Hem ciddi kaynaklara hem de elli yıl süren alan araştırmalarına dayanan kitap, Anadolu Alevîliği üzerine önemli bir referanstır. Kutlu Özen’in alan araştırmaları sonucu ortaya koyduğu eser…
Kutlu Özen, kırsalda-köylerde elli yıl alan araştırmaları yaptı. Bu emeğe ”keşke” dedirten şu: Bir araştırmacı da onun peşinde elli yıl dolaşmalı, dağlarda bellerde, ışıktan yoksun köylerde alan araştırması yapmanın serüvenlerini bir belgesel gibi yazmalıydı!
Özen’in fasıla vermeden çalıştığı Alevîlik, yüzyıllardır Anadolu’nun gerçeği ve güncelidir ama kitabî değil, sözel olagelmiştir. Yazılı-basılı oluşu son dönemlerdedir. Alevîliği araştıran Özen gibi Sünnî tabandan gelme veya Irène Mélikoff gibi yabancı araştırmacılar da az değildir. Yazar dipnotlarda ve kaynakçada bunları vermektedir.
Yine biliyoruz ki yüzyıl boyunca “âlim” sayılan veya sanılan kalem sahibi binlerce hoca, Sünnîliğin eski kaynaklarına, tefsirler, şerhler, haşiyelerle içinden çıkılmaz ulamalar-eklemeler yapmışlardır. Cönklerin dışında yazılı kaynakları olmayan Alevîler ise dedeye bağlılığa dayalı inançlarının gereklerini ıssızlara kapanmış tekkelerde, cem için seçilen köy evlerinde yapagelmişlerdir.
8-9 yüzyıllık bir tarihe dayanan Anadolu Alevîliğinin özgün yazılı kaynakları olan cönklerin en eskisinin 5-6 yüzyıllık olması, daha geride kalan 3-4 yüzyıllık bir yazılı kaynak yokluğunu işaret ediyor. Bunu, cönklerin nesnel dayanıksızlığına bağlayıp geçemeyiz. Yazar, kendi derlemeleri dışında, yetkin araştırmacıların çalışmalarına da göndermeler yaparak kaleme aldığı kitabında –eskiden Vilâyet-i Rum, daha sonra Sivas Vilayeti denen, bugünkü Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Yozgat, Kayseri illerini kapsayan- Alevîliğin yaygın ve yoğun olduğu bölgedeki tarih evrelerini değil, bizzat dedelerden derlediklerini, pek değişik yörelerde izlediği cemlerdeki gözlemlerini yazmıştır. Alevîliğin özelliğinin ve öznelliğinin korunmasını yazarken de -kanımızca-temeli Hitit inanç ve geleneklerinden İslâmiyet’e uzanan bir öğretinin ayrıntılarını vermeyi gözetmiştir.
Yapıt, Alevîler kadar meraklıları için de esaslı bir kaynaktır. Kitapta, 4 bölüm, 33 başlık, 200 dolayında altbaşlık altında töreler, görgü, saygı ve ibadet usulleri açıklanmaktadır. Son 14 sayfa kaynakçaya ve özgün fotoğraflara ayrılmıştır. 421 sayfa kitabın 387 sayfası metindir. Sivas coğrafyasında, 20. yüzyılın son çeyreğine kadar birçok köyün nüfusunda çoğunluk veya yoğunluk gösteren Alevî vatandaşlar genellikle büyük kentlere göçmüşlerdir. Bu yeni durum, kırsal yaşama uygun inançların da cem evi odaklı olarak kent yaşamına uyarlanmasını gerektiriyor.
Bir eklemede daha bulunmak gerekirse, Sivas alanındaki terkedilmiş köylerin tekkeleri, ya yıkılıyor veya vatandaşlar tarafından onarmak, yenilemek amacıyla fakat yapının özgünlüğüne aykırı şekilde restore ediliyor. Eski mezarlar, türbeler mermerleştiriliyor. Dede mezarları bir köyden ötekine götürülüyor. Karadonlu Can Baba, Karakale, Küçük Tekke, Seyyit Baba, Koca Haydar tekke ve türbeleri acaba bugün ne durumdadır?
Anadolu Aleviliğinde Sivas Örneği’ni incelerken İran deştlerini dolaşarak göçebe bilgelerinden Şehnâme için epizodlar dinleyen Firdevsî’yi anımsadım. Özen’in çetin, yorucu, yıpratıcı köy araştırmaları sanılmasın ki ona telif hakları kazandırdı. Türkiye’de “telif hakkı” ne demekse, kafa, beden ve zaman harcayanlara cep harçlığı bile çok görülür. En iyisi yazara telif hakkı yerine (!), ödeşilmez özverisi ve emeği için teşekkür edelim.