Ankara, cumhuriyetin ilanına yaklaşılırken amansız bir siyasi mücadeleye tanıklık ediyordu. 1923 Ekim’indeki kabine krizi rejim krizine dönüşünce; Mustafa Kemal Paşa sorunun ancak cumhuriyet ilanıyla çözülebileceğini ortaya koydu ve Millî Mücadele’nin başından beri amaçladığı hedefe doğru ilerledi. 29 Ekim 1923, saat 20.30’da cumhuriyet resmen ilan edildi.
11 Ağustos 1923
Meclis’te muhalif sesler Bakanlarda değişiklikler
1. Meclis’in ilk oturumu yapıldı. Mustafa Kemal Paşa meclis başkanlığına, Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ikinci başkanlığa seçilirken başbakanlığa (icra vekilleri heyeti başkanlığına) Fethi Bey (Okyar) getirildi.
1. Meclis’teki muhalif İkinci Grup tasfiye edilmiş ve yeni milletvekillerinin çoğu Mustafa Kemal’in onayıyla seçilmişti. Ancak yerel karakterler taşıyan muhafazakar üyelerin ağırlıkta olduğu 1. Meclis’in aksine daha eğitimli milletvekillerinden oluşan ve Mustafa Kemal’in “Aydınlar Meclisi olmaya daha hevesli” diye tanımladığı yeni Meclis’te de daha ilk günlerden muhalif sesler ortaya çıktı.
O dönemde Bakanlar (icra vekilleri) Meclis tarafından tek tek seçilmekteydi. Bu durum Bakanlar arasında anlaşmazlıklara sebep olabildiği gibi milletvekillerinin iktidar için manevralara girişip hizip kurmalarına da yol açıyordu. Meclisin 14 Ağustos’ta seçtiği Bakanlardan oluşan hükümet henüz ikinci ayını doldurmamışken yöneltilen ağır eleştiriler sonrası Şer’iye, Adalet ve Ekonomi Bakanları değişecekti. Hükümetin meclise sunduğu kanun tekliflerinin birçoğu ya reddediliyor ya da değiştirilerek kabul ediliyordu.
22 Eylül 1923
Heyecan uyandıran cumhuriyet açıklaması
Mustafa Kemal Paşa’nın Avusturya gazetesi Neue Freie Presse muhabirine verdiği demeç, cumhuriyetin ilanına giden olaylar zincirinin temel halkalarından biriydi. Mustafa Kemal Paşa gerek ülke içinde gerek ülke dışında büyük yankılar uyandıran bu demecinde “cumhuriyet” kelimesini ilk defa kamuoyu önünde açıkça dile getiriyordu. Mustafa Kemal Paşa sözkonusu demecinde 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilât-ı Esâsiyye Kanunu’nun ilk iki maddesini hatırlattıktan sonra “Bu iki maddeyi bir kelimede özetlemek mümkündür: Cumhuriyet” demişti.
Neue Freie Presse gazetesi tarafından 28 Eylül’de yayımlanacak açıklamanın içeriği Türk gazetelerine önceden sızdırılmıştı. 24 Eylül tarihli Tevhid-i Efkâr gazetesi haberi okuyucularına “Mustafa Kemal Paşa Türkiye’de garp cumhuriyetlerine tamamen müşabih bir cumhuriyet teessüs edeceğini ve payitahtın Ankara’da kalacağını söylüyor” diye aktardı.
13 Ekim 1923
Yeni başkent doğdu: Ankara merkez oldu
Millî Mücadele’nin merkezi Ankara başkent ilan edildi. TBMM’nin açılışından beri fiilen başkent olan Ankara’nın konumunun yasallaşması, aynı zamanda Osmanlı imajından kurtuluşu ve ulus devlete geçişi simgeliyordu. O dönemde 20 bin nüfuslu küçük bir Orta Anadolu kenti olan Ankara, cumhuriyetin ilanının ardından hızla gelişecek ve 1930’lu yıllara gelindiğinde bambaşka bir çehreye bürünecekti.
