Dünya tarihinin en karanlık dönemlerinden birini başlatan Şili darbesinin üzerinden 50 yıl geçti. 11 Eylül 1973’te, Başkan Salvador Allende, ABD’nin açıkça destek sunduğu Pinochet’in darbesiyle devrildi. Sonraki dönem, binlerce işkence vakası ve faili meçhul cinayetin yanısıra özelleştirmelere, işsizliğe ve millî gelirdeki düşüşe kapı açacaktı.
Türkiye’nin 12 Mart darbesinden (1971) çıkıp 12 Eylül darbesine (1980) doğru yol aldığı günlerde, dünyanın öbür ucunda bir başka darbe, siyasal tartışmaların ortasına karabasan gibi çökmüştü: 1973 Şili. Bu darbeden önce Demirel, Ecevit’i Şili’de Allende’nin uyguladığı politikaları benimsemekle suçlarken, Ecevit’e muhalif basın da meşhur “Allende-Büllende” başlığıyla tartışmayı kızıştırıyordu. Gerçi Türkiye’de ordunun demokrasiye bağlı olduğunu söyleyerek “gönülleri ferahlatanlar” da vardı ama; Allende’nin Pinochet’i başkomutan ataması gibi, Kenan Evren de Ecevit hükümeti tarafından genelkurmay başkanlığına getirilmişti!
Amerikan emperyalizminin “arka bahçesi” olarak gördüğü Şili’de demokratik-parlamenter yollarla iktidara gelmiş sosyalist bir liderin kurduğu hükümet, Demirel’in tabiriyle “tapulu arazine gecekondu yapılmasına karşı” olan ABD’nin düğmeye basmasına neden olmuştu. ABD böylece, tıpkı 1954’te Guatemala’da ve Paraguay’da, 1964’te Brezilya’da olduğu gibi Küba Devrimi’nin açtığı yolun genişleme ihtimaline kanlı bir biçimde ket vurmuştu. Soğuk Savaş’ın en kritik anlarından biri olan bu darbe, daha sonra adına “neoliberal” denecek bir modelin de askerî diktatörlük altında uygulanmaya başlamasına zemin hazırlayacaktı.
ABD’nin iddiasına göre Şili’nin Salvador Allende önderliğinde parlamenter yolla sosyalizme geçişi, Latin Amerika’da Castro modelinin yayılma tehlikesinin en belirgin örneğiydi. ABD Başkanı Nixon ve Dışişleri Bakanı Kissinger’ın kararlı tutumu ve CIA’in yönlendirmesiyle başlatılan darbe; 1971 Bolivya, 1972 Ekvator, 1973 Uruguay ve Şili, 1975 Peru ve 1976 Arjantin askerî darbeleriyle birlikte ABD’nin altkıtada kontrgerilla rejimleri kurma çabasının zirve noktasıydı.
Gerilla hareketine karşı gösterilen kıtasal tepki, böylece demokratik yollarla yapılan iktidar değişikliklerini de kapsayacak şekilde genişletilmiş ve Ocak ayında Paris görüşmelerinde Vietnam’dan çekilmek zorunda kaldığını kabul eden ABD, bir anlamda yenilginin faturasını Şili’deki demokratik yönetime ödetmişti.