Temmuz 1931’de hükümete gazete kapatma hakkı tanıyan Basın Kanunu, TBMM’de görüşüldü. Gazeteci milletvekilleri, yasaklarla dolu kanunu savunmak için birbiriyle yarıştı.
Cumhuriyet’in ilanının ardından muhalif gazeteciler 1923 yılı sonunda ve 1925’te İstiklal Mahkemelerinde yargılanmışlardı. Mahkemeler sonucu gazetecilerin bir bölümü hapis ve sürgün cezası alırken, bu cezalardan kurtulanların da gazetecilik yapması engellenmişti. Geride kalan gazetelerin tamamı iktidarı kayıtsız şartsız destekliyordu.
1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kurulunca bu partiyi desteklemeye başlayan Yarın, Son Posta ve Hizmet (İzmir) gazeteleri bir anda müthiş satış rakamlarına ulaştılar. Ama üç ay sonra SCF feshedilip çokpartili sistem denemesinden vazgeçilince, bu gazetelerden Yarın kapandı, diğer ikisi de CHP çizgisine dönüş yaptı.
Cumhuriyet döneminin ilk basın yasası 1931’de çıkarıldı. Hakkı Tarık Us dışındaki gazeteci milletvekillerinin de kabul oyu vererek çıkmasına katkı yaptığı yasa, hükümete “memleketin genel siyasetine dokunacak yayın yapan” gazeteleri kapatma yetkisi veriyordu. Yasaya 1938’de eklenen iki maddeyle gazete ve dergi çıkarmak için yüksek meblağlarda teminat mektubu getirme şartı kondu ve “kötü ünlü kişilerin” gazetecilik yapması yasaklandı.
“Kötü ünlü kişiler” ve “memleketin genel siyasetine dokunacak yayın” ifadeleri yoruma açıktı ve yasayı uygulayanların keyfi hareket etmesine imkan veriyordu. 2. Dünya Savaşı başlayınca baskı arttı.
İlginç bir şekilde, bu baskı döneminde basındaki düşünce yelpazesi genişledi. Gazeteler arasında da savaştaki gibi cepheler oluşmuştu. Almanya yanlısı Cumhuriyet ve Tasvir-i Efkâr’a karşılık Vatan, Akşam ve Tanin müttefikleri destekliyordu. Yine bu saftaki Tan gazetesi, daha ileri bir demokrasiyi savunuyordu ve müttefik ülkelerden Sovyetler Birliği’ne daha yakındı.
Ancak savaşta tarafsızlık politikası yürüten iktidar, iki taraftaki gazetelere de müdahale etmedi. Eğer etseydi, diğer tarafı destekliyor durumuna düşecekti. Savaşta taraf tutulabiliyor ama cephelerdeki gidişatla ilgili Anadolu Ajansı’ndan gelen haberler dışında haber yapılamıyordu. İç politikaya ve ekonomik zorluklara dair haber yapmak zaten imkansızdı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile ilgili AA’dan gelenler dışında haber yapmak da yasaktı. Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nden 14 Aralık 1940’ta gazetelere şu not gönderilmişti örneğin: “Reisicumhur İsmet İnönü, Ankara civarında küçük bir seyahat yapmak üzere Ankara’dan hareket etmiştir. Gazeteler bunun haricinde hiçbir şey yazamayacaklardır”.
Hükümet, gazete kapatma yetkisini savaş süresince sık sık kullandı. Gazetenin neden kapatıldığıyla ilgili bir açıklama yapma zorunluluğu yoktu. Basın Yayın Genel Müdürü, kapatılacak gazeteye telefon ediyor ve kapatma kararını ve süresini bildiriyordu. Gazeteler tam olarak neden kapatıldıklarını bilmedikleri için önlem de alamıyorlardı. Bunun sonucunda ortaya çok tuhaf bir durum çıktı ve gazete sahipleri sansür talep etmeye başladılar. Sansür yasası çıkarsa gazeteler baskıya gitmeden önce denetlenecek, böylece kapanmayacak ve zarar etmeyeceklerdi. Ancak basının iplerini zaten elinde tutan iktidar, sansürcü gibi görünmek istemiyor ve gazeteleri önceden denetleme fikrine sıcak bakmıyordu.
Vatan gazetesinin sahibi Ahmet Emin Yalman anılarında, dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na “Apaçık sansür usulünü uygulasanız bizim hiçbir sorumluluğumuz kalmaz, sorumluluk size geçer. Siz de rahat edersiniz biz de” dediğini, başbakanın ise kendisine “Ben sansür koymam. Anayasa’nın dışına çıkmam. Fakat sen haddini bileceksin, haddini aşarsan cezanı göreceksin” cevabını verdiğini anlatır.
Bu dönemin bir özelliği de radyo haberciliğinin basılı gazetelere üstünlük sağlamasıydı. Gazeteler zaten devlet radyosundan farklı bir haber veremiyordu. Vatandaşlar da hiç değilse savaşla ilgili haberleri daha hızlı ve sık alabilmek için radyoya yöneldi. İçerik kalitesi iyice dibe vuran, üstelik radyo gibi bir rakiple mücadele etmek zorunda kalan gazeteler, kağıt yokluğu nedeniyle sayfa sayısını da azaltmak zorunda kalınca büyük tiraj kaybına uğradılar.
4 ARALIK 1945
Tan gazetesine baskın
1945’te Boğazlar’da ortak denetim hakkı isteyen Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye’de tepki oluşmuştu. Bu havaya rağmen iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini savunan Tan gazetesi, bazı sağcı yazarların provoke ettiği ve CHP il başkanının harekete geçirdiği üniversiteliler tarafından 4 Aralık’ta yağmalanıp tahrip edildi. Gazetenin yakınındaki sol yayınlar satan kitapçıları ve Cağaloğlu’ndan yürüyerek çıktıkları Beyoğlu’nda üç solcu gazete ve dergiyi daha talan eden gruptan yakalanan olmadı. Diğer gazeteler ise Tan’a sahip çıkmak yerine Vatan gibi olayları komünizme karşı haklı bir tepki olarak değerlendirdi.