Kasım
sayımız çıktı

Soğuk Savaş’ı başlatan cehennem bombaları…

Biliminsanları bombanın kullanımı halindeki tehlikeleri belirtir ve Japonya’yı teslime zorlamak için bunun hiç değilse boş bir yere atılmasını ister. Ancak yeni Başkan Harry Truman, hem direnişi “en az maliyetle” kırmak için hem SSCB’ye dünyanın yeni patronunun kim olduğunu göstermek için hem de yatırımları meşrulaştırılmak için düğmeye basacaktır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan da önce ABD, Nazi Almanyası’nın nükleer füzyon sayesinde istisnai ölümcüllükte güçlü bir bomba imal etmesinden kaygılanıyordu. Başkan Roosevelt 1942’de Almanlardan önce davranılarak bir nükleer bombanın gizlice yapılması için karar verdi. Ancak bomba yapıldığında Almanya şartsız teslim olma konumunda idi. Artık sadece askerî, sınai ve bilimsel gücü Almanya’nın çok gerisinde olan Japonya bir tehdit oluşturuyordu.

Japonlar savaşı ölümüne sürdürmekten yana generallerin yönetiminde umutsuz bir direniş sürdürüyorlardı. Yalnızca Okinava adasının ele geçirilmesi Amerikan ordusuna 7.600 askerin ölümüne mal olmuştu. Genelkurmay, takımadalarının önde geleni Hoşnu’yu işgal etmek için 500 bin asker kaybedeceğini hesap ediyordu.

Emsali görülmemiş bir silah Hiroşima’ya atılan bombadan 3 gün sonra “Fat Man” kod adlı ikinci bomba, içinden atılacağı uçağa taşınıyor.

Atom bombası bu gerekçeyle, direnişi en az maliyetle kırmak için kullanılacaktı.

Başkan Roosevelt 12 Nisan 1945’te ölünce yerine geçen Henry Truman, bu projeyi Japonya’yı Stalin’in yardımı olmaksızın ele geçirmenin tek yolu olarak görüyor ve sunuyordu. 16 Temmuz’da çölde (New Mexico) ilk nükleer deney gerçekleştirildi. “Başarılı” geçen deneye rağmen biliminsanları bombanın “insan üzerindeki etkisini” kestirmek için bunun yeterli olmadığı kanısındaydılar. 26 Temmuz’da ABD, İngiltere ve Çin, Japonya’ya korkunç bir silahı da ima eden bir ültimatom verdiler.

6 Ağustos’ta 4.5 ton uranyum yüklü bombardıman uçağı, 340 bin sakinin yaşadığı sanayi kenti Hiroşima semalarına gönderildi. Japonların teslim olmaması üzerine bu kez 200 bin nüfusu olan Nagazaki’ye 9 Ağustos’ta bir bomba daha atıldı. Değişen tahminlere göre toplam can kaybı 110 bin ila 250 bin kişi arasındadır.

Nagazaki’ye saldırının eşiğinde Rusya, Japonya’ya savaş ilan etti ve birliklerini Mançurya’ya sürdü. Japon generalleri artık direnişin anlamsızlığını farkettiler ve Japonlar şartsız teslim oldu. 2. Dünya Savaşı bitmişti. Ancak insanlık bir nükleer felaket tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Sadece Albert Camus gibi çok ender düşünür Hiroşima’daki patlamanın dünyayı değiştirdiğini farketmiş ve buna karşı sesini yükseltmişti.

Atom bombalarının Japon şehirlerindeki etkisi tek kelimeyle korkunçtu.

Enerjiden bombaya

Atom bombası yarım yüzyıllık bir çalışma ve bir dizi uluslararası bilim insanının ürünüydü. 19. yüzyıl sonunda başlayan çalışmalar, 1905’de Albert Einstein’ın ünlü formülüyle kağıt üzerinde ortaya konmuş olsa da 2. Dünya Savaşı bir dönüm noktası olacaktı. Einstein 1955’deki ölümünden kısa bir süre önce “bu mektubu yazdığımda, hayatımda büyük bir hata işledim” diyecektir ama Nazilerin böylesi bir bomba yapacağı kaygısıyla ABD yetkililerini ikaz eden bir mektup yazmış ve başkan Roosevelt’i ikna etmiştir. Böylece Nazilerden kaçıp ABD’ye gelen biliminsanlarının katkısıyla araştırmalar başlar.

Japonların Aralık 1941’de Pearl Harbor baskınından sonra ABD, Japonya ve ardından Almanya’ya kaşı savaş ilan edince, askerî yetkililer için atom bombası öncelikli hale gelir. 1942 yazında Roosevelt büyük bir gizlilik içinde Manhattan Projesi denilen bir programı yürürlüğe sokar. Yürütme askeriyenin, bilimsel çalışmalar ise Robert Oppenheimer’in yetkisindedir. ABD’nin kuş uçmaz kervan geçmez bölgesinde kurulan üç yerleşkede, önemli bir kısmı hangi amaçla çalıştığının da farkında olmayan toplam 150 bin insanın istihdam edildiği bir program başlatılır. Uranyum Belçika Kongosu’ndan gelir ve nihayet 1945 ilkbaharında 3 atom bombası üretilir.

Tesiste üretilen plütonyum Trinity bölgesinde test edilen ilk nükleer bombada (üstte) ve Nagazike’ye atılan “Fat Man”de kullanıldı.

