Türk basın ve edebiyat tarihinin yıldızı Servetifünun dergisi, ülkemiz yayıncılığında ilklere imza atmıştı. Yazarları, baskı kalitesi, fotoğrafları ve yayın çizgisiyle bir gelenek yaratan dergi, kurucusu Ahmed İhsan Tokgöz’ün vizyonu ve çalışkanlığıyla son Osmanlı döneminden 2. Dünya Savaşı yıllarına kadar yaşadı.
Türk edebiyatında bir akımının, bir edebiyat topluluğunun simgesi olmuş, imparatorluk yıllarında yayına başlayıp cumhuriyet döneminde de hayatını sürdürmüş olan büyük bir dergidir Servetifünun.
Kurucusu kabul edilen Ahmed İhsan Tokgöz ile özdeşleşen, onlarca edebiyatçının yazı yazdığı, ilk eserlerini neşrettiği, basın tarihi açısından pek çok ilke imza atan bir süreli yayın Servetifünun. 1944 yılı Nisan ayına kadar 2459 sayı çıkan, uzun ömürlü bir dergi.
27 Mart 1891 (14 Mart 1307) tarihinde Nikolaidi Efendi tarafından çıkarılmakta olan Servet gazetesinin bir çeşit eki olarak tasarlanan Fenni dergi için verilen ruhsat ile yayın hayatına başlar. Ahmed İhsan’ın ifadesiyle “Bu ünvan devr-i münhedim istibdadın tedâbir-i mecnunanesi neticesidir” yani yıkılan istibdat (baskı) devrinin delice tedbirlerindendir.
Servetifünun Türk edebiyatında önemli bir akımın yayın organı oluşunun dışında bir de fecr-i âti edebiyat topluluğunun da doğduğu süreli yayındır. Bu nedenle de dergi, edebiyat tarihimizin vazgeçilmezlerinden biridir.
Servetifünun dergisi edebiyat tarihi açısından olduğu kadar, Türk basın tarihi açısından da çok önemlidir. Basın ve yayıncılık hayatında pek çok ilk, bu derginin yayımlanış sürecinde gerçekleştirilmiştir. Derginin kurucusu Ahmed İhsan Tokgöz, ilk yıllarda basım teknikleri, matbaalar, yayın işlerini incelemek için Avrupa’ya seyahat etmiş, araştırmalarda bulunmuştu. Avrupa’da o zamanlar yeni uygulanmaya başlayan çinko üzerine kimyasallar ile kazıma klişe tekniğini, yani “çinkografi”yi Türkiye’ye getirmiş ve Servetifünun’da uygulamayı başarmıştı. İstanbul’da çinko klişelerin kullanımı böylece başlamış, Servetifünun dergisinin 27. sayısında çinkografi ile basılan Tophane Cami klişesi Türk basınında bu teknikle basılan ilk klişe olarak kabul edilmiştir.
Daha sonraki yıllarda Fransa’dan Napier isimli bir sanatkar İstanbul’a getirilmiş ve şimşir tahta kalıplar üzerine klişe yapımı daha da geliştirilmeye çalışılmış, bu alanda Osman Hamdi Bey’in yardımlarıyla Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) özel sınıf açılmıştır. Napier bu okulda Fransızca hâk sanatı dersleri vermiştir. Bu nedenle Servetifünun iyi bir edebiyat dergisi olmanın yanısıra görsel özelliği açısından Türk basın tarihinin en önemli yayınlarının başında gelir.
Derginin ilk sayfasında yer alan çok şık bir klişe veya fotoğraf, Servetifünun’un en önemli özelliklerinden biridir. İlk yıllar Nabizade Nazım, Ahmed Rasim, Ali Ferruh, Mahmud Sadık Bey’ler yazı kadrosunu oluşturmuşlardır. Bu kadroya Doktor Besim Ömer Paşa [Akalın] Paris’ten dönüp katılmış ve dergide tıbbi ve sıhhi yazılar yayımlamaya başlamıştır. İlk yıllar derginin tirajı 600 olup bu sayı giderek artmıştır. 1893 yılında dergiye Uşşakizade Halid Ziya katılmış, ölümüne kadar Servetifünun’a yazı yazmıştır. Chicago Sergisi komiseri Hakkı Paşa’nın dönüşü vesilesiyle basılan resminin, Osmanlı ricaline ait ilk fotoğraf yayını olduğu Ahmed İhsan tarafında iddia edilmektedir.
Ahmet İhsan Tokgöz
22 Haziran 1894 tarihinde dergiye 8 sayfalık bir “kısm-ı siyasî” (siyasal bölüm) ilave edilmiştir. Recaizade Ekrem, Halid Ziya, Tevfik Fikret bu sayılardan itibaren yazılar yazmaya başlamışlardır. Nabizade Nazım’ın Zehra isimli romanı ilk kez Servetifünun’da tefrika edilmiştir.
1896’da Cenab Şehabeddin, Ali Nadir, Süleyman Nazif de derginin yazar kadrosuna dahil olmuştur. 1897’de ise Hüseyin Cahid, Müftüoğlu Ahmed Hikmet, Hüseyin Siret, Mehmed Rauf, Hüseyin Suad isimli edebiyatçılar kadroya katılmıştır. 1899’da Halid Ziya’nın Aşk-ı Memnu’su tefrika edilmiş, yine aynı yıl Ali Nusret, İsmail Safa, Faik Ali, Mehmed Emin, Abdülhak Hamit Tarhan yazarlar arasına katılmışlardır.
