Kasım
sayımız çıktı

2001 krizinin gölgesinde dünya çapında bir ekonomist

KEMAL DERVİŞ (1949-2023)

Türkiye 2. milenyuma enflasyon ve işsizlik rakamlarındaki yükselişle girmişti. Şubat 2001’deki “Anayasa krizi” ise ekonomiyi anafor gibi dibe çeken dalganın başlangıcı olmuştu. O sırada Dünya Bankası Başkan Yardımcısı olan Kemal Derviş, ekonominin dümenine geçmeyi kabul ederek Türkiye siyasi-ekonomik tarihinde derin bir iz bırakacaktı.

Türkiye’nin 19 Şubat 2001 günü Millî Güvenlik Kurulu toplantısında ya­şanan “Anayasa kitapçığı krizi” üzerine patlak veren ekonomik kriz sonrasında tanıştığı; kimi­lerinin çok eleştirdiği; kimileri­nin ise “kurtarıcı” hatta “Mesih” gözüyle baktığı Kemal Derviş 8 Mayıs’ta 74 yaşında yaşamını yitirdi.

Derviş, Arnavut kökenli bir Türk iş insanıyla Almanya Büyükelçisi Franz Von Papen’in sekreterliğini de yapmış Alman bir annenin çocuğu olarak, 10 Ocak 1949’da İstanbul’da dünyaya gelmişti. Büyükada’da geçirdiği çocukluk ve genç­lik yıllarından sonra London School of Economics’te lisans ve yüksek lisans eğitimini, ardından da 1973’te Princeton Üniversitesi’nde ekonomi üze­rine doktora eğitimini tamam­lamıştı.

Doktorasını bitirir bitirmez Ankara’ya gelmiş, 1973-1976 arasında bir yandan Hacettepe ve ODTÜ İktisat bölümlerinde öğretim üyeliği yaparken, bir yandan da CHP Genel Başka­nı ve Başbakan Bülent Ece­vit’e ekonomi ve uluslararası ilişkiler alanında danışmanlık yapmıştı.

resim_2024-08-24_010506970
Kemal Derviş, Bakanlık döneminin ardından, 3 Kasım 2002 seçimlerinde CHP listelerinden milletvekili de seçilmişti.

Siyasete ilgisi, belki de ailevi köklerinden geliyordu; zira altıncı göbekten büyük büyük dedesi Halil Hamid Paşa da 1782’de Sultan 1. Abdülhamid tarafından tarihinin en ka­ranlık dönemlerinden birini yaşayan ülkenin sadrazamlık koltuğuna mali ve idari reform­ları hayata geçirmek üzere ge­tirilmiş; ancak 3 yıl geçmeden sürüldüğü Bozcaada’dan kesik başı İstanbul’a gönderilmişti!

Derviş’in Türkiye siyasetiyle ilk imtihanı da çok uzun sür­memiş, 1980 darbesine giden süreçte ülkedeki şiddet olayla­rının artması ve siyasi istikrar ortamının bozulmasıyla Derviş de yeniden ABD’ye dönmüştü. 1978’de “Dış Ticaret ve Plan­lama” üzerine teziyle Princeton’dan doçentlik unvanını alan 29 yaşındaki Derviş, uzun yıllar görev yapacağı Dünya Banka­sı’nda çalışmaya başlamıştı. Burada kariyer basamaklarını hızla tırmanmıştı. 1982’de En­düstri Stratejileri ve Politikaları Daire Başkanlığı’na, 1986’da Dünya Bankası’nın Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan sorumlu baş ekonomistliği görevine getirilmişti. Bu görevi sürdürdüğü dönemde Berlin Duvarı’nın yıkılması sonrası bir paradigma değişikliğine sürük­lenen Doğu Bloku ülkelerinin pazar ekonomisine geçiş süre­cinde görev almıştı. 1996’da ise Atilla Karaosmanoğlu’nun ar­dından Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı görevine yükselen ikinci Türk olmuştu.

Türkiye’nin Kasım 2000 ve Şubat 2001’de içine düştüğü mali krizler, Kemal Derviş’in Dünya Bankası’ndaki 22 yıllık kariyerini sonlandırarak ülkeye geri dönmesine yolaçtı. Döne­min başbakanı Bülent Ecevit tarafından Türkiye’ye davet edilen Derviş, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı’na getirildi; o dönemde “Derviş Reformları” olarak da ünlenen “Güçlü Ekonomi Programı”nı ortaya koyan ekibin lideri oldu.

resim_2024-08-24_010541444
Kemal Derviş, 2001 ekonomik krizinin ardından kendisini Türkiye’ye davet eden dönemin başbakanı Bülent Ecevit ile…

Derviş’in ekonomi politikası, dönemin koalisyon hükümeti­nin Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz ile görüş ayrılıkları yaşamasına rağmen, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tara­fından da sürdürüldü. Böylece mali (fiskal) disiplin ile birlikte kamu gelir-gider dengesi sağ­landı, enflasyonla beraber risk primi düştü ve Türkiye ekono­misine güven geldi.

Ekonomi bilimi tarafından net bir şekilde tanımlanmış olan “ortodoks” ekonomi prog­ramının başarılı ile uygulan­ması sürecinde, Merkez Banka­sı ve bağımsız denetim-gözetim kurumlarına yasal olarak verilen ve siyasi otoritenin doğrudan müdahale etkisini azaltan Derviş dönemi reform çalışmalarının önemli katkıları vardı. Ancak siyaseten alınması zor ekonomik kararların siyasi irade tarafından alınabilme­si, ekonomik başarıyı getiren birincil neden olmuştu.

Derviş’in sosyal demokrasi, küreselleşme alanlarında yap­tığı çalışmalar incelendiğin­de, küresel ekonomik düzene koşulsuz destek veren “saf pi­yasacı” bir ekonomist olmadığı görülür. Onu, bağımsız düzen­leyici ve denetleyici kurumların yardımıyla, kamu gücünün doğrudan piyasanın işleyişine karışmadığı ama etkili olduğu; adaletli bir gelir dağılımı ve fır­sat eşitliğini ulaşılması gereken ana hedefler olarak gören bir ekonomist diye değerlendirmek daha doğrudur.

resim_2024-08-24_010608595
Foreign Policy, 2005’te Derviş’i “Dünyanın en etkili 100 entelektüeli” listesine almıştı.

Derviş, teknokrat Bakanlık döneminden sonra siyasete doğrudan katılma kararı aldı. Ekonomi programı tamamlan­madan, dolayısıyla sonuçları tam olarak alınmadan erken se­çim ortamına giren Türkiye’de, Başbakan Bülent Ecevit’in yardımcısı Hüsamettin Özkan ve dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem İpekçi ile birlikte Yeni Türkiye Partisi’nin kuruluş çalışmalarına katıldı. Ancak daha sonra sürpriz bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili adayı olarak 3 Ka­sım 2002 seçimlerinde İstan­bul’dan milletvekili seçildi.

Siyasi kariyerinde istediği başarıyı yakalayamayan Der­viş, 2005’te milletvekilliğinden istifa ederek Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanlığı’na aday oldu. Genel Sekreter Kofi Annan tarafından UNDP Başkanı olarak atandı ve 2009’a kadar bu görevi sür­dürdü. 2005’te Foreign Policy tarafından “Dünyanın En Etkili 100 Entelektüeli” listesinde 67. sırada yer alan Derviş, tüm üs­tün meziyetlerine rağmen, bir daha Türkiye siyasetinde etkili bir görev üstlenemedi.