Kasım
sayımız çıktı

Tek oyuncağımız bilgisayar değilken…

Bilinen en eski masa oyunu, Eski Mısır kökenli Senet’tir. M.Ö. 2800’lerde hüküm süren Menkare’nin mezar odasında Senet oynayanları gösteren bir duvar resmi bulunmuştur. Go, satranç, tavla, dama da kadim uygarlıklardan günümüze ulaşan, hâlâ tutkuyla oynanan masa oyunlarıdır. Bunlar, “oyunun kuralları”nı koymuş, 19. yüzyıl sonlarından itibaren moda olan ve bilgisayar çağına kadar tüm dünyayı sarsan “modern” masa oyunlarının standartlarını belirlemiştir. Tamamen hayalgücü ve yaratıcılığa dayanan masa oyunları genellikle hazır bir zemin üzerinde, pulların ya da taşların belirli kurallar çerçevesinde hareket ettirilmesiyle oynanır. Birkaç kuşağın çocukken en büyük eğlencesi olan bu oyunlardan en önemlileri, İstanbul Ataşehir Belediyesi Düştepe Oyun Müzesi’nde sergileniyor. Biz de 20’yi aşkın ülke ve yüzlerce koleksiyonerden toplanan iki binden fazla oyun ve objenin sergilendiği müzenin en kıymetli parçalarından 10’unu sizin için derledik.

Shakespeare Kukla Tiyatrosu

Hayal sahnesinde olmak ya da olmamak

Tam üretim tarihi bilinmemek­le birlikte, yaklaşık 200 yıllık bir oyun olduğu tahmin edilmek­tedir. Oyun, bir tiyatro sahnesi ve kağıt kuklalardan oluşmakta­dır. Ancak bu kağıt kuklaların bir özelliği vardır. Oyunda yer alan karakterlerin hepsi Shakespeare oyunlarının karakterleridir. Ti­yatro sahnesinin hemen yanında görülen kağıtlar da, bu karakter­ler kullanılarak oyunun sahibi­nin yazdığı el yazısı yeni bir oyun senaryosudur. Dönemin çocukları bu oyunla Shakespeare karakter­leriyle, Shakespeare oyunlarından bağımsız oyunlar yaratıp senaryo­lar yazabilmekteydi.

Dresdner Garten-Bau-Kasten

Saray bahçesine usta bahçıvan aranıyor!

Almanya’da 1860 yılında üretilen bu oyun, dünya oyun tarihinin bilinen ilk peyzaj oyunudur. Dresden şehrindeki bir sarayın ön bahçesinin birebir aynısı ufak taşların bir araya getirilmesiyle tekrardan oluşturulur. Oyun bu özelliğiyle zamanımızın göz­de oyuncaklarından Lego’nun da atası olma özelliğini taşır.

Anchor Stone Blocks (Çapa Taş Blokları)

Einsten’ın hayatını olumlu etkiledi

Bu oyun sistemi Friedrich Fröbel tarafından icat edilmiştir. 1890 yılında taş bloklar zengin iş ada­mı Friedrich A. Richter’in kendi­ne Rudolstadt’da bu oyuncaklar­la minik bir imparatorluk inşa etmesiyle popülerlik kazan­dı. 1910 yılında Richter’in ölümüyle Anchor Stones devri de sonlanmış oldu.

1979 yılında “Club of Anchor Friends” (Çapa Dostları Kulübü) Amsterdam’da kuruldu ve 180 bin kulüp üyesi ile bu öğretici oyun se­tinin popülerliğini korumasını sağladı.

Tarih boyunca pek çok önemli ismin bu oyunla oy­nadığı ve bu oyunun bu ki­şilerin hayatlarına son derece olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Bu isimlerin başında da Albert Einstein gelmektedir.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı image-506.png
Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı image-507.png

Laterna Magica

Sinema makinasının ilham kaynağı

Laterna Magica, günümüzdeki pro­jeksiyon cihazının atasıdır. Türk­çesi “büyülü fener”dir. Sinema maki­nesinin mucidi olan Fransız Lumiere kardeşler, Laterna Magica’dan etkile­nerek bu büyük buluşu gerçekleştir­mişlerdir. Bir gaz lambası ve mercek vasıtasıyla, cam üzerine boyanmış re­simlerin perdeye veya duvara yansı­tılmasıyla görüntü elde edilen bu ba­sit teknik, 1800’lü yılların başında bir oyun olarak çocukların hayal dünyala­rına hizmet etmeye başlamış olsa da, ilk olarak Çinliler tarafından Avru­pa’da görüldüğü tarihten yüzlerce yıl önce kullanıldığı bilinmektedir.

