Kasım
sayımız çıktı

Çanakkale’nin ‘gazi’ gemisi: Saghalien’in trajik hikayesi

SEDDÜLBAHİR-ERTUĞRUL KOYU’NDA, DENİZİN İÇİNDE YATAN TARİH

İtilaf Devletleri bundan tam 108 yıl önce, 9 Ocak 1916 günü şafak sökmeden hemen önce Gelibolu Yarımadası’nın ucundaki Seddülbahir’den ayrıldı. İngilizler’in Çanakkale muharebelerindeki yegane başarısı, mağlup kuvvetlerini tek zaiyat olmadan tahliye etmesiydi. Geride ise, neredeyse tüm hadiselere tanıklık eden bir gemi enkazı kalacaktı.

İtilaf Devletleri’nin asker­leri tam 108 yıl önce, 9 Ocak 1916 tarihinde şafak sökmeden hemen önce Gelibolu Yarımadası’nın güney ucun­daki Seddülbahir’den uzak­laştı. İngilizler, 8.5 ay sürmüş muharebeler sonucu mağlup olan askerlerinin bu tahliye operasyonu sırasında hiç zayiat vermemesiyle övüneceklerdi.

Denir ki “Eski askerler asla ölmez, sadece kaybolup gider­ler.” Aynı şey eski denizciler için de geçerlidir. Gelibolu Yarıma­dası’nın ucundaki Ertuğrul Ko­yu’nda (V Beach), 1915 hareka­tının en eski “denizcilerinden” biri unutulmuş, biraz solmuş ama tarihte eşsiz bir yere sahip olarak hâlâ yatıyor. Bu gemi: Saghalien.

Deniz yüzeyinin 10 metre altında yatan Saghalien, hem Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na dahil olduğu ilk anla­ra hem de onun son günlerine şahit olma gibi bir ayrıcalığa sahip.

1880’de denize indirilen 4.050 tonluk bu gemi, büyüyen Asya pazarına hizmet etmek üzere Fransız ticari denizcilik şirketi Messageries Maritimes tarafından inşa edildi. Karma bir yolcu-kargo taşıyıcısı olarak tasarlanan 130 metre uzun­luğundaki Saghalien, Saygon, Şangay, Singapur ve Hong Kong gibi Uzakdoğu limanlarına da yelken açmış, ilerleyen dö­nemlerde Avustralya’ya bile gitmişti.

Askeri_Tarih_1
Ocak 1916’daki son tahliyeden birkaç gün sonra, en sağda hâlâ sağlam olan Saghalien, yanında eski Fransız savaş gemisi Massena ve 25 Nisan 1915’teki ilk çıkarmada kullanılan İngiliz kargo gemisi River Clyde.

Temmuz 1914 sonunda Avru­pa’da savaş patlak verdiğinde, Saghalien, evlerine dönmek isteyen Fransız vatandaşlarını tahliye etmek ve askere çağrı­lan Fransız yedeklerini taşımak için, o tarihte henüz savaşa girmemiş Osmanlı başkenti­ne gönderildi. Saghalien’e ve Fransız bandıralı bir başka gemi olan Henri Fraissinet’ye 1.200’den fazla kişi bindiril­mişti. Saghalien 9 Ağustos 1914’te İstanbul’dan ayrılırken gemide bulunanlardan biri de 31 yaşındaki Fransız Stephanie Castelli’ydi; savaştan yıllar son­ra şunları yazacaktı: “Kamara­lar, güverte, her yer yolcularla dolu; hava muhteşem ve harika görünen yıldızların altında, şezlonglarda ya da hamaklarda uyuyoruz…” Saghalien ile Henri Fraissinet, 10 Ağustos akşamı Çanakkale açıklarında demirle­yerek Türk sularından ayrılmak için son izni bekledi. Yakın­lardaki bir gemide bulunan ve denize açılmak için gerekli izni bekleyen bir Reuters muhabiri tanık olduklarını şöyle anlatı­yordu: “Günbatımından hemen sonra iki büyük savaş gemisi­nin, önlerinde bir pilot botuyla çok yavaş bir şekilde yaklaştığı görüldü. Büyük bir heyecan yaşandı ve bunların Goeben ve Breslau olduğu söylentisi yayıl­dı. Ancak yanımıza geldiklerin­de hava çoktan kararmıştı.”

