Osmanlı Devleti’nin 1 Dünya Savaşı’na girmesine sebep olarak gösterilen Goeben ve Breslau (Yavuz ve Midilli) gemilerinde görev verilen ilk Türk subayı olan ve Osmanlı donanmasının başına geçirilen Amiral Souchon’un yaveri olarak bu zırhlıların Rus limanlarını bombaladıkları seferde de yer alan Kıdemli Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in öyküsü…
Biz sahaflar, geçmişin karanlığını aydınlatmak için çalışan tarihçilere her daim gıpta ettiğimizden, eski fotoğraf, belge ya da objelerin peşinde koşmaktan zevk alırız. Hayatının büyük bölümünü Kıbrıs’ta geçirmiş olan Nuran Hanım, elinde büyük bir zarfla dükkanıma girip rahmetli kayınpederinin fotoğraflarını gösterdiğinde tam da bu sebeple içimdeki amatör tarihçinin sesine kulaklarımı tıkayamadım.
“Kayınpederim İsmail Hakkı Bey, Yavuz zırhlısında görev yapmış” diye anlatmaya başladı Nuran Hanım, “1. Dünya Savaşı’nda yaralanmış, kurşunu vücudundan hiç çıkaramamışlar. Bu yüzden belki erken emekli edilmiş hatta 1945 yılında hayatını kaybetmiş. Hep o kurşun yüzünden. Ama bildiklerimiz bu kadar, doğru yanlış emin değiliz. Tek istediğim torununun oğlu büyük dedesini tanısın, İsmail Hakkı Bey unutulup gitmesin…”
Böylece araştırmaya başladık. Hem Nuran Hanım’ın getirdiği fotoğraflar, evlilik cüzdanı, maaş bordrosu hem de bizim ulaştığımız bilgiler neticesinde Türk denizcilik tarihinin önemli bir siması ile karşı karşıya olduğumuz ortaya çıktı.
Hüseyinoğlu İsmail Hakkı 1885’te Sinop’ta dünyaya gelir. Mekteb-i Rüşdiye-i Bahriye’den mezun olur. 1903’te Bahriye Mektebi’ne girer. 29 Ekim 1905’te mülazım-ı sani yani teğmen rütbesi alır. İlk görevi cephane muhafızlığıdır. Ardından Garb vapuru seyir zabit muavinliğine atanır. 1907’de Erkan-ı Harb’te görevlendirilir. Aynı yılın 9 Eylül’ünde mülazım-ı evvel (üsteğmen) rütbesine terfi olur. Yüzbaşılığa yükseleceği 1913’e kadar sırasıyla Erkan-ı Harb mahalli merkez sefinesinde, Mesudiye zırhlısında seyir zabit muavinliği, İzzeddin vapuru seyir zabitliği, Fuat Bey’in maiyetinde, Birinci Daire Beşinci Şube ve Birinci Şube’de çeşitli görevlerde bulunur. Bütün bu görevlerin arasında 1911’de bir seneliğine lisan tahsili için Almanya’ya gönderilir. O sıralar tahmin bile etmediği ama çok yakında atanacağı önemli göreve seçilmesinde herhalde bu seyahat rol oynamış olsa gerektir.
İsmail Hakkı (Aksomun): Kıdemli Güverte Yüzbaşı
İsmail Hakkı Bey 1913’te yirmi sekiz yaşında yüzbaşı olur. Birinci Daire Birinci Şube’de kısa bir süre görev yaptıktan sonra 8 Kasım 1913’teHamidiye kruvazöründe seyir zabiti olarak görev alır. Bir sene sürdürdüğü bu görev esnasında Osmanlı Devleti’nin geleceğini etkileyecek pek çok önemli olay meydana gelirken kendisi de “Gümüş İmtiyaz Madalyası ve Gümüş Liyakat Madalyası”nı alır. Arşivlerde “Karadeniz’deki muharebe-i bahriyeden” şeklinde açıklanan bu madalyaları, hangi muharebede aldığını ne yazık ki belirleyemedik.
1914’e gelindiğinde Almanya tarihin o zamana dek gördüğü en kanlı ve acımasız savaşta Osmanlı Devleti’nin de yer alması için baskı yapmaya başlar. Busırada Goeben ve Breslau isminde iki Alman zırhlısı Cezayir limanlarını bombaladıktan sonra peşlerine düşen İngiliz gemilerinden kaçarak Boğazlar önüne gelirler. 10 Ağustos 1914 ’te Enver Paşa tarafından Boğaz komutanı Albay Cevat Bey’e “Alman ve Avusturya gemilerinin Boğazlara girebileceğini ancak diğer bütün milletlere ait gemiler için geçişlerin yasaklandığı” emri verilir.
