Kasım
sayımız çıktı

Antik Çağ’ın Zerdüşt Türkleri

 Şaman inancı, bugüne değin en eski Türk dini olarak anlatılagelmiştir. İçinde totemci ögeler de bulunan bu Şamanizm, gerçekte yüzlerce çeşit pratiği ile Kuzey Avrupa’dan Kamçatka’ya kadar uzanan devasa bir coğrafyanın inanç sistemidir. Oysa Horasan, İran ve Anadolu’da geliştirilen arkeolojik kazılarda açığa çıkan bulgular, İslâmiyet öncesinde Türklerin iki ana din sistemi içinde olduğuna kesin biçimde işaret etmektedir: Göktanrı dini ve Erken Zerdüşt dini. 

Türk kimlikli devlet tarihinin başlangıcı olan Sakalar’ın (Doğu İskitler), Türkiye Türkleri’nin ataları olduğu noktasında yaptığım arkeolojik ve tarihsel saptamaların hiç kuşku yok ki kültürel ve özellikle dinsel boyutları da bulunmaktadır. 

Geçmişte ilk Türklerin Altaylar’da göçebe bir hayat tarzı ile ortaya çıktıkları ve çoban kültürüne sahip insanlar oldukları ileri sürülmüştü. Türkiyeli olmayan oryantalist, tarihçi ve Türkologlarca kurgulanan, buna karşın hiçbir arkeolojik kanıt ve bulgu ile desteklenemeyen bu görüş, ne ilginçtir ki bugünlerde tekrar ısıtılıp yeni bir keşifmiş gibi “Türk-Altay Kuramı” adı altında, hem de bir hititolog tarafından gündeme sokulmuştur. Temelinde Türk-Moğol akrabalığı ile kan bağını esas tutan Türk-Altay Kuramı’nın yanısıra eski Türk tarihini yalnızca Çin kaynaklarından ibaret sayan bazı tarihçiler ise Türk anavatanının Güney Sibirya olduğunu savunmaktadır. 

Turani ırktan kadın başları 

Oxus’ta bulunmuş altından kadın başları (MÖ 5. – 4. yüzyıllar). Hafif çekik gözleri ve yuvarlak yüz hatları, kadınların Turani ırka mensup olduklarını işaret ediyor. 

Bugün bile gerek Sibirya’da gerekse de onun doğal bir uzantısı olan Altaylar’da insan ve toplum yaşamını olumsuz etkileyen uzun ve çok sert kışlar yaşanmaktadır. Binlerce yıl öncesi düşünüldüğünde, Türklerin kökenini kışların 8-9 ay sürdüğü, Sovyetler Birliği döneminde sürgün bölgesi olarak kullanılan bir coğrafyaya bağlamak, eski Türk tarihinin paleoklimatoloji, paleozooloji, tarihsel coğrafya ve arkeoloji bilmeyen bir grubun elinde olduğuna işaret etmektedir. 

Saka-tigrahauda İran-Persepolis’te betimlenmiş olan öntarih Türkleri (Sakalar). Sivri başlıkları nedeniyle Persler tarafından Saka-tigrahauda (Sivri başlıklı Sakalar) olarak adlandırılmışlardı. 

Arkaik Türkler temelinde yapılan sorunlu anavatan kabulleri, arkeolojik kimlikler ve tarihsel gerçeklerle birlikte, dinsel inanışlarda da hatalı değerlendirmelerin yapılmasına neden olmuştur. Orta Asya’nın kuzey kuşağını oluşturan ve bodur bitkilerle karakterize olan tundralar ile onun güneyini kaplayan diken yapraklı ağaç ormanlarında yaşayan Mongoloid halkların tabiatperest kökenli Şaman inancı, bugüne değin en eski Türk dini olarak anlatılagelmiştir. Oysa ki “Türk Şamanizmi” denilen ruhani sistem, Şaman inançlı kuzey halklarıyla Öntarih Türkleri (Sakalar, Hunlar, Göktürkler ve Oğuzlar) arasında bozkırdaki temaslar nedeniyle oluşan birtakım kültürel ve dinsel ögelerden başka bir şey değildir. İçinde totemci ögeler de bulunan Şaman inancı, gerçekte yüzlerce çeşit pratiği ile Kuzey Avrupa’dan Kamçatka’ya kadar uzanan devasa bir coğrafyanın inanç sistemidir ve komşuluğundaki Türk kökenli insanları belli ölçüde de olsa etkilemiştir. Horasan, İran ve Anadolu’da geliştirilen arkeolojik kazılar ile yapılan araştırmalarda açığa çıkan bulgular, İslâmiyet öncesinde Türklerin iki ana din sistemi içinde olduğuna kesin bir biçimde işaret etmektedir: Göktanrı dini ve Erken Zerdüşt dini. 