Ağustos 1914 başında, Almanya’nın Akdeniz’de iki savaş gemisi vardı. Bunlar Goeben muharebe kruvazörü ve ona eşlik eden Breslau hafif kruvazörüydü. İngiliz Kraliyet Donanması’ndan kaçan bu iki gemi, Kuzey Afrika’daki Fransız limanlarını bombaladı ve ar­dından İngiliz gemileri sıcak ta­kipteyken Ege Denizi üzerinden Çanakkale Boğazı’na doğru yol aldı. İngiliz Kraliyet Donanması filosundan kaçmayı başaran Alman gemileri, Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa’dan Boğazlar’a girme iznini aldı ve Çanakkale’ye demir attı.

İşte yine aynı yerde Bo­ğaz’dan çıkmayı bekleyen Saghalien ile Goeben ve Bresla­u’nun karşılaşması da burada olacaktı.

Gazeteci Stephanie Castelli, Alman denizcilerin Saghalien’e binişini şöyle anlatıyor: “Ertesi sabah hava aydınlandğıunda Goeben’i ve Breslau’yu gördük. Alman subayları köprüye çıktı; geminin telsiz-telgrafı bağlan­tısını kesti; kaptana demirle­rini sabitlemesi emrini verdi. Kaptan, öfkeden deliye dönmüş durumda olmasına rağmen biz­den sakin olmamızı rica ediyor.”

Yolculardan biri, Saghalien’in telsiz sistemini yokeden bir Alman denizcinin fotoğrafını çekecek kadar soğukkanlıydı. Bu fotoğraf sadece 8 gün sonra Fransız basınında “Çanakkale Boğazı’nda Saghalien’e karşı Alman saldırganlığı” başlığıyla yayımlanacaktı. Telsizi parça­landığı için Alman gemilerinin konumunu İngiliz filosuna bildiremeyen Saghalien, 13 Ağustos’a kadar Çanakkale’de tutuldu ve Goeben toplarının menzilinden çıkana kadar gemide kalan bir Türk subayı tarafından güvenli geçişi ga­rantisi verildi.

Askeri_Tarih_2
Ertuğrul Koyu’nda en önde Saghalien, arkasında Massena ve River Clyde. Bugün Ertuğrul Tabya’dan çekilen aktüel kareyle tarihî karenin birleştirilmesi…

Alman Akdeniz filosunun iki gemisi Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi üzerinden yolculuklarına devam ederek 16 Ağustos’ta İstanbul’a vardı ve Osmanlı filosuna katıldı. Mürettebat her ne kadar Alman olsa da artık üniformalarının bir parçası olarak fes takıyor­lardı. 6 hafta sonra Goeben ve Breslau, Yavuz ve Midilli olarak yeniden adlandırıldı ve Osmanlı filosunun geri kalanıyla birlikte Rus imparatorluk donanmasına saldırmak üzere Karadeniz’e açıldı. 1. Dünya Savaşı’nın teknik olarak 2. Dünya Savaşı’n­daki Pearl Harbour baskınına benzeyen, ancak çok az hasara yolaçan bu girişim Osmanlı Devleti’ni giderek büyüyen bir çatışmanın içine çekecek ve ni­hayetinde Çanakkale Savaşı’na yol açacaktı.

Saghalien’in Çanakkale’deki macerası, uzun kariyerinin son seferiydi ve 35 yaşındaki emektar gemi kısa bir süre sonra hizmetdışı bırakılacak­tı. İçindeki sivilleri Fransa’ya götürdükten sonra Marsil­ya’ya demirleyen gemi, Batı cephesinde başlayan savaşta esir düşen 1.200 kadar Alman askerini barındırmak için kullanıldı. Ekim 1914’te Fransız yetkililer, Saghalien’i Çanakkale Boğazı’na geri gönderecekler­di. İngiliz Kraliyet donanması ile birlikte Çanakkale seferine katılan gemi, Ertuğrul Koyu’n­da bir dalgakıran yaratmak amacıyla batırılacak ve buranın her türlü hava koşuluna uygun bir rıhtıma dönüştürülmesi için kullanılacaktı.

Ertuğrul Koyu’nda feda edilecek tek gemi Saghalien değildi. Fransız ön dretnot muharebe gemisi Massena da aynı kaderi paylaştı (Massena, 18 Mart 1915’teki başarısız İtilaf Devletleri saldırısında neredey­se tüm mürettebatıyla birlikte batırılacak Bouvet’nin kardeş gemisiydi). Massena ve Sagha­lien, Ertuğrul Koyu’nda denize dik bir şekilde manevra yaptırı­larak 10 Kasım 1915’te batırıldı. Saghalien, koyun batısındaki kıyıya daha yakın bir mesafeye yerleştirildi. Fransız ordu mü­hendisleri geminin baş tarafına hafif raylı sistem hattıyla birlik­te bir iskele inşa ederek gemiyi karaya da demirlemiş oldu­lar. Saghalien’in iskele olarak yürüttüğü yeni rolü yalnızca 2 ay sürdü. Yenilgiyi kabul eden İtilaf Devletleri 8-9 Ocak 1916 gecesi Seddülbahir mevzisinde­ki son birliklerini de tahliye etti ve geri çekilen askerler, Sag­halien’in rüzgardan koruduğu taraftan teknelerle gemiye bin­di. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesine yol açan kilit olaylara ve Çanakkale muharebelerinin açılışına tanıklık eden Sagha­lien, bölgedeki savaşın kapanış anlarına da tanıklık etmiş oldu.