Millî Mücadele’nin merkezi Ankara başkent ilan edildi. TBMM’nin açılışından beri fiilen başkent olan Ankara’nın konumunun yasallaşması, aynı zamanda Osmanlı imajından kurtuluşu ve ulus devlete geçişi simgeliyordu. O dönemde 20 bin nüfuslu küçük bir Orta Anadolu kenti olan Ankara, cumhuriyetin ilanının ardından hızla gelişecek ve 1930’lu yıllara gelindiğinde bambaşka bir çehreye bürünecekti.
19 Ekim 1923
İstasyon binasında basına yansıyan faaliyetler
Ziya Gökalp, Ağaoğlu Ahmet, Yunus Nadi ve Seyid Bey’den oluşan, anayasada yapılması gerekli değişiklikleri hazırlamakla görevli komisyonun toplantılarına Mustafa Kemal Paşa da sık sık katılıp başkanlık etmekteydi. Artık cumhuriyetin ilanı için uygun ortamın oluşması bekleniyordu.
Anadolu Ajansı, Ankara’da istasyon binasında yapılan anayasa komisyonu toplantısında bazı maddelerin belirlendiğini duyurdu. Bu haber üzerine muhalif Tevhid-i Efkâr gazetesi 19 Ekim’de imzasız bir yazıyla durumu alaya aldı: “Bizim bildiğimiz cumhuriyet, istasyon binalarında değil millet meclislerinde doğar. Fakat Ağaoğlu Ahmet ve Ziya Gökalp gibi üstatlar maaşallah kendilerine pek güvenirler. Onlara ısmarlanınca, istasyondan cumhuriyet, kanun-i esasi; Millet Meclisi’nden de ekspres treni çıkarmaları işten bile değildir”.
24-25 Ekim 1923
İstifalarla başlayan yapay bir hükümet krizi
Ali Fuat Paşa’nın TBMM İkinci Başkanlığı’ndan; Fethi Bey’in ise Başbakanlıkla birlikte İçişleri Bakanlığı’ndan istifası yeni bir siyasi kriz başlattı. Bu makamlara seçilecek yeni isimler önce Halk Fırkası parti grubunda belirlenecek, daha sonra meclis toplantısında milletvekillerinin oyuna sunulacaktı. Halk Fırkası Meclis Grubu, Mustafa Kemal’in denetimi altındaki parti yönetiminin gösterdiği adayları desteklemedi. Mustafa Kemal’in “gizli muhalefet” diye tanımladığı grubun çabalarıyla İçişleri Bakanlığı için Sabit (Sağıroğlu) Bey, ikinci başkanlık için Rauf (Orbay) Bey’in ismi belirlendi.
Mustafa Kemal Paşa sonuçtan memnun kalmamıştı. Özellikle ikinci başkanlık için İsmet (İnönü) Paşa’yla arası bozuk olan Rauf Bey’in aday gösterilmesinin, bütün Meclis’in İsmet Paşa’nın aleyhinde olduğunu gösterme amacı taşıdığını düşünüyordu. Hemen karşı atağa geçti. Planı, hemen cumhuriyet rejimine geçmeyi önermekti.
26-28 Ekim 1923
Mustafa Kemal’in kritik final hamleleri…
Mustafa Kemal Paşa 26 Ekim’de Başbakan Fethi Bey ile diğer Bakanlardan istifa etmelerini istedi. Meclis tarafından yeniden seçilecek olsalar bile görevi reddetmeleri talimatını da vermişti. Şimdi muhalefetin Meclis’in onaylayacağı kendi listesini hazırlaması gerekecekti ki Mustafa Kemal bunu başaramayacaklarını biliyordu.
27 Ekim’de Bakanların istifası Meclis’te okunduktan sonra yeni kabine oluşturma çalışmalarına başlandı. Ertesi gün bazı İstanbul gazetelerinde Başbakanlık için, Mustafa Kemal’e muhalif olan Ali Fuat ve Kazım Karabekir paşalarla Rauf Bey’in adı geçiyordu; ama birçok toplantı yapan muhalefet grupları, herkesin üzerinde uzlaşacağı bir liste oluşturmayı başaramadı.
