Rusya’da Moskova’daki büyü­kelçiliğimize ilaveten; Kazan, St. Petersburg ve Krasnodar şehir­lerinde üç muvazzaf başkonso­losluğumuz bulunuyor. St. Pe­tersburg başkonsolosluğumuzun görev bölgesi, merkezin yanısıra Rusya’nın batı ve kuzey batısın­da bulunan Arhangelsk, Kali­ningrad, Leningrad, Murmansk, Novgorod, Pskov, Vologda bölge­leri, Karelya Cumhuriyeti, Komi Cumhuriyeti ve Nenetsk Özerk Bölgesi. Kazan başkonsolosluğu­muz ise Tataristan Cumhuriyeti, Mordovya Cumhuriyeti, Başkur­distan Cumhuriyeti, Çuvaş Cum­huriyeti, Mari El Cumhuriyeti ve Samara bölgesinden sorumlu. Krasnodar başkonsolosluğumuz da Karadeniz’in kuzey batısında­ki Krasnodar ve Rostov bölgeleri ile Adıge Cumhuriyeti bölgelerini kapsayan bir görev alanına sahip. Diğer bölgelere yönelik konsolos­luk hizmetinden ise büyükelçili­ğimiz sorumlu. Rusya’nın coğrafi büyüklüğünü dikkate aldığımız­da, görev alanımız oldukça geniş.

Bunlara ilaveten, Yekaterin­burg ve Ufa’da da fahri konsolos­luklarımız var.

Büyükelçilik konutunun tarihçesi hakkında bilgi verir misiniz?

Moskova’nın en güzel ve merkezî semtlerinden birinde, Bolşaya Nikitskaya Caddesi üzerinde bu­lunan ve mülkiyeti Türkiye Cum­huriyeti’ne ait olan büyükelçilik konutumuz müstesna bir tarihî ve mimari değere sahip. Kayıtla­ra göre 18. yüzyıl sonlarında bu­günkü arazi üzerinde, ünlü Rus yazar Lev Tolstoy’un dedesi Ge­neral Volkonski’ye (Savaş ve Barış romanındaki Prens Nikolay And­reyeviç Volkonski karakterinin ilham kaynağı) ait ahşap bir ev bulunuyormuş. Binanın 1812’de yıkılması üzerine Volkonski’nin kızı ve Tolstoy’un annesi Pren­ses Maria Nikolayevna arsayı bir başka önemli asker olan Yar­bay Azançevski’nin eşi Tatyana Azançevskaya’ya satmış. Arsa 1883’e kadar bu ailenin mülki­yetinde kalmış; daha sonra 1905 devrimcilerine yardımlarıyla bi­linen Savva Morozov tarafından satın alınmış. Arsa 1898’de tekrar el değiştirmiş ve dönemin önde gelen tüccarlarından Valentin Balin tarafından satın alınmış.

Bugün ikametgah olarak kul­landığımız binayı, Balin ailesi yaptırmış. Bina, 1900-1901 ara­sında, Mimar Zelenin tarafından çizilen projeye göre inşa ettiril­miş. Ekim Devrimi sonrasın­da, pek çok diğer özel mülk gibi millîleştirilen bina; 1919’da As­kerî İşler Komiserliği bünyesin­deki Esirler ve Mülteciler Merkezi (Tsentroplenbej), 1922’de insanla­ra yardım dağıtmak üzere kuru­lan “Nansen Komitesi” ve 1923’te 1. Dünya Savaşı sonrası Rusya’da yaşanan kıtlık nedeniyle ABD’nin kurduğu ve halka yardım amacı güden bir kuruluş (American_ Relief_Administration) tarafın­dan kullanılmış. Aynı yıl Dışişleri Komiserliği’ne devredilmiş ve Türkiye tarafından büyükelçilik kançılaryası olarak kiralanmış.

Şubat 1924-Mart 1973 arasın­da hem büyükelçilik hem de ika­metgah olarak kullanılan bina, 12 Mart 1971’de Türkiye tarafından satın alınmış ve sonrasında sa­dece büyükelçilik konutu olarak kullanılmış.

DIPLOMASI-2
Bolşaya Nikitskaya Caddesi üzerinde bulunan büyükelçilik konutunun mülkiyeti Türkiye Cumhuriyeti’ne ait.

Bina, birçok farklı mimari stili birarada bulunduruyor. Orijinal renkleri olan beyaz ve uçuk pem­be dış cephe, 19. yüzyıl Rus İm­paratorluğu mimarisinden kal­ma. Binanın içinde ise Napoléon, Tudor, Louis, Rococo ve Art Nou­veau stillerine sahip oda ve sa­lonlar var. Elbette bu denli zengin unsurlara sahip bir binada millî dokunuşlarımızın olması da çok önemli. Büyükelçilik konutunun mobilya ve aksesuarları da bu açıdan ülkemizi yansıtan önemli parçalardan oluşuyor. Mobilya­larımızın bazıları Dolmabahçe ve Yıldız Saraylarından gelme eserler. Ayrıca, aksesuar olarak sergilediğimiz ve misafirlerimizi ağırladığımız ay-yıldız işleme­li gümüş takımlar, zamanında bizzat Atatürk tarafından büyü­kelçiliğimize hediye olarak gön­derilmiş.

