Kasım
sayımız çıktı

Bir acayip yetenek: Galip Tekin’in hayatında ana çizgiler

Türk çizgiromanı ve okurları, gelmiş geçmiş en yetenekli sanatçılarından birini kaybetti. Gırgır’da başlayan parlak kariyeri, birçok dergide, televizyon programında, üniversitede devam etmişti; kurduğu dünyalar ve insanları da sayfalarda yaşamaya devam edecek. Kendi çizgileriyle Galip Tekin’in yaratımları, yaratıkları, insanları…

Galip Tekin 20 Nisan 1958’de Konya’da dünyaya geldi. Türkiye ilk olarak onu Oğuz Aral yönetimindeki, 70’lerin en çok satan dergisi olan Gırgır’ın çizeri olarak tanıdı. Erken dönemde herkes onu mizahi yönüyle bilse de, ilerleyen dönemlerde bilimkurgu tarzdaki işleriyle gündeme gelecekti.

Daha ilk yıllardan itibaren mizahi unsurlarla harmanladığı fantastik karakterler ve hikayelerle dikkati çekti. 1989’da Galip Tekin, Oğuz Aral’ın girişimiyle Dıgıl dergisini çıkartmaya başladı Dıgıl, haftalık bir mizah dergisi gibi gözükse de aslında Türkiye’de çıkarılan ilk çizgiroman-mizah dergisi olma özelliğini taşımaktaydı. Sonraki yıllarda aylık çizgiroman dergisi olarak yayınlanan L-Manyak, Lombak gibi dergilerin ilk örneğiydi.


Ertuğrul Akbay’ın Gırgır’ı satın almasından sonra Oğuz Aral, “oğlum” dediği Galip Tekin’i ve birçok Gırgır çizerini yanına alıp Avni’yi kurdu. Galip Tekin daha sonrasında, 90’ların başında Limon dergisinin Leman olmasında aktif rol oynadı ve ilk sayıdan itibaren gerek kendi yazıp çizdiği, gerek kendisinin yazıp Kemal Aratan’ın çizdiği öykülerle burada yer aldı. Mizah dergilerindeki okurla sohbet temasının öncülerinden biri oldu ve Leman’da yaptığı “Pı’ya Mektuplar” köşesiyle okurla sohbet eden bir karakter olarak kendisini kullandı.


1986’da Galata Köprüsü’nün altında birahane olarak açılan “Kemancı”, 4 Kasım 1993’de Sıraselviler’e taşındı. Bu dönemde, Kemancı’nın ortaklarından ve işletmecilerinden biri oldu. Alt katta çıkan gruplar arasında Volvox (Şebnem Ferah, Özlem Tekin, Gül Ağırca ve Ebru Bank-Eroğlu), sonradan Duman grubu olan Mad Madame (Kaan Tangöze, Yakup Trana, Ari Barokas, Tercan Şener), Teoman Yakupoğlu ve grubu Indians, Funk Doctors, Blue Blues Band ve Cins gibi isimleri sayabiliriz.


Gençlerin ve müzikseverlerin uğrak mekanı olan Kemancı; Metallica, The Cult, Jimmy Page ve Robert Plant gibi dünyaca ünlü müzisyenler ve gruplar tarafından ziyaret edildi. Galip Tekin, çizgiromancı kimliğini Kemancı’nın koridorlarına ve iç tasarımına da taşımıştı. Girişten itibaren duvarlarda Alien filmlerinin Oscar ödüllü tasarımcısı H. R. Giger’ın ve ünlü Fransız çizgi romancı Moebius’un çizimlerine yer verilmişti. İşletmeciliğin yanısıra asıl mesleğinden de kopmadı ve Kemancı’daki küçük ve mütevazı odasında çizmeye devam etti.


2000’lerin ikinci yarısında kapanan Kemancı’nın ardından, kendisini tamamiyle mesleğine adadı. Çizgiromanın yanısıra Boğaziçi Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi ve çeşitli eğitim kurumlarında çizgiroman üzerine dersler vermeye devam etti. “Alacakaranlık Kuşağı”na benzeyen ve Türkiye’de daha önce hiç denenmemiş bir formatta olan “Acayip Hikayeler”, 2012’de Star TV’de yayınlanmaya başladı ve büyük ilgi gördü. Her bölümde değişen oyuncu kadrosunda; Altan Erkekli, Haluk Bilginer, Şevval Sam, Levent Üzümcü, Tamer Karadağlı, Cem Özer gibi ünlü oyuncular yer aldı. Çizgi roman ve rock müziğin tekrar biraraya gelmesiyle, Kemancı’nın eski müdavimlerden Hayko Cepkin programın sunuculuğunu üstlendi.
Bu dönem, haftalık mizah dergisi Uykusuz’da, son olarak da 2016’da çıkan aylık çizgiroman dergisi Hortlak’ta çizmeye devam etti. 6 Temmuz 2017’de Arnavutköy’deki evinde vefat eden Galip Tekin, Küçükçekmece Mezarlığı’nda yatıyor.

