2000’li yıllardan itibaren Güney Sibirya Türkçesi ailesinden Fuyü Kırgızcasını konuşan kimse yok. Linguistik emperyalizmin kurbanı Fuyü Kırgızlarının eğitim ve konuşma dili artık Çince. Tabii bugün en gelişmiş ülkelerde (ABD, Kanada) bile, “entegre eğitim sistemi”yle katledilen yerel dillerin, Fuyü Kırgızcası kadar bile şansı olamamıştır.
Türk dilinin en az bilinen kollarından biri olan Fuyü Kırgızcası, dilbiliminde “linguicide” (dilkırımı) olarak bilinen bir olguyla tarihe gömüldü. Dilbilimci Skutnabb-Kangas’ın “genocide”den esinlenerek türettiği bu terim, en basit bir tanımıyla “konuşurlarını öldürmeden bir dili katletme” yöntemidir. Bu yöntemde, azınlık dilleri görmezden gelinerek veya damgalanarak egemen dil dayatılır. Irkçılık ve cinsiyetçiliğe maruz kalanlarda gördüğümüz gibi, ana dili kimliğini gizlemek zorunda kalan bireyler, aşağılanmadan yaşayabilmek için baskın dil konuşuru olmaya itilir.
Fuyü Kırgızcası, Çin’in kuzeydoğusundaki tarihî Mançurya bölgesinde konuşulmaktaydı. “Fuyü”, aslen bu topluluğun yaşadığı coğrafyanın adıdır. Burası Harbin’in kuzeyinde Çinliler, Mançular, Moğollar, Tibetliler başta olmak üzere 17 farklı etnik kavime evsahipliği yapan bir bölgedir. Lamaist ve Şamanist olan Fuyü Kırgızları, Wujiazi köyündeki konar-göçer yaşamlarını çobanlık ve kısmi çiftçilik yaparak sürdürürler. Yazı dilleri hiç olmamıştır. 1980’li yıllarda anadilini konuşanların sayısı yalnızca 10’du! 2000’li yıllardan itibaren dil ölümleri gerçekleşti ve Fuyü Kırgızcası bir anıdan ibaret kaldı.
Çin’deki resmî tanımları “Kırgız” olduğu için, Müslüman Tanrıdağı Kırgızlarıyla karıştırılan bu topluluk, aslında Güney Sibirya menşeli bir Türk topluluğu olan Hakaslarla akrabadır. Hakaslar aslen bugünkü Kırgızistan bölgesine göçetmeyip Güney Sibirya’da kalan Yenisey Kırgızlarıdır. “Hakas” kelimesi ise Eski Çincede “Kırkız” diye telaffuz edilen imlerin modern Çincedeki telaffuzudur. Yani aynı kelimenin farklı dönemlerdeki söyleyişleridir (Marcel Erdal). Dolayısıyla tarihteki adlarıyla anılan Fuyü Kırgızlarının dilleri, Kırgızistan Türkçesini kapsayan Kıpçakçaya değil, Hakasçanın yeraldığı Güney Sibirya Türkçesine dahildir. Bunun kanıtı, dillerindeki ses ve söz dağarcığı ortaklıklarıdır. Örneğin Eski Türkçede sözcük içinde ve sonunda yer alan /d/ler genel Türkçede /y/ye, Hakasça ve Fuyü Kırgızcasındaysa /z/ye dönüşür: Eski Türkçe “udımak” eylemi, lehçelerde “uyumak” olurken; Hakasçada “uzumak”, Fuyü Kırgızcasında “uzımak”a değişir. Bu iki Türk diline özgü en ilginç ses değişikliği, kelime başındaki /y/ sesinin genizli bir ses (n, ŋ, m) komşuluğunda /n/ olmasıdır. Bu suretle, örneğin Eski Türkçe “yağmu”, Fuyü Kırgızcasında “namır”, Hakasçada “naŋmır” biçimine evrilmiştir.
Linguistik emperyalizmin kurbanları olarak bugün tek bir konuşuru kalmayan Fuyü Kırgızlarının eğitim ve konuşma dili artık Çincedir. Neyse ki dil materyalleri, Rusya Bilimler Akademisi’nden Edhem Tenişev ve Pekin Milliyetler Üniversitesi’nden Hu Zhenhua öncülüğündeki saha çalışmalarıyla (1960’lardan itibaren) kayıt altına alınmıştı. Zira bugün özellikle ABD ve Kanada gibi en gelişmiş ülkelerde bile, “entegre eğitim sistemi” gibi örtülü politikalarla katledilen yerel dillerin Fuyü Kırgızcası kadar bile şansı olamamıştır.