Bugün gelişmiş bilgisayar programlarıyla başarılan ‘grafik tasarımı’ 1890’larda Babıali ressamlarının sanatıydı. Çizgiyle yapılabilecek her iş onlardan beklenirdi. Çoğu kayıp kahramanlar olan bu sanatçılar arasında, el yapımı kartvizitlerin üstadı ve 24 punto kûfi yazının yaratıcısı Ahmet Nazmi Bey’in özel bir yeri vardı.
Bir zamanlar Bâbıâli’de ressam, klişeci, hakkâk, çinkograf, hattat, hatta çizgici unvanlarını kullanarak hayatlarını kazanan sanatçılar vardı. Teknik imkanların günümüzden hayli uzak olduğu bir zamana mensup bu kişiler, günümüze meçhul kahramanlar olarak kaldı.
Eskiden yayınların hazırlandıkları yer, aynı zamanda basıldıkları yerdi. Bâbıâli’deki yayınevleri, gazeteler ve matbaalar, kurum içinde görevli ya da kendilerine dışarıdan iş üreten çizerlerle çalışırlardı. Basın-yayın dünyamızın güzel yazı, çizgi ve resimleme işleri bu deneyimli zanaatkârların elindeydi. Günümüzün en yaygın grafik tasarım programı Adobe’yi ustalıkla kullananların öncüleri diyebileceğimiz Babıâli ressamları, uzun yıllar görsel belleğimizi şekillendirip zanaattan tasarıma geçişin aktörleri oldu.
Bu kişiler o dönem için “ressam” olarak ifade edilen, aslında görev tanımı tam da belirlenmemiş sanatkârlardı. Daha çok yaptıkları iş üzerinden adlandırılırlardı; matbaa ressamı, kartvizit ressamı, afiş ressamı gibi bir de ressamların yaptığı işi sonlandırıp baskıya hazırlayan ya da ressamların işlerini de yapan çinkograf ve klişeciler bulunurdu.
Güzel yazı demek olan hat sanatını icra eden pek çok önemli ve ünlü hattat Avrupai anlamda bir yenilik olan kartvizit tasarımıyla da uğraşmıştı. Türk hat tarihinde genellikle usta sayılan hattatların eserleri ve hayatları biliniyor. Daha küçük çaplı ama çok önemli işler yapmış bazı kişilerse halen tanınmıyor. Ahmet Nazmi Bey, işte bu isimlerden biridir.
Ahmet Nazmi Bey 1896’da Cağaloğlu Yokuşu’nda 16-17 numaralı mekanda “Ahmet Nazmi San’athânesi” adıyla bir dükkân açmıştı. Burada ressamlık, hattatlık, hakkâklık, çinkoğraflık gibi yayın hayatının emek isteyen alanlarında çalışmıştı.
Çeşitli dergilere verdiği ve de özel olarak el ilanı şeklinde bastırdığı ilanlarda: “Ahmet Nazmi San’athânesi, Hutut-ı Nefise-i İslâmiye’ye ve bilhassa hatt-ı kûfi’ye müteallik yazılar, Türkçe markalar, Kabartma kartvizitler, Eczahanelere mahsus pullar ve etiketler, Ticarete mahsus mühürler, hisse senetleri, faturalar tersim ve hak ve tab’ olunur” yazıyordu. Ahmet Nazmi, İstanbul’un pek çok ünlü siması için özel olarak tasarladığı kartvizitler için müşterilerine özel kutular da hazırlıyordu. Dolayısıyla iş yeri o dönem sanatçıların uğrak yeri haline gelmişti. Kartvizit, antetli kağıt dışında hisse senedi, tahvil gibi kıymetli kağıtlar da basıyordu. Maden Kömürü İşleri Türk Anonim Şirketi’ne ait hisse senedi bunlara önemli bir örnektir.
Ahmed Rasim “Yeni yirmi dört punto kûfi yazı” başlıklı yazısında hurufat dökümcüleri ve hakkaklardan söz ederken Ahmet Nazmi Bey’i övgüyle anar. Reşad Ekrem Koçu ise İstanbul Ansiklopedisi’nde şunları yazar: “Asrımızın başında yaşamış pul ressamı ve Arab harfleri
ile kûfi yazı mutahassısı. Harf inkılâbından evvelki Türk basınında muhtelif puntolar üzerinde nesih, rik’a, tâlik ve kûfi hatlarda 19 çeşid yazı kullanılırdı; bunların içinde 12, 16 ve 48 punto üzerinde üç çeşit kûfi yazı vardı. Bu Ahmet Nazmi Bey 24 punto üzerine matbaa için yeni bir kûfi yazı hazırlamış ve o devrin yaşlı fakat pek namlı matbaa harfi hak- kâkı Haçik Kevorkyan bunları 1924’te hak ederek dökmüştür.”
Bu gizli kalmış usta, 1928’de Latin harflerinin kabulünden sonra işini devam ettiremeyip ticari hayattan çekildi. Son yılları ve ölümü hakkında bilgi sahibi olamadığımız bu üretken zanaatkâr, Babıâli’nin, dolayısıyla basın ve tasarım tarihimizin bilinmeyen kahramanlarındandır.