Oxus Hazinesi’nin bulunduğu coğrafya Saka-haumavarga ve Saka-tigrahauda topluluklarının yaşadığı coğrafya. Oxus Hazinesi arkaik Türklerin Erken Zerdüşt dini ile olan bağlantılar göstermektedir. 

Tanrı inancının eski Türk inanışındaki varlığının en büyük kanıtı “Tengri” kelimesidir. Türklerin peygamberli dinlerle ilişkiye geçmeden önce Tanrı’ya inandıklarına dair güçlü işaretler bulunmaktadır. Türklerin Tanrı inancı tarihsel süreç içinde semavi bir içerik ile birlikte “Gök Tanrı (Tengri)” temelinde gelişim göstermiştir. Ulu bir varlık olan Gök Tengri’nin yanısıra büyük ve etkileyici görünen herşeyin tengri olarak isimlendirilmiş olması, eski Türk dininin görünürde anlaşılır, ayrıntıda ise derinlikleri bulunan bir sistem olduğuna işaret etmektedir. Arkaik Türklerle birlikte başladığı anlaşılan Gök Tanrı dininin (Tengricilik), bugüne değin bilinçli olarak eklenmiş Şamanizm ögeleri ile birlikte sahte ve yapay bir din olarak kamuoyu ve topluma sunulduğu gözlenmektedir. Tapınağı, heykeli ve sunağı olmayan Tengricilik’te Gök Tanrı’ya ibadet için bir aracıya yani bir ruhbana da ihtiyaç duyulmamıştır. Buna karşın Şamanizm icracıları olan kamlar (şamanlar) din adamı özelliğinden çok şifacı ve büyücü karakterleri olan ayrıcalıklı bir toplumsal sınıftı. Kamların eski Türkler arasındaki varlıkları dinsel temelli değil, şifacı ve büyücü özellikleri ile olmuştur. Kötü ruhlarla iletişim kuran, büyü yapan, büyü bozan, hasta iyileştiren şamanların tanrısal bir yetkisi de yoktu. 

İlk Pers imparatorluğunu kuran Akhaimenidler’in tüm yazılı kaynaklarında Saka olarak anılan, Persepolis’teki Apadana Sarayı kabartmalarında kültürel ve fiziksel karakterleriyle resmedilmiş olan hafif çekik gözlü ve seyrek sakallı Doğu İskitler’in Öntarih Türkleri olduğu noktasında yaptığım saptamaların dinsel karşılıkları da bulunmaktadır. Büyük Kyros döneminden itibaren Perslerle mücadele içindeki Sakaların, İran ve diğer halklarla olan fiziksel görünüm farkının ilk defa ortaya çıktığı yer olan Persepolis Apadana Sarayı kabartmalarının Orta Asya’nın batısındaki göçebe halkları tanımamız açısından önemi çok büyüktür. Büyük Kyros’un Hazar Denizi’nin doğusunda yaşayan Sakalarla mücadelesi sonucunda sözkonusu bölgede iki satraplık kurduğu bilinmektedir. İran’a daha yakın konumda bulunan satraplık “Saka Tigrahauda” olarak anılmaktaydı. Bunun kuzey ve doğusundaki topraklarda ise “Saka Haomavarga” satraplığı kurulmuştu. 