Ankara’nın bir hükümet bunalımıyla girdiği 28 Ekim Pazar günü, Halk Fırkası Grubu yeni kabineyi tespit etmek için bir defa daha toplandı. Farklı öneriler tartışıldıktan sonra hazırlanan liste oyçokluğuyla kabul edildi. Fethi Bey, görüşlerini almak gerektiğini söyleyerek Mustafa Kemal Paşa’yı toplantıya davet etti. Hazırlanan listeye göz gezdiren Mustafa Kemal Paşa’nın “Bu kişiler benim için uygundur ama kendilerine de sormak lazım” demesi üzerine listedeki bazı isimlerin görüşü alındı. Dışişleri Bakanlığı’na aday gösterilen ve Mustafa Kemal Paşa’ya yakınlığıyla bilinen Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey görevi kabul etmeyeceğini açıkladı. Listedeki birkaç kişi daha aynı cevabı verince, Mustafa Kemal Paşa parti yönetimine gerekli kişilerle daha fazla fikir alışverişinde bulunmalarını tavsiye edip toplantıdan ayrıldı.
Nutuk’ta aktardığına göre Mustafa Kemal Paşa, Meclis’ten çıkarken Sinop Milletvekili Kemaleddin Sami (Gökçen) Paşa ve Ardahan Milletvekili Halid Paşa’nın kendisini beklediklerini görünce evine yemeğe davet etmişti. Kazım (Özalp) Paşa, İsmet Paşa, Fethi Bey, Afyon Milletvekili Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey ve Rize Milletvekili Fuat (Bulca) Bey de davetliler arasındaydı.
Bu önemli geceye Çankaya Köşkü evsahipliği yapamadı. Köşk tamirata alındığı için Gazi ile eşi Latife Hanım bahçedeki küçük eve taşınmışlardı. Tek katlı küçük evin yarısı salon yarısı yemek odası olarak kullanılan girişinde yapılan toplantının en önemli anı hiç kuşkusuz Mustafa Kemal Paşa’nın “Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” demesiydi. Daha sonra ertesi gün uygulanacak planın ayrıntıları konuşuldu. Sabahki parti grubu toplantısına Mustafa Kemal Paşa katılmayacak; daha sonra sorunun çözülememesi üzerine toplantıya davet edilecek; cumhuriyetin ilanı için gerekli yasal değişiklikleri sunacaktı.
29 Ekim 1923
‘İçeride tarihsel kararlar veriliyor’
Hükümetin ve partinin yarıresmî yayın organı Hâkimiyet-i Milliye gazetesi 29 Ekim Pazartesi günkü sayısında muhtemel Bakanların listesini duyurmuş; parti grubunun muhalif isimlerin de olduğu kabine üzerinde uzlaşmak üzere olduğu bilgisini aktarmıştı. Bu haber sonradan çok tartışıldı; çünkü ertesi gün atanacak Bakanlardan hiçbiri gazetenin verdiği listede yoktu. O zamana kadar hükümet kaynaklı haberleri en hızlı ve doğru veren Hâkimiyet-i Milliye’nin gerçekdışı kulis haberi yapması, muhaliflerin dikkatini o gün ilan edilecek cumhuriyetten başka yöne çekme çabası olarak yorumlanacaktı.
Sabah saatlerinde Fethi Bey başkanlığında toplanan Halk Fırkası Grubu’nda bir süre değişik hükümet alternatifleri üzerinde düşünüldü, tartışmalar yapıldı. Görüşmelerin tıkanması üzerine önceki gece Çankaya’daki yemekte bulunan konuklardan Kemalettin Sami Bey bir önerge verecek ve “Bu sorunun hem meclisin hem partinin başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa’ya havale edilmesini teklif ediyorum. Kendileri ne karar verirse ona uymak tek çıkış yoludur” teklifinde bulunacaktı. Önerge oylanıp kabul edilince Mustafa Kemal Paşa Meclis’e davet edildi.
İpek Çalışlar’ın Latife Hanım (2006) kitabında aktardığına göre, Çankaya’da haber bekleyen Mustafa Kemal Paşa hem nezle olmuştu hem de iltihap yapan dişleri çok ağrıyordu. Eşi Latife Hanım ve İsmet Paşa’yla birlikte saat 12.00’de meclis binasına ulaştı. Mustafa Kemal Paşa parti grubunda çok kısa bir konuşma yaparak krizin çözümü için önerilerini 1 saat sonra paylaşacağını söyleyip toplantıdan ayrıldı.