Alice Harikalar Diyarında

Oyuncular bilgelik yarışında

Alice Harikalar Diya­rında bir çocuk kita­bı olarak bilinir ama hiç de öyle değildir. Çocuk­lara yönelik sanılma­sının sebebi hikâyenin beyaz bir tavşanla baş­lamasıdır belki de. Ama Playboy’un tavşanı ne kadar çocuksu bir masal anlatıyorsa Lewis Carroll’ın tavşanı da o kadar çocuksu bir masal anlatır.

İlk kez 1865’te basılan ve dünya çapında büyük bir üne kavuşan ro­mana oyun sektörünün de kayıtsız kalması beklenemez elbette. Alice ‘in 1934 yılında Stoll & Einson Ga­mes tarafından üretilen fotoğrafta­ki kutu oyunu klasik kutu oyunları mantığında üretilmiş. Bolca renk­li ve keyifli çizimle renklendirilen oyun dört kişiye kadar oynanabili­yor. Oyuncular başlangıç noktasın­dan bitiş noktasına kadar hem hikâ­yenin tamamını tekrar yaşıyor hem de kendilerini zorlu parkurda kıyası­ya bir yarışın içinde buluyorlar.

Annie Oakley

Vahşi Batı’da keskin nişancı kızla macera

Annie Oakley (1860-1926) Amerikalı keskin nişancı ve gösteri atıcısıdır. Gerçek adı Phoebe Ann Mosey’dir. ¨İnanılmaz Yetenek¨ olarak da anılan Oakley’e şöhret kapısını Buffalo Bill’in Vahşi Batı gösterisinde rol alması açmış­tır. Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk kadın şov yıldızıdır. Sadece Ame­rika’da değil, Avrupa’da da gösteriler sergilemiştir. I. Dünya Savaşı’ndan hemen önce Avrupa’da İngiltere Kra­liçesi Victoria, İtalya Kralı Umberto ve Alman İmparatoru II.Wilhelm’in de izlediği bir gösteri yapmış, Wil­helm’in sigarasını filtresinden vura­rak büyük bir heyecana yol açmış ve takdir toplamıştır. Bu atış 1. Dünya Savaşı esnasında ¨Keşke ıskalasay­dı, o zaman savaş olmazdı¨ esprile­rine yol açmıştır. Savaş sonrasında 2.Wilhelm’e gösterinin tekrarı için bir mektup yazan Oakley, mektubuna cevap alamamıştır.

Annie Oakley’in 1940’lı yıllar­da Milton Bradley tarafından üreti­len kutu oyunu beş oyuncuya kadar oynanabiliyor. Oyunda Oakley, vahşi batının kızgın çöllerinden, aşılamaz denilen kanyon ve vadilerden geçi­yor, Kızılderililerle ve tren soygun­cuları ile mücadele ederek rakiple­rinden önce bitiş çizgisine ulaşmaya çalışıyor.

High-Way Henry

Çizgi otomobil üçüncü boyutta

Amerikalı karikatürist Oscar Hitt’in 1920-1930 yıllarında tasarladığı çizgi roman, yaşlı bir adam ve kadının köpekleriyle birlikte yaptıkları seyahat­leri anlatmaktadır. Ailenin bindikleri araba ilginç özellikleri ve komik görünü­müyle okurların beğenisini kazanır. Kö­pek, arabanın ön tarafındaki radyatör­de yaşamaktadır ve kulübenin üzerinde köpeğin adı, Henry IV yazmaktadır. Üst tarafta çamaşır teline asılı giysiler yer almaktadır. Arka tarafta oturan kadın, kafasındaki kulaklıkla radyo dinlemek­tedir. Radyo anteni, çamaşır teline bağlı bir kablodur. Arabanın arkasında bacalı bir soba, çamaşır leğeni ve yıkama tah­tası bulunmaktadır. Kaportanın üzerin­deki renkli üçgen bayraklarda, Chicago ve Seattle gibi o yılların en ünlü turistik yerlerinin isimleri görülmektedir. Ara­banın adı Hi-Way Henry’dir.