Hikaye arayışları…

Galip Tekin, dergilere çizmediği zamanlarda da kendisi için çizerdi. Bu çizimleri, tasarladığı hikayelere geçiş noktası olarak kabul ederdi. Çizimlerin etrafında aldığı notlar, bazen bir karakterin tasarımı ile alakalı bir detay, bazen hikayede yer alacak bir söz, bazen de hikayenin bizatihi ismi olurdu. Bu çizimleri kendisi hem “çizgi çalışması” hem de “hikaye arayışı” olarak tanımlardı.

Uçak çizmek,
çizmediğini de bilmek


Uçan tüm cisimler, ama
özellikle eski tip uçaklar Galip
Tekin’in eskiz defterlerinde
ve sonrasında hikayelerinde
en çok yer alan objelerdendi.
Bu uçakların modellerini
ve özelliklerini, hikayede bu
bilgilerin yeri olmasa da çok
detaylı biçimde araştırırdı.

‘Köpekbalıkları insan olsaydı…’


Galip Tekin’in takıntılı olduğu canlıların başında köpekbalığı gelirdi. Köpekbalıkları hikayelerinde hemen hemen hiç yer almamıştır ama eskiz defterlerinde çok özenle çizilmiş, hatta suluboya ile ton verilmiş yüzlerce köpekbalığı deseni vardır.

Yaratık yeşili

M. K. PERKER

Yıl 1990… Gırgır dergisi Avni, Fırt ise Fırfır olmuştu. Bunun yanısıra, üçüncü bir dergi, Dıgıl’ı çıkartıyorduk. 1990 yılının son haftasıydı. Oğuz Abi yurtdışında olduğu için bütün dergilerin yönetiminden Galip Abi sorumluydu. Yanında sayfa sekreterimiz Aydın Abi’yle birlikte Dıgıl’ın kapağındaki karikatürün renklerine karar veriyorlardı. Galip Abi, Aydın Abi’ye tek tek renkleri tarif etti: “Şurası mavi, şurası sarı, şurası zemin sarı, şurası da yaratık yeşili…” Yaratık yeşilini duyunca ben kafamı kaldırıp şaşkın şaşkın baktım. Sonra Galip Abi yürüyüp odasına gitti. O gidince ben de Aydın Abi’ye sordum, “Yaratık yeşili nedir abi?” Aydın Abi de cevap verdi: “Bildiğin yeşil…”

Kemancı’da bir oda

SİNAN ÇETİN

Galip Tekin, Plato Film’e geldiğinde büyük bir nezaketle bir senaryo yazmak istediğini söylemişti. Ben de onun hayranıydım, ama o güne dek hiç tanımıyordum. Kol kola girip Taksim’de, Cihangir’in ara sokaklarında, sahilde senelerce senaryolar konuştuk. Plato’nun bahçesinde onu görmediğim zaman büyük bir eksiklik hissederdim. Arnavutköy’de evime gelmesi, birlikte bisikletle dolaşmak ikimizi de çok mutlu ederdi. Kemancı’da küçücük bir odada, küçücük bir lambanın altında dünyanın en büyük hikayelerini çizerdi. Hayatımızdan sessizce gitti. Çok özleyeceğim Galip’i. Çok.

Çok yalnız çok sosyal

SUAT GÖNÜLAY

Bir sanatçının, yaratım süreci için gerekli olan yalnızlık ve yalnızlıkla başedebilme becerisi, bu derinlik içinde deliliğini kontrol altına alabilmesi zorlu bir savaştır. Galip Abi gibi mizah dergilerinde yetişen bir çizgiromancı için işler bu anlamda daha zordur. Haftalık dergiler için biraraya gelme zorunluluğu ve buradaki sosyalliğin lezzeti, çizgiromancıları da müptela etmişti. Öyle ki, Gırgır dergisi dağıldıktan sonra Galip Abi bir rock-bar açmıştı ve orada dapdaracık bir odaya çalışma masasını kurup çizmeye devam etmişti. O, kalabalık içinde kendine bir karadelik açabilme yeteneğine sahip, belki de dünyadaki tek çizgiromancıydı. Hep çok yalnızdı ve hep çok sosyal.

Tarih öncesi”nden…

NEBİL ÖZGENTÜRK

Bir dostumu, mizahımızın asi ve fantastik çocuğunu ne yazık ki kaybettik. Çok üzüldüm, titredim can sıkıntısından. Muhabbetim çok fazlaydı Galip’le… Beyoğlu kültür hayatından, Cağaloğlu’ndaki Günaydın yıllarından, Gırgır günlerinden. Sinemaya, ekranlara “acayip hikaye”ler yazdığı zamanlardan… Mizahımızın devi ve Gırgır’ın babası Oğuz Aral’a evlatlık yaptığı 80’lerden. Ve birlikte kotardığımız “Snipper” adlı acayip ve tuhaf projeden! Kendisi de zaten büyük ve acayip bir hikayeci, özgün bir çizerdi… Çizgi ve hikayeyi birleştirir görkemli evrensel çizgi romanlar oluştururdu. Büyük ve farklı yeteneğini, Boğaziçi başta, zirve üniversiteler de farketmiş ve kendisinden “mizah-çizim” dersleri vermesini istemişti! Fantastik hikayelerde çığır açmış, fantastik diyebileceğimiz olaylar yaşamıştı yarım yüzyılı aşkın hayatında! Ona dair ne varsa, sanki “tarih öncesi”ne ait… Bugünle ilgisi yok.