Askeri_Tarih_3
İtilaf kuvvetlerinin Yarımada’yı terketmesinden
sonra Ertuğrul Koyu’nda Saghalien.

Ancak İtilaf kuvvetleri 9 Ocak 1916’da Yarımada’yı terketmiş olsa da Saghalien’in savaşı henüz bitmemişti. Ertuğrul Koyu’nda karaya oturtulduktan sonra 2 ay boyunca Türk top ateşine maruz kalan gemi, tahliyenin ardından İngiliz toplarının ve torpidoları­nın da hedefi oldu. Seddülbahir mevzisinden uzaklaştıktan birkaç saat sonra İngilizler geri dönmüş, hem Ertuğrul Koyu’nu hem de batıdaki Tekke Burnu’nu bombalamıştı. HMS Grafton kruvazörü, geride bırakılan tonlarca erzağı imha etmeye çalışmanın yanısıra, Seddülbahir’de yapı­lan bu yapay iskelenin Türkler’in tarafından kullanmasını da engelle­mekle görevlendirilmişti. Grafton 9 Ocak’tan Şubat başına kadar neredeyse her gün yarımada açıkla­rındaki sulara geri döne­rek Helles (Seddülbahir) bölgesini bombaladı, hatta bir keresinde doğrudan Saghalien’i hedef alan bir gece saldırısı düzenledi. Tahliyeden kısa bir süre sonra, Ertuğrul Koyu açıklarındaki blok gemi­lerinin tamamen imha edilmesine karar verildi. Saldırı, torpido taşıyan küçük buharlı teknelerle gerçekleşti­rilecek ve bu tekneler Grafton tarafından Helles bölgesine çekilecekti. Kraliyet Donan­ması’nın Ege’de görev yapan en kıdemli subaylarından biri olan Amiral Sydney Fremantle’ın, operasyonu denetlemek üzere İmroz (Gökçeada) adasındaki İngiliz üssünden yola çıkmadan önce bizzat Grafton’a gelmiştir. Geminin 11-12 Ocak gecesi seyir defterinde şunlar yazılıdır: “Saat 10.00: Tuğamiral Fremantle ge­miye geldi. 10.10: Gerekli şekilde liman dışına çıktı. 10.35: S80E rotası, dört gözcü botu eşliğinde. 13.05: Helles Burnu (Seddülba­hir) açıklarında gereken nokta­da duruldu. Gözetleme botları dalgakıranlara torpil atmaya devam etti. 14.25: Gözetleme botları geri döndü. N35W yönü­ne devam etti. Saat 16.00: Liman içine giriş için gerekli rota…”

Grafton’ın seyir defteri ope­rasyonun en ince ayrıntılarını vermesine rağmen, girişimin başarılı olup olmadığına dair hiçbir yorumda bulunmaz. An­cak Saghalien’in daha sonradan deniz dibindeki görüntülerin­den anlaşıldığı kadarıyla, bu saldırılarından en az birinin hedefi vurduğu bellidir. Deniz dibindeki enkazın sıyrılmış iskeleti, Saghalien’in kıç tara­fından yaklaşık üçte bir oranın­da zorlandığını ortaya koyar. Saghalien’in iskele tarafında yer alan plakaların omurgaya yakın konumu, patlamanın su çizgi­sinin altında olduğuna işaret etmektedir.

Askeri_Tarih_4
Saghalien 1. Dünya Savaşı öncesinde yolcu-kargo gemisi olarak Avrupa ve Uzakdoğu arasında hizmet vermişti.
Askeri_Tarih_5
Bu seferler sırasında “first class” yolculara sunulan akşam yemeği mönüsü. 19 Haziran 1892.