Alman gemilerinin geçişinden bir gün sonra Boğazlar önüne gelen İngiliz savaş gemisinin komutanına bunların Osmanlı Devleti tarafından satın alındığı ve isimlerinin Yavuz ve Midilli olarak değiştirildiği söylenir. İşte bu olaydan tam iki gün sonra, 15 Ağustos’ta Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey Midilli’de seyir zabiti olarak görevlendirilir. Gemilere Osmanlı sancağı çekilmesinin tarihi ise 16 Ağustos’tur. Sonrasında her iki geminin Alman personeline fes ve Osmanlı bahriye üniformaları giydirilir.
Yavuz ve Midilli ya da gerçek adlarıyla Goeben ve Breslau gemilerinden oluşan filonun başkomutanı Amiral Souchon, uluslararası tepkilerin hafifletilmesi amacıyla 26 Eylül 1914’de Osmanlı Donanması’nın komutanlığına getirilir. Bundan sadece sekiz gün önce, yani 18 Eylül 1914 ise İsmail Hakkı Bey Osmanlı Donanması Birinci Komutan Yaverliği’ne atanmıştır. Böylece 17 Eylül 1917’ye kadar sürecek olan Souchon – İsmail Hakkı Bey birlikteliği de başlamış olur. Bu süre içinde sırasıyla Alman Gümüş İmtiyaz Madalyası (1 Mart 1915), Alman Demir Salip Madalyası (30 Ekim 1915), Mecidi Nişanı (15 Mart 1917), Avusturya-Macaristan Harp Madalyası ve Kuron dö Merit Nişanı Avusturya — Macaristan Üçüncü Rütbeden Harp Alametli Askerî Liyakat Madalyası (16 Nisan 1917), Almanya Üçüncü Rütbeden Kılıçlı Liyakat Madalyası (19 Ekim 1917) ile taltif edilmiştir.
Bu bilgilerin ışığında anlıyoruz ki Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey bu gemilerde görevlendirilen ilk Osmanlı-Türk subayıdır. 1916’da Kıdemli Yüzbaşı olan İsmail Hakkı Bey, 1918 Mart’ında Berlin Deniz Ataşe Muavinliği göreviyle bir kez daha Almanya’ya gider. Burada son madalyası olan “Avusturya Üçüncü Dereceden Askeri Liyakat Madalyası (6 Mayıs 1918)” ile onurlandırılır. Bir senelik görevden sonra 1919’da ülkeye geri döner. Aynı yılın Aralık ayında Bahriye Tercüme Kalemi’nde görevlendirilir. 1920 – 1923 arası Dersaadet Liman Dairesi’nde görev yapar. 1924’te Çanakkale İngiliz Mezarlıklar Komisyon Üyeliği’ne getirilir. 1925’te getirildiği Marmara Ereğlisi Liman Reisliği görevini bir buçuk yıl sürdürdükten sonra 19 Eylül 1926’da emekli olur. Bu genç emekliliğin sebebini bilemiyoruz ancak aile içinde konuşulan ve tam olarak isim ve tarihini tespit edemediğimiz bir savaşta aldığı kurşun yarası olması muhtemeldir. Nuran Hanım’ın anlattığına göre kurşun İsmail Hakkı Bey’in vücudundan hiçbir zaman çıkarılamamıştı.
Askerlik yıllarından sonra İsmail Hakkı Bey, Denizbank’ta memurluğa başlar. 1934’teki soyadı kanunuyla “Aksomun” soyadını alır ve 1939’da hayatının kadını ile karşılaşır.
Yüzünün sol yanında bulunan benden dolayı arkadaşları arasında “Güzel İsmail” olarak da anılan İsmail Hakkı, tam da lâkabına uygun bir hanımla evlenir. 1910 doğumlu Müşfika Hanım, söylendiğine göre Keriman Halis’in birinci olduğu güzellik yarışmasında ikinci olmuş, güzelliği tescilli bir kadındır. Çiftin 13 Eylül 1940’da Tulay adını verdikleri bir oğulları dünyaya gelir. Kadıköy’de mazbut ve mutlu bir hayat sürmeye başlarlar. Ancak ecel, İsmail Hakkı’yı bir kalp kriziyle 1945 yılında yakalar.
İsmail Hakkı Aksomun pek çok kitapta ve internet ortamında fotoğraflarıyla bulunmasına rağmen ismiyle hiç zikredilmemiştir. Amiral Souchon’un yanında birkaç subayla göründüğü fotoğraflarda hep fes giydirilmiş Alman subaylardan biri olarak gösterilmiştir. Bu yazıyla, Osmanlı bahriyesinde üstlendiği önemli görevler dışında Yavuz ve Midilli gemilerinde görev alan ilk Osmanlı subayı olma özelliğini de taşıyan İsmail Hakkı Bey’i kısaca tanıtmaya çalıştık. Görevini layıkıyla yapıp ülkesi ve milletine faydalı olmaktan başka gayesi olmayan İsmail Hakkı Bey ve daha pek çok askerimizin unutulmaması dileğiyle, ruhları şad olsun…