Hi-Way Henry’nin bu masalsı oyun­cağı 1920 yılında Almanya’da Georg Fis­cher tarafından üretilmiştir. Kutu oyu­nunun piyasaya çıktığı tarih ise 1928’dir. Beş oyuncuya kadar ve zarla oynanan oyunda her oyuncu Hi-Way Henry’yi Kuzey Amerika’nın zorlu hava ve yol şartlarında bitiş noktasına ulaştırmayı hedefler. Oyunda bu zorlu yolculuğa las­tik patlaması, soygun tehlikesi ve eski­yen motorun azizlikleri eşlik etmektedir.

Monopoly

Tekele dönüşen tekel eleştirisi

Elizabeth Magie Philips tarafından, 1903 yılında, aslen Hanry Geor­ge’un ¨Tek Vergi Sistemi¨ni insanları eğiterek anlatmak, tekelleşmenin nega­tif etkilerini göstermek, toprak sahibi olmanın ve kapitalizmin kötü yanlarını anlatmak üzere tasarlanmış oyundur. 1929 yılında Charles Darrow tarafın­dan tekrar düzenlenmiştir. Zamanımız­da oynanan Monopoly ise 1935 yılında Parker Brothers tarafından üretilmiştir.

Monopoly oyunu zar ile oynanır. Oyunun mantığı, ilk geliştirilenden farklı olarak mümkün olduğunca çok emlak satın alarak diğer oyuncuları if­las ettirmek üzerine kuruludur. Zaman içinde televizyon şovlarına konu olan oyunun 1973 yılından beri Amerika Ulusal Şampiyonası ve Dünya Şampi­yonası olarak turnuvaları düzenlen­mektedir.

II.Dünya Savaşı sıralarında Wad­dingtons isimli İngiliz oyun firması, Amerikalı oyun firması Parker Bro­thers’ın İngiltere’deki yetkili firması olur. 1941 yılında İngiliz Gizli Servisi Monopoly’nin özel bir sürümünü savaş esirleri için yaptırır. Oyunun içeriğinde savaş esirlerinin bulundukları yerden kaçabilmesini sağlamak amacıyla ha­ritalar, gerçek para, pusula ve diğer işe yarayacak objeler bulunmaktadır. Esir ailelerini temsil eden sivil bir örgüt, oyunları esirlere dağıtmıştır.

Godzilla

Zarları yuvarla, canavarı yok et, dünyayı kurtar!

Godzilla, Japonlar tarafın­dan dünyaya sunulmuş hayal mahsülü bir canavardır ve asıl adı da Gojira’dır. Godzilla, King of the Monsters’ın çekildiği 1954’e kadar sadece Japonlar tarafından tanınan bu canavar, filmden sonra dünyaca tanınır. İlk filmin büyük ilgi görmesi üzerine 1955 yılında ikincisi yapılır. İki filmde de Godzilla insan­lara saldırarak ölüm saçan ve şehir­leri yerle bir eden barbar bir canavar olarak gösterilir. Godzilla 1962’de­ki üçüncü filmde ise insanlığı tehdit eden King Kong’la savaşır. Bir anda ¨iyi¨ oluvermiştir!

Ancak 1963 yı­lında Ideal Toys tarafından üreti­len ve zar kullanılarak ilerlenen ku­tu oyununda, Godzilla yine kötüdür. Oyuncular, bu korkunç canavarı şe­hirleri yıkıp insanları öldürmeden yok etmeye çalışırlar. Bu esnada ku­tu üzerin­deki parku­ru ilk ta­mamlayan oyunu ka­zanır.

Altı milyon dolarlık adam

Dizi dünyasından pahalı transfer!

Altı Milyon Dolarlık Adam, Mar­tin Caidin’in Cyborg isimli ro­manından uyarlanan ve 1974-1978 yılları arasında izleyiciyle buluşan televizyon dizisidir. Amerikalı astro­not Steve Austin, bir uçak kazasında vücudunun büyük bölümünü kaybe­der. Ancak bu durum ona istemeden de olsa Amerikan Hükümeti’nin yü­rüttüğü gizli projenin deneği olmanın yolunu açar. Vücuduna takılan biyo­nik parçalar sonunda hayata döner. O artık Biyonik Adam Steve Austin’dir.

Türkiye’de yayımlandığı dönem­de ga­zetelerde Biyonik Adam’a özenerek balkon ve çatılardan atlayarak kendini ya­ralayanların haberleri sıkça görül­mekteydi.

Dizinin 1970’lerde üretilen oyun­caklarının yanında küp oyunları ile birlikte kutu oyunları da üretilmiş ve oldukça ilgi görmüştür. Kutu oyu­nu dünyanın en önemli oyun firma­larından biri olan Parker Brothers tarafından üretilmiştir.