Baskı tekniğinde öncü bir dergi
Ahmed İhsan, Avrupa seyahatlerinden dönüşte baskı tekniği alanındaki yenilikleri yanında getirmişti. Servet-i Fünun sadece iyi bir edebiyat dergisi değil, Türk basın tarihinde tasarımda da devrim yapan bir yayındı.
1897’deki Osmanlı-Yunan savaşı sırasında Servetifünun dergisi “Evlad-ı Şühedâ ve Malulin-i Guzzât-ı Osmaniye” (Şehitler ve gaziler) yararına bir “nüsha-i mümtaze” özel sayı çıkarmıştır. 16 sayfalık bu sayı numara almamış, ayrıca satılmıştır. İâne Sergisi Komisyonu’nun izniyle basılan özel sayıda Mihrünnisa Hanım’ın bir şiiri, Recaizade Ekrem Bey’in bir hikâyesi ve Ahmed İhsan’ın ifade-i mahsusası (önsözü) yer alır.
1901’de Servetifünun dergisinin kurucusu Ahmed İhsan, yazar Hüseyin Cahid ve kontrol memuru Veled Çelebi cinayet mahkemesine gönderilmiş, bunun bir tuzak olduğunu anlayan Adliye Nazırı Abdurrahman Paşa ve Kurenâdan Beylikçi Arif Bey’in yardımları sayesinde gazeteciler temize çıkmışlardır.
II. Abdülhamid dönemini Ahmed İhsan kendi ifadesiyle şöyle anlatmaktadır: “1902/3/4/5/6/7 seneleri zarfında Servetifünun’un neşriyatı, ziraatta gübrecilik, hıfzıssıhaya, çocuğa bakmak gibi sırf maddi mevzulara münhasır kalmış ve artık Servetifünun mekteb edebisinin hayatına Yıldızın (Yıldız Sarayı kastediliyor) gaddar eli muvakkaten nihayet çekmiştir. Yalnız Servetifünun garbin terakkiyatına aid resimleri bol bol dercederek dolayısile garbı anlatmak istiyordu. Kezalik renkli resimler tabına da memleketimizde ilk defa olarak, bu sırada başlamıştır. Servetifünun müessisi Ahmed İhsanın refakatinde muharrir dostu Mahmud Sadık kalmıştır”.
Elli üç yıllık ‘Servet’imiz
İmparatorluğun son dönemlerinde çıkmaya başlayan dergi, 1920’de Ahmed İhsan’ın (solda) tekrar Avrupa’ya gitmesiyle kapanmıştı. Dergi 1924’te tekrar çıkmaya başladı ve 2. Dünya Savaşı sonlarına kadar varlığını sürdürdü.
22 Temmuz 1910 tarihinde Servetifünun dergisinin 1000. sayısı çıkmıştır. Bu numara yazarların resim ve el yazı örneklerinin yer aldığı özel bir sayı şeklinde çıkarılmıştır. Türk basınında bu da süreli yayınlar konusunda bir ilktir.
1912’de Servetifünun’un tarihini anlatan 48 sayfalık bir kitapçık bastırılmıştır. Bu kitapçık da dergicilik tarihimizde bir derginin tarihini kendi yayını olarak anlatmasından dolayı ilklerden kabul edilir.
Ahmed İhsan Tokgöz, üstadı Ahmed Midhat Efendi’nin tavsiyesine uyarak, maddi özgürlüğünü sağlayarak, kimseye muhtaç olmaması için Servetifünun matbaasını teknik ve ticari yönden çok güçlü hale getirmişti. Böylece yüzlerce kitap, broşür, dergi Servetifünun matbaasında basılmıştır. Türk yayın tarihinin en büyük basımevlerinden biridir.
1914’te dünya savaşının başlamasıyla gazeteci [Babanzade] Mahmud Sadık yönetiminde gündelik yayınlanmaya başlayan Servetifünun’un bu dönemi de üç yıl sürmüştü. Sonrasında haftalık olan yayınını sürdüren dergi, 1920’de Ahmed İhsan Tokgöz’ün tekrar Avrupa’ya gitmesi ile kapandı. Lozan’da basın temsilciliği görevini üstlenen Ahmed İhsan’ın 1924’te İstanbul’a dönüşü ile Servetifünun tekrar faaliyet geçti. 1928’deki harf devriminden sonra yeni harflerle yayımlanmaya devam eden Servetifünun bir dönem “Servetifünun – Resimli Uyanış” adıyla çıkmaya devam etti ve 20 Nisan 1944’te 2459. sayıda kapandı.
Ahmed İhsan Tokgöz’ün 29 Aralık 1942 tarihinde Değirmendere’de ölümüyle matbaa binası ve işletme uzun bir zaman bocalamış ve gerilemiştir. Uzun yıllar aile dostu olan Afitab firmasının kurucusu Mehmed Sadık Kağıtçı’ya sağlığında işletmesini devretmek için en yetkili adayın Kağıtçı’nın büyük oğlu Mürteza Kağıtçı olduğunu söyleyen Ahmet İhsan Bey’in vasiyeti sayılabilecek bu sözleri üzerine yapılan anlaşma ile, Servetifünun matbaası ve şirketi “İstanbul Matbaacılık Anonim Şirketi” adıyla faaliyetini sürdürmeye başlamıştı. 1980’li yılların sonunda İstanbul Matbaacılık faaliyetine son vermiş, böylece Servetifünun dergi ve matbaası tamamen tarihe karışmıştır.