Saka Haomavarga, haoma içen/yapan Sakalar anlamına gelmektedir. Zerdüşt dininin kutsal bir içeceği olan ve Pers kültüründe derin tarihsel bir geçmişi bulunan haoma, bugün dahi içeriği çözümlenememiş keyif verici bir içkidir. Zerdüşt’ün öğretilerini anlatma ve yayma döneminde haomaya karşı geldiği, bunun hastalık getiren mide bulandırıcı bir içki olduğunu beyan ettiği, ancak daha sonra yol göstericiliğini kaybedeceği endişesiyle haoma kültünü kabul etmek zorunda kaldığı bilinmektedir. Bugüne değin içinde haoma içkisinin üretiminde kullanılan bitkilerin tam olarak neler olduğu bilinememekle birlikte, bunların dağlık bölgelerde yetişen birtakım özel otlar ile hafif zehirli mantarlar olduğu konusunda görüş birliği sağlanmıştır. 

Horasan’da yaşayan ve fiziksel açıdan Türklere benzeyen Sakaların “haoma içen/ kullanan” olarak adlandırılmalarının iki nedeni olabilir. Birincisi, Persler kendi içkileri olan haomayı başka bir keyif verici içkiye, yani kımıza benzetmiş olabilirler. Günümüzde kısrak sütünün mayalanması ile elde edilen ve içerisinde düşük miktarda da olsa alkol bulunan kımız, geleneksel bir Türk içkisidir. Kımız, bu bakımdan haomaya benzetilmiş olabilir. İkinci olasılık ise haoma kullanan Sakalar’ın Erken Zerdüşt dini mensubu olma ihtimalidir. 

Türk coğrafyasında ateşgedeler 

Elinde barsman (kutsal dal demeti) tutan Magi figürü. Medlerin ruhban sınıfını oluşturan Magiler kutsal ateşin yanmasından sorumluydular. Oxus Hazinesinin en önemli eserlerinden biri olan bu Magi figürü eski Türk coğrafyasında ateşgedeler olduğuna işaret etmektedir. 

Ateş ile ilgili kült uygulamaları Hint-Avrupalı halklar arasında daha yaygın olsa da, Ateş Kültü arkaik Türk toplumlarında manevi hayatın bir parçasıydı. Ateş Kültü ile karakterize olan Erken Zerdüşt dini, İran coğrafyasından batıya doğru Anadolu’ya, doğuya doğru da Afganistan ve Horasan’a yayılmıştır. Bir dünya dini olmasa da İran ötesine taşınan Erken Zerdüşt dini, fikirleri ve ritüelleri ile komşu dinler üzerinde büyük bir etkiye sahip olmalıydı. 

Oxus Nehri (Ceyhun, Amu Derya) yakınlarında, bugünkü Tacikistan-Taht-ı Kuwad’ta keşfedilen altın eserler, Öntarih Türkleri’nin dinî inanışları konusunda çok önemli bilgiler vermektedir. MÖ 5. ve 4. yüzyıllara tarihlenen, Pers sanatı etkisinde üretilmiş olan Oxus hazinesi içinde yer alan eyersiz at figürleri ile üç boyutlu, hafif çekik gözlü altın kadın başları, eserleri üreten sanatçıların Sakalar’ı da gözlemlediğine işaret etmektedir. Saka haomavarga toprakları içinde bulunmuş olan Oxus hazinesindeki Magi yani Zerdüşt dini rahip figürleri, buluntuların Erken Zerdüşt dini ile olan ilgisini kanıtlamaktadır. Büyük olasılıkla hazinenin bulunduğu bölgedeki bir Ateşgede’ye adanmış olan Oxus hazinesi, arkaik Türk toprakları içinde Erken Zerdüşt dini kutsal alanları bulunduğuna işaret etmektedir. 

Eski Türkler’in mensubu olduğu inanç sistemleri içinde neredeyse hiç anılmayan Erken Zerdüşt dininin Sakalar’ı da etkilemiş olduğu tarihsel ve arkeolojik bir gerçekliktir. Gök Tanrı dini gibi monoteist bir sistem üzerine kurgulanmış Erken Zerdüşt dininin Horasan’daki Öntarih dönemi Türk toplumları arasında Demir Çağı’nda (MÖ 6-4. yüzyıllar) başlayan süreci, Erken İslâm Dönemi’ne, yani Ortaçağ’a kadar devam etmiştir.