Kasım
sayımız çıktı

Felaket ve fedakarlık

1. DÜNYA SAVAŞI - 100. YIL

Osmanlı ordusunun bu kadar kayıpla ve çok ciddi hatalara rağmen bu savaşı yürütmesi muazzam bir iştir. Burada en takdire şayan husus, yenilgiler karşısında hızla yeniden örgütlenilebilmesi ve çok kısıtlı kaynakla da olsa tedbir alınabilmesiydi. Ama bu kaçınılmaz savaş çok daha iyi yürütülebilirdi. 

Osmanlılar kendilerinden sayıca kalabalık ve çok daha iyi donatılmış birliklere karşı savaşın sonuna kadar mücadele ettiler. 25 milyonluk Osmanlı İmparatorluğu’nda bu yük 11 milyonu biraz aşan Türk nüfusun sırtına kaldı. Azınlıklar ile devlet arasındaki bağ kopmuş olduğu için istisnalar dışında bunlar ağırlıkla geri hizmetlerde kullanıldı. Zaten bunlar savaşın içerisinde başlıca örnekleri Van ve Arabistan olan isyanlarla ayrı cepheler açtılar. Yükün eşitsiz dağılımı Türk nüfusun en genç ve verimli unsurlarının büyük kısmını tüketti. Ayrıca, farklı kesimler arasındaki ahengi bozarak uluslaşma sürecini başından yaraladı.

Ordu, çok olumsuz koşullara ve devasa kayıplara rağmen örneğin 1917’de Rusya’da olduğu gibi savaştan çekilmedi. Bunun bir ölüm kalım savaşı olduğu bilinci vardı. Yüksek gayret savaşın sürdürülmesini sağladı. Savaşın sonunda yarısından fazlası hastalıktan meydana gelen siviller de dahil 800 bin ölüm vardı. Ayrıca savaş boyunca 750 bin civarında asker yaralanmıştı ki yüzde 40’ıağır vakalardı. Bunların yanı sıra 200 binin üzerinde esir verilmiş, firari sayısı ise yarım milyona yaklaşmıştı. Bu kadar kayıpla bu savaşın yürütülmesi muazzam bir iştir. Burada en takdire şayan husus, yenilgiler karşısında hızla yeniden örgütlenilebilmesi ve çok kısıtlı kaynakla da olsa tedbir alınabilmesiydi. En olumsuz durum ise Alman çıkarları için aşırı riskli operasyonlar yapılmasıydı. Bunlar çok daha başka şekillerde yapılabilirdi ama hem baskıya boyun eğildi, hem de taktik ve operatif esneklik son derece zayıftı. Ne var ki stratejik planda yapılan hatalar bunlardan çok daha vahimdi. Savaşa hazırlıksız girilmiş, koşulları hesaplamadan Kafkasya, İran ve Süveyş maceralarına girişilmiş, güç dağılımı yanlış yapılmıştı. İtilaf Devletleri Çanakkale’den çekildikten sonra burada toplanan birliklerin diğer cephelere tahsisinde çok büyük hatalar birbirini izlemiştir. Bunun çok önemli nedenlerinden biri, kuşkusuz ki, Enver Paşa’nın demokratik bir sivil otoritenin ve Meclis’in denetimi dışında olmasıydı, ama o koşullarda böyle bir sivil otorite teşekkül edemezdi. Bu tür bir siyaset ve komuta yapısının felaket getirmesi şaşırtıcı değildir. Aslında Rusya da bu nedenle felakete uğramış, ayrıca Almanya sivil ve askeri otoritenin tekleşmesi nedeniyle barış olanaklarını reddedip felakete kadar savaşmış, Avusturya-Macaristan da çokuluslu bir imparatorluk olmanın yarattığı koşullara yenik düşüp dağılmıştır. Yani bunlar sadece Osmanlılara has sorunlar değildi. İmparatorluklar ve hanedanlar çağının sonu gelmişti ama, bu durum liderlerin sorumluluklarını ortadan kaldırmıyordu.

Balkan Bozgunu’nu henüz yaşamış bir halkın bu mücadeleyi yürütmesinde olağanüstü dönemin olağanüstü fedakarlık gerektirdiği bilinci vardır. Ne var ki savaşa Alman emrivakileriyle girmek yerine daha fazla hazırlıkla başlanabilir ve savaş çok daha iyi yürütülebilirdi. Ancak şu da teslim edilmelidir ki, Kurtuluş Savaşı’nı yapacak olan kadrolar bu ateş deryası içerisinde yetişmişlerdir. 1919’daki subay kadroları, 1912 felaketini yaşayanlardan çok farklıydı.

Felaket ve fedakarlık
Türk ordusunun yaklaşık 250 bin askeri, Sibirya’dan Korsika’ya, Mısır’dan Burma’ya kadar geniş bir coğrafyada esir kalmıştı.

BÜYÜTEÇ

1915 ÇANAKKALE

Çanakkale kara muharebeleri 8,5 ay boyunca hem siperlerde, kurşun, bomba ve şarapnel yağmuru altında, hem de yeraltı tünellerinde patlatılan lağımlar eşliğinde yaşandı. Karşılıklı siperler arasındaki mesafenin kimi zaman 8 metreye düştüğü Bombasırtı mevkii (Quinn’s Post), savaşın trajik sembollerinden biri olmuştur. Muharebeler sırasında yapılan Yeni Zelanda krokisine göre bire bir yapılan bu illüstrasyon, hem askerlerin karşılıklı olarak aynı cehennem içinde nasıl bir hayatta kalma savaşı verdiklerini gösteriyor hem de dönemin karmaşık siper sistemlerini anlaşılır kılıyor. Tan Berk Kurtcebe tarafından hazırlanan bir Çanakkale filmi projesi için sanatçı Hans Jenssen’in yarattığı bu müthiş ayrıntılı eser, iki sene kadar önce Bombasırtı’nın bulunduğu noktada bir panoya işlenmiş ve buraya gelen ziyaretçiler için kısa süreliğine zengin bir bilgi kaynağı yaratmıştı. Çanakkale muharebe alanlarında bugün de var olan çeşitli tabela, yazıt, işaret, levhaların “kalite”sinden çok yukarda olduğu için, bir müddet sonra kaldırıldı.

Felaket ve fedakarlık

1  Yüksek sırt

2  Pope Tepesindeki Anzak siper hattı

3  Bayraklı V siper hattı*

4  Kanlı Köşe’den gelen Türk ateşine karşı inşa edilmiş teras duvarı
* Pope’s Hill 

5 Bombasırtı terasları

6  Siper yapımından artakalan malzemelerin yığınağı

Felaket ve fedakarlık

7  Anzak ön siper hattı

8  Türk el bombalarına karşı döşenmiş tel ağla

9 Kum torbaları

10 Siper duvarı

11 El bombası  atabilmek için Türk tarafına doğru kazılmış siper 

12 Dikenli teller 

13 El bombası ve havantoplarının açtıkları kraterler 

14  El bombalarına karşı üzeri korunaklı siper

15  Havan Topu

16  Ölü Adam sırtı