1914-18 arasında önce Çanakkale’de sonra Doğu cephesinde görev yaptı. Hem insanları kurtardı hem gerektiğinde askeri şevke getirecek kadar üstün bir görev bilinci ve vatan sevgisiyle davrandı. Aynı sırada akrabaları tehcirde katlediliyordu. Özel bir günlük.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusunda çok sayıda gayri müslim asker de silah altına alınmıştır. Bunlar arasında hekim olarak görev yapanların önemli bir bölümünü Ermeni subaylar oluşturmaktaydı. Son yıllarda yayınlanan çeşitli hatıratlar, çıkan tartışmalar neticesinde Osmanlı ordusunda Ermeni ve Yahudilerin de bulunduğu, büyük bir özveriyle görev yaptıkları ve bir kısmının da “şehit” olduğu bir kez daha teyit edildi, belgelerle ortaya kondu.
Bu konuda Yüzbaşı Torosyan örneğindeki gibi, kimi hatıratların içindeki bazı bölümlerin yaşanan hadiselerle ciddi çelişkiler göstermesi soru işaretleri yaratsa da; bu durum Türk, Fransız, İngiliz, Alman, Avustralyalı subayların anılarında da değişen oranlarda geçerlidir. Dolayısıyla zaten yapısı gereği öznel olan hatıratların, tüm aktüel siyasi tutum alışların ötesinde değerlendirilmesi ve nalına mıhına okunması gerekir.
“Hatırat” dediğimiz şey, “günlük”ten farklı olarak olaylardan sonra kaleme alınmıştır. Yazar kimi zaman eğer olaylar yaşanırken not almışsa bunlara başvurur ama genellikle “hatırladıklarına” ve “duyduklarına” güvenir. Tabii aradan belli bir zaman geçtiği için, yazarın kendini konumlandırması da değişir. Günlük ise olaylar sırasında tutulur ve her ne kadar yine öznel olsa da, hatırattaki gibi “muhtemel revizyonlar” görmediğinden, tarihsel değeri ve güvenilirliği daha yüksektir.
Dr. Avedis Cebeciyan’ın günlüğü de tam da bu noktada, 1. Dünya Savaşı sırasında bizim cephelerde tutulan günlükler arasında epey kıymetli bir örnek sayılmalı.
Önce Çanakkale sonra Doğu cephesinde görev yapan Cebeciyan, hem cephe hem cephe gerisine dair askerî ve insani gözlemlerini aktarır. Bir taraftan savaşırken diğer taraftan tehcire uğrayan akrabalarının acı haberlerini alır. Cephe gerisinde görevli olmayı kabullenemez ve cepheye gitmek için gönüllü olur. Kimi zaman “haydeyin aslanlarım, vatana hizmet edecek gün, bugündür!” diyerek askeri şevke getirecek kadar görevine, yurduna bağlı bir subaydır.
‘Kalan ömrümün tarihçe defteri’
Ermeni harfleriyle Türkçe tuttuğu ve “Yövmiye Ömrümün Tarihçe Defteri” diye adlandırdığı günlüğün ilk sayfası (yanda).
Ermeni alfabesiyle ama Türkçe tuttuğu günlüğü sadece askerî tarihçiler için değil, sosyal tarihçiler için de bir hazine niteliğindedir. Dönemin haleti ruhiyesi, subay ve askerlerin davranış modelleri, sivil halkın yaklaşımları, başta sağlık hizmetleri olmak üzere ulaşım-haberleşme-lojistik üzerine aktardığı gözlemleri, günlüğün değerini arttırmaktadır.
Cebeciyan’ın samimi üslubu, tarafsızlığı, duyduklarını aktarırken çoğu zaman “duyduğuna” vurgu yapması, nadir boş zamanlarında Rumca öğrenmeye çalışması veya mandolin çalması, iyi yetişmiş ve seçkin bir subayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Mütareke’den sonra memleketi Halep’e yerleşmiş Cebeciyan. Burada kurduğu hastanede 1952’deki vefatına kadar kendini insanları iyileştirmeye adamış. Yaşadığı büyük acılara ve kayıplara (ailesinden 25 kişi tehcir sırasında ölüyor, öldürülüyor) rağmen kendini insana, vatana adamış bir gazinin 100 yıl önceki sesini duyuyoruz onu okurken.