Kuvveden fiile

O dönemde Japonya’nın böyle bir bomba geliştirecek ne bilimsel ne sınai gücü vardır. Almanya’da ise Werner Heisenberg ve Otto Hahn gibi bu alandaki çalışmaları geliştirebilecek uzmanlar vardır. Bunun için ABD, buradaki gelişmeleri izlemek için özel bir karşı casusluk ağı geliştirir. Fizikçi Samuel Goudsmit’in sorumluğunda 100 dolayında biliminsanı ve asker düşmanın bu alandaki gelişmelerini izler. 1944 sonunda nükleer araştırmanın Hitler’in önceliği olmadığı anlaşılır. Hatta Almanların, Amerikalıların bu işini istihbaratına ayırdığı kadar bile para bile ayırmadığı anlaşılır. Bu bilgi Manhattan misyonunun ideolojik gerekçesini çökertmektedir.

Biliminsanları Roosevelte’e bombanın kullanımı halindeki tehlikeleri belirtir ve ondan üretimin durdurulmasını isterler. Ancak Başkan 12 Nisan’da ölünce bundan haberdar olmaz. Yerine geçen Harry Truman, meselenin incelenmesi için Savaş Bakanı ve dört biliminsanından oluşan bir komisyon oluşturur. Bu arada 8 Mayıs 1945’te Almanya teslim olmuştur. Ancak Nazilere karşı kazanılan zafer, komisyonun önünü kesmez. 1 Haziran’da azami psikolojik sonucu elde etmek için nüfusun ve askeriyenin yoğun olduğu bir hedefe önceden haber vermeden bombanın atılması yönünde görüş bildirilir. Belirlenen beş hedef vardır: Kyoto, Hiroşima, Kokura, Niigata ve Nagazaki.

Biliminsanları atom bombasının kullanılmasının uzun vadedeki sonuçları üzerinde durarak projenin durdurulması için tekrar ısrar ederler. ABD’nin nükleer silah kullanmasının ardından genel bir silahlanmanın geleceğini; 10 yıl içinde başkalarının da nükleer silah sahibi olabileceğinden büyük yıkımlara yol açabileceğini belirtirler. Öneri olarak da Japonya’nın gözünü korkutmak için bombanın boş bir yere atılmasını iletirler. Ancak Beyaz Saray bu görüşü benimsemez ve yazdan önce bombanın hazır olmasını ister.

Öte yandan Truman, Almanya’nın Potsdam kentinde Churchill ve Stalin ile birlikte galiplerin durumunu görüşmektedir. Bir yandan bombanın test sonuçlarını beklenmektedir. 16 Temmuz’da “bebeklerin normal doğdukları” bildirilir. Bomba başarıyla test edilmiştir.

Potsdam Konferansı bitiminde 26 Temmuz’da, Japonya’nın şartsız teslimini isteyen bir ültimatom yayınlanır. Japon başbakanın cevabı, tehlikenin farkında olmadığını göstermektedir. Indianapolis kruvazörü 30 Temmuz 1945’te San Francisco’dan hareket eder.

6 Ağustos’ta Hiroşima cehenneme döner. 9 Ağustos’ta bu kez Kokura’yı bombalamak için kalkan uçaklar hava şartlarının müsait olmaması üzerine en yakın sanayi kenti Nagazaki’ye yönelir. İkinci cehennem…

Patlama sonrası Hiroşima, neredeyse yeryüzünden silinmişti.

‘Medeniyet için yeni bir çağ’

Hiroşima’ya atom bombası atılmasından 16 saat sonra Başkan Truman, kentte işçiler, kadınlar ve çocuklar olduğunu gizleyerek bunu “askerî bir üssün yıkımı” olarak sunar. Dünya atom bombasından haberdar olmuştur ama henüz ortada fotoğraflar ve gerçekler yoktur. Fotoğrafların çoğu ancak 20 yıl sonra dolaşıma girecektir. Hayatta kalanların daha sonradan gizemli ve korkunç bir şekilde öldükleri yıllar sonra ortaya çıkacaktır.

Truman’ın hangi saiklerle atom bombasını kullandırdığı sorgulanabilir. Manhatttan Projesi 2 milyar dolara mâlolmuştur ve bu yatırımın meşrulaştırılması gerekmektedir. Sınai lobilerin rolü, bu işin içinde yer almış olanların uluslararası planda kendilerini göstermeleri açısından bombanın kullanılması önemlidir.

Stalin ve Truman, Hiroşima’dan 13 gün önce, 24 Temmuz 1945’te Berlin Konferansı’nda… Truman bu toplantıda Stalin’e Japonya’ya atacakları ölümcül bir bombadan bahsetmişti.

Öte yandan tarihçilerin üzerinde durduğu en önemli saik SSCB ile olan çatışmadır. SSCB Doğu Avrupa’da alan kazanmış; öte yandan Japonya’ya savaş ilan ederek Asya’da da söz sahibi olma yolun girmiştir. Nitekim Hiroşima’nın bombalanmasından sonra durumdan istifade eden Stalin, Japonya ile görüşerek üç gün sonra, 9 Ağustos’ta Mançurya’ya sefer düzenler. SSCB’nin yardımı olmadan Japonya’nın çökertilmesi, yalnızca savaşın mağluplarına değil galiplerine de yeni dünyanın patronunun kim olacağını bildirme anlamına gelmektedir. Dolayısıyla 2. Dünya Savaşı’nın böyle sona ermesi, aynı zamanda Soğuk Savaş’ın başlaması demekti.

Savaşların görünür gerekçeleri (“resmi görüş”), herkesin bildiği gibi gerçeklerle uyuşmak gibi bir kaygı taşımak zorunda değil. Daha dün Tony Blair, ABD önderliğindeki koalisyon güçlerinin Irak’ı işgal etmesini bu ülkenin nükleer silahlara sahip olmasına bağlamıştı. Yıllar sonra ise herkesin zaten bildiğini itiraf etti ve yanıldığını belirtti.

Hiroşima ve Nagazaki’nin bir insanlık suçu olduğunu anlamadan, bilmeden, hissetmeden; savaş hakkında konuşmak anlamsız.