Ertuğrul Koyu’nun tahliyeden hemen sonra Almanlar tarafın­dan çekilen bir fotoğrafı, Sagha­lien’in sağlam olduğunu, ancak iskele tarafına yattığını göster­mektedir. Ocak saldırılarından aylar sonra çekilen fotoğraf­lar ise geminin kıç tarafının kaybolduğunu göstermektedir. Grafton’ın saldırılarından Türk tarihinde de bahsedilmekte ve şöyle denmektedir: “Dalgakı­ran oluşturmak için kullanılan batık gemiler ve karaya oturmuş deniz araçları tahliyeden bir ya da iki gün sonra top ve torpido ateşiyle mümkün olduğunca tahrip ediliyordu.”

Saghalien’in başına gelen­ler, bir Türk subayının 23 Ocak 1916’da Seddülbahir’e yaptığı bir ziyaret hakkındaki anıla­rında da belgelenmiştir. Yarı­mada’nın etrafındaki sulardan İtilaf Devletleri’nin mayınla­rını temizleme çalışmalarına katılan Yüzbaşı Nâzım şöyle yazacaktır: “Önce Seddülbahir’e gittik, orada Fransız üssünü ve çıkarma iskelelerini inceledik. Fransızlar bir buharlı taşıma gemisini ve hemen arkasına da güney rüzgarını kesecek dalga­kıranı oluşturmak için bir zırhlı kruvazörü karaya oturtmuş­lardı. Bize İngilizler’in zaman zaman Seddülbahir’e ateş açtığı söylendi.”

Yıpranmış olmasına rağmen Saghalien’in tarihe tanıklık etme rolü sona ermemişti. Ağustos 1914’te Breslau ve Goeben Çanakkale Boğazı’na girdiğinde orada bulunan Sag­halien; 21 Ocak 1918’de iki savaş gemisi Boğaz’dan ayrıldığında da henüz ayaktaydı. Yavuz ve Midilli, Alman mürettebatıyla birlikte, İmroz’da bulunan İngi­liz savaş gemilerine saldırmayı hedefliyordu. Kıyıdaki hedefleri bombalamak için tasarlanmış iki savaş gemisini imha etmeyi başarırken Yavuz ağır hasar gördü; Midilli ise 330 kişilik mü­rettebatının yarısıyla birlikte, ada açıklarına döşenen ma­yınların kurbanı oldu. Su alan Yavuz, aynı akşam Çanakkale Boğazı’nın ağzındaki Sagha­lien’in yanından yalpalayarak geçebildi. Alabora olmasını önlemek için boğazın ilerisinde Nara Burnu’nda karaya otur­tuldu; daha sonra onarılarak İstanbul’a çekildi.

Askeri_Tarih_6
İki Fransız mühendis, Ertuğrul Koyu’nda, dekovil hattıyla karaya bağlanan Saghalien’de.

Saghalien ise batırıldıktan 3 yıl sonra savaşın son bölümle­rinden birine de tanıklık etti.

Irak, Suriye ve Ürdün’de yenilgiye uğrayan Osmanlı Dev­leti, 30 Ekim 1918’de ateşkes im­zaladı (Mondros). İngiliz birlik­leri kısa süre sonra Yarımada’ya geri döndü ve İtilaf Devletleri filosu İstanbul’a doğru Çanak­kale Boğazı’ndan geçerken 10 Kasım’da Ertuğrul Koyu’na tekrar uğradı. Tarihî bir ironi olarak, Ertuğrul Koyu önünden Çanakkale Boğazı’na giren İtilaf Devletleri gemilerinden biri; İngiliz tahliyesinin ardından Ocak 1916’da Saghalien’e karşı saldırıları başlatan HMS Graf­ton’dı. Saghalien, River Clyde (25 Nisan 1915’te İngiliz askerleri­nin karaya çıkmasını sağlamak için modern bir Truva Atı olarak karaya oturtulmuş bir İngiliz kargo gemisi) ve Massena ile birlikte savaş zamanındaki rolüne yani Ertuğrul Koyu’nda karaya çıkan İtilaf Devletleri birliklerine barınak sağlama rolüne geri dönmüştü.

O gün Seddülbahir’e çıkan­lardan biri de, Yunanistan’dan gönderilen İngiliz birliklerine eşlik etmiş gazeteci Harry Col­linson Owen’dı: “Sabah 04.00’te Mondros’tan ayrıldık ve 09.00 gibi Helles Burnu (Seddülbahir) açıklarına vardık. River Clyde’ın hemen açığında, eski bir Fransız savaş gemisi olan Massena’nın sıyrılmış iskeleti ve Messagerie şirketine ait eski bir vapurun (Saghalien) oluşturduğu dalga­kıranın hemen ilerisine demir­ledik. O dar kıyıya ayak bas­mak, orayı elegeçirmek için ne bedeller ödediğimizi farketmek ve burasının şimdi tamamen terkedilmiş olduğunu görmek gerçekten garipti.”