Meclisteki odasında bazı hukukçu milletvekillerinin de görüşlerini alan Mustafa Kemal Paşa, yeniden parti toplantısına dönünce içinde cumhuriyet sözcüğü geçmeyen bir konuşma yaptı. Yaşanan sorunların Anayasa’dan kaynaklandığını, Bakanların tek tek Meclis tarafından seçilmesinin Bakanlar Kurulu içinde arzulanan görüşbirliğini sağlayamadığını belirtti ve cumhuriyetin ilanına yönelik yasa değişikliğini içeren önerge metnini Meclis kâtibi Ruşen Eşref Bey’e uzattı. Ruşen Eşref Bey’in metni yüksek sesle okumasının ardından, teklifin anayasa komisyonunda maddeler hâline getirilip hızlıca Meclis’e sunulmasına karar verildi.
Mustafa Kemal Paşa’nın teklifi üzerinde çalışan anayasa komisyonu toplantısı sürerken, cumhuriyetin ilan edileceğini duyan vatandaşlar da dışarıda toplanmıştı. Gazeteci Enver Behnan (Şapolyo) Bey, manzarayı şöyle anlatıyordu: “Güneşli bir hava. Samanpazarı ve Karaoğlan’dan insanlar sel gibi meclise doğru akıyordu. Kalpaklı, başlıklı, fesli erkekler ve kadınlar, meclisin karşısındaki Millet Bahçesi’nde toplanmışlardı. Güneş battı. Karanlık bastı. Buna rağmen halk dağılmıyordu. Meclisin dar kapısından bir milletvekili çıktı. Orada bulunan gazeteciler, hepimiz milletvekilinin etrafını çevirdik. ‘Şu dakika içeride pek mutlu ve tarihsel kararlar veriliyor’ dedi”.
Nihayet saat 18.00’de Meclis toplandı ve tarihî oturum başladı. Birkaç gün öncesine kadar petrol lambasıyla aydınlatılan genel kurul salonuna elektrik döşenmesi ortamın havasını değiştirmişti. Dinleyici locaları da tıklım tıklım doluydu.
Meclis zabıtlarına göre toplantı, cumhuriyetle ilgisiz konularla başladı. Cinayet suçundan mahkum Çankırılı bir vatandaşın suçsuz olduğuna dair Bakanlar Kurulu tezkeresi oylandı; deniz hukuku üzerine konuşuldu; yatılı okullardaki memur çocuklarına indirim yapılması tartışıldı; sağlık ve sıtma sorunu görüşüldü; doktorların zorunlu hizmet yasası ele alındı. Türkiye tarihinin en önemli Meclis toplantılarından birinde bu konuların konuşulması ilginçti ama, daha da ilginç olan durum, o gün Meclis’te 286 milletvekilinden sadece 158’inin hazır bulunmasıydı.
Diğer konuların görüşülmesi bittikten sonra anayasa komisyonundan gelen yasa değişiklik önerileri okundu. 1. Madde, “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir” şeklindeydi. Teklifteki bir başka önemli madde de kabine sistemini düzenliyordu. Buna göre hükümeti oluşturacak Bakanlar artık Meclis tarafından değil, cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen başbakan tarafından seçilecek ve Bakanlar Kurulu bir bütün olarak Meclis’in onayına sunulacaktı.
Gazeteci-milletvekili Celal Nuri (İleri) Bey, cumhuriyetle ilgili maddenin saat tam 19.37’de oturuma katılan 158 milletvekilinin tamamının oylarıyla alkış yağmuru arasında kabul edildiğini, bazı milletvekillerinin “Yaşasın Cumhuriyet” diye bağırdığını ertesi günkü yazısında anlatacaktı. Tüm maddelerin oylaması saat 20.30’da tamamlanınca cumhuriyet resmen ilan edilmiş oldu. Hemen arkasından cumhurbaşkanı seçimine geçildi ve 42 yaşındaki Mustafa Kemal Paşa, 158 milletvekilinin oyuyla cumhurbaşkanı seçildi.
Mustafa Kemal teşekkür konuşmasını “Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır” diye tamamlandı. Meclis bu tarihî toplantısında son olarak cumhuriyetin ilanını kutlamak için tüm şehirlerde 101 pare top atılmasına dair bir karar aldı. Ardından tüm milletvekilleri Afyon Milletvekili Kâmil (Miras) Efendi’nin okuduğu duaya eşlik etti.