Konutumuzun en değerli eser­lerinin başında ise İbrahim Çal­lı’nın Atatürk portresi yer alıyor. Hepimizin okul kitaplarından bil­diği meşhur Atatürk portresinin orijinali burada. İbrahim Çallı, Atatürk’ün isteği doğrultusunda 1936’da bir Türk resim sergisi aç­mak üzere Moskova’ya geldiğinde bu portreyi bizzat büyükelçiliği­mize hediye etmiş.

DIPLOMASI-3
Balin ailesinin yaptırdığı bina, 1900-1901 arasında, Mimar Zelenin tarafından çizilen projeye göre inşa ettirildi. Binanın 1930’lardaki hâli.

Rusya ile Türkiye ilişkilerinin bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye ve Rusya, asırlardır geniş bir coğrafyada birarada yaşayan iki büyük devlet. İlişkilerimi­zin tarihine baktığımızda kimi zaman rekabet, kimi zaman ise işbirliğinin ön planda olduğu dö­nemler yaşadığımızı görüyoruz. Ancak, memnuniyetle ifade ede­bilirim ki, son dönemde karşılık­lı saygı ve ortak çıkar temelinde ilişkilerimizde işbirliği boyutu gittikçe daha fazla öne çıkıyor.

Biz Rusya’yı önemli bir komşu ve ortak olarak görüyoruz; aynı yaklaşımın Rusya tarafından da tüm düzeylerde paylaşıldığını memnuniyetle gözlemliyoruz.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan ile Devlet Başkanı Putin arasında yakın bir diyalog var. Bu da ilişki­lerimizde olumlu bir dinamizm yaratıyor. Rusya ile işbirliğimiz; artan ticaret hacmi, beşerî ve kültürel temaslar, karşılıklı ya­tırımlar, Türk Akımı ve Akkuyu gibi büyük projelerle karşılıklı fayda çerçevesinde ilerliyor.

Ne yazık ki içinde bulunduğu­muz küresel süreç, pek çok be­lirsizlik ve tehdidi beraberinde getirdi. Bunlarla baş edebilmek için önce kendi bölgemizdeki ül­kelerle samimi bir diyalog ortamı tesis etmek zorundayız. Bu bağ­lamda dengeli ve ilkeli bir politika yürütmek önem taşıyor.

Ülkeler arasındaki turizm hacmi nedir?

Rusya ile turizm alanındaki işbir­liğimiz, ikili ilişkilerin en önem­li veçhelerinden biri. Rus turist sayısında özellikle 2017’den itiba­ren ciddi bir yükseliş kaydettik. 2017’de erişilen 4.7 milyonluk re­kor, 2018’de 5.9 milyonla, 2019’da ise 7 milyonu aşan turist sayısıy­la daha da yükseldi. Sonrasında başlayan Covid-19 salgını ve Uk­rayna krizi nedeniyle ne yazık ki 2019 rekorunu henüz aşamadık. Yine de geçen yıl 6.3 milyon Rus misafiri ülkemizde ağırladık. Sa­dece turist olarak tatile gelmenin ötesinde, hayatlarını Türkiye’de devam ettirmeye karar veren pek çok Rus var.

Ekonomik ilişkiler daha çok hangi sektörlerde etkin?

DIPLOMASI-4
Büyükelçilik konutunun en değerli eserlerinden biri, İbrahim Çallı’nın meşhur Atatürk portresinin orijinali. İbrahim Çallı, Atatürk’ün isteğiyle 1936’da bir Türk resim sergisi açmak üzere Moskova’ya gelmiş, bu portreyi büyükelçiliğe hediye etmişti.

Rusya ile ekonomik ve ticari açı­lardan birbirini tamamlayan sek­törlere sahibiz. Son yıllarda tica­ret hacmimizde kayda değer bir artış sözkonusu. Geçen yıl 56.5 milyar USD’lik ticaret hacmine ulaştık. 100 milyar USD’lik ticaret hacmi hedefine de yakın gelecek­te erişeceğimiz kanaatindeyim. İkili ekonomik ilişkilerimizin en önemli alanlarından birini enerji sektörü teşkil ediyor. Doğalgaz it­halatımızın önemli bir bölümünü Rusya’dan sağlıyoruz. Rusya’dan toplam ithalatımızın da büyük kısmını enerji kaynakları oluştu­ruyor. Buna ilaveten, ülkemizdeki ilk nükleer enerji santrali proje­sini Akkuyu’da RF ortaklığında gerçekleştiriyoruz. Türk şirketle­ri ise müteahhitlik alanında Rus­ya’da yıllardır çok başarılı işlere imza atıyor. Firmalarımız 2023 itibariyle Rusya’da 100.6 milyar USD değerinde 2 binden fazla projeyi üstlendi. Rusya’nın pek çok şehrinin sembol binalarında işçilerimizin alın teri, firmaları­mızın emeği var.

