En köklü eğitim kurumlarımızdan Darüşşafaka, gelir temin etmek için 1930’lu yıllarda vapur gezintileri düzenliyordu. Bilet fiyatları farklıydı, ancak vapurun içinde sınıf farkı uygulanmıyordu.
Eğitim tarihimizin köklü kurumlarından Darüşşafaka, devrin ünlü paşaları tarafından 30 Mart 1863 tarihinde kuruldu. Kurucuları Yusuf Ziya Paşa, Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Vidinli Tevfik Paşa, Sakızlı Ahmet Paşa ve Ali Naki Efendi’nin “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye” adını verdikleri bu eğitim kurumu, Türkiye’de ilk halk mektebi olarak tanımlanır. İlk “Çırak Mektebi” sonra “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye”, “Türk Okutma Kurumu” “Darüşşafaka Cemiyeti” isimleri ile eğitim hizmetini sürdüren bu kurum, bağışçılarının katkıları, yönetici ve mezunlarının özverili çabaları sonucu Türkiye’nin önde gelen büyük eğitim kurumlarından biri oldu.
Modern eğitim, öğretim yöntemlerini uygulayan, köklü tarihî bir geçmişe sahip, geleneklerine bağlı bir eğitim kurumu olan Darüşşafaka, eğitim hizmetini sürdürebilmek için bağış sisteminin dışında bir takım gelir getirici etkinlikler, girişimlerde de bulunmuştur. Bu etkinliklerden biri de geleneksel olarak her sene Şirket-i Hayriye İdaresi’nden tahsis edilen bir vapur ile İstanbul civarında bulunan sayfiye yerlerine yapılan eğlence gezileriydi. Şirket-i Hayriye vapur idaresinin bazı yöneticilerinin aynı zamanda Darüşşafakalı olmaları nedeniyle, genelde bu vapur tahsisi ücretsiz olarak yapılmaktaydı. Önceleri “Darüşşafaka Tenezzühü” daha sonra “Deniz Gezintisi” adını alan bu etkinlikler, Hereke, Değirmendere, Çınarcık, Boğaziçi, Adalar, Altınkum gibi sayfiye yerlerine, plajlara vapur ile gidiş gelişi kapsamaktaydı. Bu eğlence gezileri için önceden basılan programlar dağıtılmakta, bastırılan biletler 50 (4 kişilik), 25 (3 kişilik), 5 (1 kişilik), 3 (1 kişilik) lira değer ile satılmaktaydı. Vapurdaki seyahat esnasında müzik ve eğlence olmakta “ehven fiyatlı bir büfe bulunmakta”dır.
Program kitapçığında yer alan “Darüşşafaka gibi eski bir irfan müessesesine yardım olmak üzere tertip edilen bu gezintiye iştirak buyuracak zatlerin istirahatlerini temin etmeyi tertip heyeti bir vazife bilir. Ancak hayırlı bir maksatla alınan biletlerin bedellerindeki fark vapurda işgal edilecek mevkiler arasında da fark bulunmasını icap ettirmez” ifadesinden, pahalı/ucuz bilet farkının yardım amacı ile yapılan bu eylemde dikkate alınmayacağını, bilet sahiplerinin statü itibarıyla eşit olacaklarını anlamak mümkündür.
Yine program broşüründe su, limonata, gazoz, kahve ve diğer içkilerin gemide orta kat baştarafta yer alan büfede bulunduğu ve bunlardan yararlanmanın ayrıca ücrete tâbi olduğu belirtilmektedir.
Elimizde bulunan “Darüşşafaka Tenezzühü Bilet hesabını müşir defterdir 1930” başlıklı muhasebe kayıtlarından öğrendiğimize göre, Afif Bey, Nedim Bey, 65 süvarisi Yusuf Bey, Serveznedâr Rıdvan Bey, Hafız Burhan Bey, Şeref Bey Kaptan, Mübayaatta Mahmud Efendi, Muhasebeci Söpon Efendi, Münir Kaptan Efendi, Nedim Bey, Cemil Bey, Rıza Bey (Çubuklulu), Doktor Şerefeddin Bey, İşletme katibi Mümtaz Bey, Sami Bey, Mübayaa memuru Mehmed Ali Bey, Emanet memuru Nedim
Bey, Akay müfettişi İhsan Bey, Gümrük işleri memuru Osman Bey, Sabri Bey (Büfe), Müfettiş Tahsin Bey isimli şahıslar Darüşşafaka yararına yapılan bu etkinliklerin bilet satışında bizzat görev almışlardır.
1930 yılından itibaren muhasebe kayıtlarının tutulduğu defterin, 1928’de gerçekleşen “Harf Devrimi” (Latin karakterlerinin kabulü) hilafına eski yazıyla tutulmuş olması ilginçtir. Bu durum, yeni alfabenin kabulünden sonra, sanılan ve yaratılmak istenen izlenimin aksine, uzun bir geçiş süreci yaşandığını da göstermektedir.