Saghalien, Çanakkale muha­rebelerinin ilk anlarına olduğu gibi son anlarına da tanıklık etti. Geminin enkazı, Türki­ye’nin 1923’te sona eren İtilaf Devletleri işgali boyunca Ertuğ­rul Koyu’nda kaldı. 1920’lerin ortalarında Massena ile birlikte hurdaya ayrılıp kemiklerine kadar sıyrılıncaya dek, ziyaret­çi tur grupları kıyıya çıktıkça, sahili kısmen korumaya devam etti.

Askeri_Tarih_7
İtilaf Devletleri, 9 Ocak 1916’da Yarımada’yı terkettikten sonra geride bıraktıkları Saghalien’i de batırdılar. Grafton savaş gemisi Saghalien’i hedef alıyor.

UZMAN GÖRÜŞÜ

Avrupa’da yoğunlaşan savaş, Çanakkale’de Türk savunması

İtilaf Devletleri, 25 Nisan ve 6 Ağustos 1915 tarihinde Gelibolu Yarımada­sı’na yaptığı stratejik-taktik çıkarmalar ve devamından sonra hedeflerine (Kilit­bahir Plato’sunu, Conkbayırı ve Kocaçi­men tepelerini tutmak ve donanmala­rına İstanbul yolunu açmak) ulaşamadı. 9-10 Ağustos 1915’te, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal’in başarılı sevk ve idaresi, sonucu tayin etmişti. İtilaf’ın artık Çanakkale cephesinde belirleyici, önemli bir manevra geliştir­me gücü kalmamıştı. Ayrıca aynı sırada Batı cephesinde, Balkanlar’da yaşanan gelişmeler de bunu kendileri açısından zorunlu kılıyordu:

▶ Ruslar, Almanya-Avusturya cephelerinde zorlukla tutunuyordu; tek başlarına barış isteyebilirlerdi. Bu durumda Almanlar, tüm güçleriyle Batı cephesindeki İngiliz-Fransız kuvvet­lerine saldırabilirdi. Dolayısıyla Savaş Bakanı Lord Kitchener, Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı Hamilton’ın takviye isteklerine karşılık, bu savaşın kesin netice yerinin (ana operasyon bölgesi) Fransa cephesi olduğunu hatırlatmıştı.

▶ Almanlar, Sırbistan cephesini aç­mak için uğraşıyordu. Osmanlı Ordusu mühimmat ve ağır topçu konusunda sıkıntı çekmekteydi. Bulgaristan, 6 Eylül 1915’te İttifak’a dahil olarak Almanlar’ın yanında savaşa girdi; böylelikle Sırbis­tan çevrelenmiş oluyordu. Yunanistan ve Sırbistan, İtilaf Devletleri’nin Sela­nik’e 150 bin civarında asker çıkarması­nı talep etti. Dolayısıyla stratejik öncelik Selanik’te açılacak cephe olacaktı. Böylelikle Fransızlar’ın bir “Doğu Or­dusu” kurup Çanakkale’ye gönderme önerileri (fantezist bir siyasal bir hamle) gündemden kalktı. Çanakkale’deki Fransız tümenleri Selanik’e gönderile­cekti.

▶ Bulgaristan’ın 22 Ekim’de Niş-Se­lanik demiryolunu kesmesi, Sırbistan’ın kurtarılması umudunu kırdı ve işgal başladı. İstanbul’a kara yolu açılmıştı; 1915 Kasım başında, Almanya’dan Çanakkale cephesine mühimmat ve ağır topçu gönderilmeye başlandı. Aynı dönemde Çanakkale Yarımadası’na gönderilen General Monroe, yaptığı tetkikler sonucu hem bu noktaları hem de bizzat cephedeki realiteyi görüp Çanakkale cephesinden çekilmek gerektiğini raporlayacaktı.

Sonuç olarak İtilaf kuvvetleri 19-20 Aralık 1915’te Arıburnu ve Anafar­talar’dan, 9-10 Ocak 1916 günleri de Seddülbahir’den çekildi. Bu çekilme sırasındaki tahliye operasyonlarını başarılı aldatmacalarla gizlediler. Osmanlı 5. Ordu Komutanlığı, İtilaf kuvvetlerinin kesin tahliyeden haftalar önce başlayan kısmi geri çekilmelerini tespit için cephede tek bir cebri keşif bile yaptırtmamıştı.

Şahin Aldoğan