Türk kültürünün tanıtımı için ne tür aktiviteler düzenleniyor?

Millî günlerimizi hem vatandaş­larımız hem de Rus dostlarımızla birlikte çeşitli etkinliklerle kutlu­yoruz. Örneğin bu yıl 23 Nisan’da 1 hafta boyunca birbirinden farklı etkinlikler yaptık. Düzenlediği­miz Uluslararası Çocuk Şenliği’n­de Rus ve Türk çocukları birlik­te çok güzel gösteriler sergiledi; etkinliğe Moskova’da bulunan Azerbaycan, Arnavutluk, Avust­ralya, Bangladeş, İsveç, Japonya, Kazakistan, Kırgızistan, Kolom­biya ve Pakistan’dan çocuklar da katıldı. Ayrıca haftanın diğer günlerinde Türk ve Rus çocukla­rının biraraya geldiği atölye ça­lışmaları düzenledik.

Moskova’da faaliyet gösteren Yunus Emre Enstitüsü’nde Türk dili eğitimi veriliyor; ayrıca ül­kemizi tanıtıcı pek çok sanatsal ve akademik etkinlikler düzen­leniyor. Her yıl Rusya’nın farklı şehirlerinde Türk filmleri günleri etkinlikleri gerçekleştiriyoruz. Türk mutfağı da Rusya’da çok seviliyor. Ülkemizin lezzetlerini çeşitli vesilelerle daha kapsamlı şekilde tanıtmaya gayret göste­riyoruz.

Batılı ülkelerin Rusya ekonomisine ve Rus kültürüne karşı da ambargo uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, BM Güvenlik Konseyi dı­şında alınan yaptırım kararlarına ilke olarak katılmıyor. Ekonomik yaptırımlar siyasi etki yaratmak­tan çok sivil vatandaşların ha­yatını etkiliyor. Bu anlamda tek taraflı ekonomik yaptırımların doğru bir araç olmadığı ve ola­mayacağı aşikar.

Ekonomik yaptırımların öte­sinde, kültürel ambargo uygu­lamalarının ise mantıklı bir iza­hı olamaz. Bir ülkeyi ve kültürü tamamen düşmanlaştırmanın ve yok saymanın ciddi bir yanlış olduğunu düşünüyorum.

Rus kültürünü inşa eden ya­zarları, bestecileri, sanatçıları yok saymak mümkün mü? Günü­müzde Puşkin, Tolstoy, Çaykovski ve daha niceleri artık sadece Rus kültürünün değil insanlığın or­tak kültür mirasının bir parçası olarak kabul ediliyor.

Ülkemizin Rusya ve Ukrayna arasındaki arabuluculuk rolü ve Karadeniz başta olmak üzere, küresel güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabaları hakkında bilgi verir misiniz?

Türkiye, Ukrayna krizinin ba­şından beri soruna barışçıl bir çözüm bulunmasının önemini vurguladı ve buna yönelik dip­lomatik girişimlerde bulundu. Her iki tarafla da iyi ilişkile­rimizi ve diyalogumuzu sür­dürdüğümüz için, her alanda kolaylaştırıcı bir rol üstlendik. Savaşın ilk ayında, Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanla­rı Antalya Diplomasi Forumu marjında biraraya geldiler. Son­rasında, Mart ve Nisan 2022’de İstanbul’da iki ülkenin müza­kere heyetlerini biraraya geti­rerek arabulucu olduk. Temmuz 2022’de Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde, BM ile birlikte “Karadeniz Tahıl Girişimi”ni hayata geçirdik. İki taraf ara­sında şimdiye kadarki en so­mut anlaşma olan bu girişim, küresel gıda güvenliğine katkı sağlarken, aynı zamanda Kara­deniz’deki gerginliğin de daha fazla tırmanmasını engelledi.

DIPLOMASI-5
Günümüzde büyükelçilik konutu olan bina, daha önce Esirler ve Mülteciler Merkezi, insanlara yardım dağıtmak üzere kurulan “Nansen Komitesi” ve 1. Dünya Savaşı sonrası Rusya’da yaşanan kıtlık nedeniyle ABD’nin kurduğu ve halka yardım amacı güden bir kuruluş tarafından kullanıldı.