İstanbul’un fethinin manevi önderlerinden, Sultan 2. Mehmed’in hocası Akşemseddin’in, Arapların istanbul kuşatmalarında şehit düşen sahabe Eyüp el-Ensari’nin mezarını bulması, kuşatmanın çok kritik bir anında orduya moral vermişti.
Lağımlar, yürüyen kuleler, karadan ilerleyen gemiler, Galata sırtlarından atılan havan topları… İstanbul kuşatması sırasında dönemin savaş teknolojisi için oldukça ilerici sayılabilecek teknikler kullanılmıştı. Ama Ortaçağ insanının dünyaya bakışı, günümüz insanından farklıydı. Bugün nasıl başarıldığına şaşırdığımız hadiseler onlara o kadar ilginç gelmiyordu. Onları etkilemek ve motive etmek için manevi işaretler çok daha önemliydi.
Sultan 2. Mehmed’in hocası Akşemseddin’in İslâm peygamberinin sancaktarı Eyüp el-Ensari’nin mezarını buluşu, kuşatmanın çok zorlu bir anında gelen manevi işaretlerden kabul edilmişti.
Kuşatma, neredeyse 2 aydır devam ediyordu. Defalarca surlara saldıran Osmanlı ordusu başarılı olamayınca, kalabalık ordugahta sıkıntılar başlamıştı. Akşemseddin, Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretinde evinde misafir kaldığı, savaşlarda sancağını taşıyan ve Arapların İstanbul kuşatmaları sırasında İstanbul önlerinde şehit düştüğü rivayet edilen Eyüp el-Ensari’nin mezarını bulabilmek için istihareye yatmıştı. Bu sırada mezarın tam da seccadesini yaydığı yerin altında olduğunu hissetmiş, toprak kazılınca üzerinde İbranice ya da Arapça “Burası Eyüp El Ensari’nin mezarıdır” yazılı bir taş bulunmuştu.
Haber ordu içinde duyulunca büyük heyecan yaşanmış; bu mucize, şehrin çok yakında ele geçirileceğinin işareti sayılmıştı.