Dünya tarihinde tahta çıkma törenleri, dinî olarak çok büyük anlam ifade ederdi; çünkü hükümdarların meşruiyetlerini esas olarak Tanrı’dan aldığına inanılır, bu nedenle kutsanırlardı. Günümüzde ise Büyük Britanya Kralı 3. Charles’ın taç giyme töreninde de görüldüğü gibi, merasimlerin gelenekten çok “seyirlik oyun”a benzer yönleri öne çıkıyor.
İngiltere’de Kral 3. Charles, 6 Mayıs’ta başkent Londra’da yapılan törenle tacını taktı. İngiliz Milletler Topluluğu’nun başkanı ve topluluğun 56 bağımsız üyesinden 14’ünün devlet başkanı unvanına sahip olan Kral Charles’ın taç giyme törenini milyonlarca kişi takip etti. Kral Charles, 1066’dan bu yana Westminster Abbey’de yapılan törenlerde taç giyen 40. hükümdar oldu.
Taç giyme veya tahta çıkma töreni, iktidarın bir kişiden bir başka kişiye geçtiğini göstermesine, yani dünyevi bir olay olmasına rağmen, bunun dinî yönü hep öne çıktı; çünkü hükümdarların her zaman Tanrı ile özel bir ilişkiye sahip olduğuna inanılmıştı. Meşruiyetlerinin en önemli kaynağı buydu. Bu nedenle kilise ve tapınaklar bu törenler için en çok tercih edilen yerler olmuştu. Yeni bir Müslüman hükümdar iktidara geldiğinde de camilerde onun adına hutbe okunmuş; yeni bir Japon imparatoru tahta çıktığında bir Şinto tapınağına gidip dua etmiş; bir Hıristiyan kral tacını bir din adamının elinden almaya özen göstermişti.
Osmanlı padişahlarının “cülus” denilen tahta çıkış töreni, sarayda devlet erkanı tarafından kendisine biat edilmesinin ardından, hem dinî yönü olan hem de halkın toplanarak seyrettiği bir “kılıç alayı”yla sona ererdi. Padişahlar, kılıç kuşanmak üzere Eyüp Sultan Türbesi’ne giderlerdi. Taç giymek yerine kılıç kuşanmak, birçok ülkenin geleneğinde vardı. Örneğin Japon imparatorlarına da tahta çıktıklarında “kusanagi-no-tsurugi” (ot kesen kılıç) adlı, kimsenin görmediği, efsanevi bir kılıç sunulurdu ki bu gelenek günümüzde de devam ediyor.
Hıristiyan hükümdarlar içinse önemli olan “taç” giymekti. Bu geleneğin kökeni, Şarlman’ın 25 Aralık 800 tarihinde resmen imparator ilan edildiği dinî törene dayanıyor. O günlerde imparator unvanı, sonraki yüzyıllarda olduğu gibi ayağa düşmemişti. Kelime Latinceden geliyordu. Dünyada tek bir “imperator” olabilirdi, o da İstanbul’daki Doğu Roma (Bizans) imparatoruydu. Frankların ve Saksonların kralı Şarlman’ın Papalıkla vardığı uzlaşma Batı’da yeni bir imparatorun ortaya çıkmasını sağladı. Bu yeni gücün siyasi ve dünyevi ayağını Şarlman, dinî ve semavi ayağını ise Papa oluşturacaktı.
Böylece Roma’daki Aziz Petrus Kilisesi’nde (bugün Vatikan’daki San Pietro Kilisesi’nin yerindeki eski bina) dönemin Papası 3. Leo, Frankların kralını imparator yaptı. Şarlman dua etmek üzere diz çöktüğü sırada Papa hemen tacı alıp başına yerleştirdi; ancak bu hareket Şarlman’ı epeyce kızdırdı çünkü Papa böylece üstünlüğünü ilan etmiş oluyordu. 3. Leo daha sonra onu imparator ilan etti ve önünde secde etti.
Kendisini Avrupa’yı fetih yoluyla birleştiren ikinci bir Şarlman olarak gören Napoléon Bonaparte, bu hadiseden 1.004 yıl sonra, 2 Aralık 1804’te imparator olarak taç giyecekti. Ancak Roma’ya gitmedi, oradaki Papa’yı ayağına, Paris’e getirdi. Tören sırasında da Şarlman’ın düştüğü hataya düşmedi; tacını Papa’nın elinden alıp kendi başına taktı.
Hıristiyan hükümdarlar için taç giyme töreninin dinî açıdan en huşu verici anı, başlarına taç takmak kadar yağ ile kutsanmaktı. İnsanın yüzüne ve bedenine yağ sürerek kutsanması geleneği eski Mısır’a, hatta Hint törenlerine kadar gidiyor. Kutsal yağ töreni Eski Ahit’te de ayrıntılarıyla tarif edilir. Ortaçağ’da Fransa, İngiltere, Sicilya krallarının, İspanya’daki yerel hükümdarların tahta çıkışı sırasında mutlaka kutsal yağ töreni yapılırdı. Fransa’da bugün bile Reims Katedrali’nde saklanan “Saint Ampoule” adlı küçük bir şişede bu kutsal yağdan bulunduğu söylenir. Efsaneye göre, Frankların Kralı 1. Clovis, 493’te ilk defa Hıristiyanlığı kabul ettiğinde bu şişe gökyüzünden ona indirilmişti!
Kutsal yağ töreni, Kilise’nin hükümdarın saltanatına verdiği onayın simgesiydi. Uygulamanın, kralı kiliseye tabi hâle getirdiği söylenebilirdi; ama bir yandan da kralı bir anlamda başrahip, hatta bir aziz statüsüne yükseltiyor, Avrupa rejimlerine kilise hiyerarşisinin dışında doğrudan doğruya dinî bir veçhe kazandırıyordu. Bunu, Protestan İngiltere kralından Katolik Fransa kralına ve Ortodoks Rus çarına kadar hepsinin yağla kutsanmasından da anlıyoruz.
İngiltere ve Danimarka hükümdarlarının 16. yüzyılda Papalık’tan ayrılarak kendi (Protestan) kiliselerinin başına geçmesi de kutsal yağ törenini değiştirmedi. Bu hükümdarlar yeni bir inancın resmî lideri olmalarına rağmen, kendilerinden önce yüzyıllarca sürmüş ayin düzenini terketmediler. Hatta yeni bir dinsel taç giyme töreni yaratmak için kafa patlatırken, arada birkaç kralın daha eski Katolik düzende tahta çıkması gerekti. Kısacası bugün Büyük Britanya Kralı 3. Charles’ın tahta çıkışı sırasında Westminster Kilisesi’nde yapılan kutsal yağ töreni, aslında İngiltere’nin kendi geleneği değil; kökü Hıristiyanlıktan da eskiye, Doğu’ya uzanan bir ayin.
Bugün İngiltere hükümdarı dışında Avrupa’da tahta çıktığında yağla kutsanan başka bir kral veya kraliçe bulunmuyor. Büyük Britanya dışında Avrupa’daki krallıklar birer yazılı anayasaya sahip. Dolayısıyla hükümdarın tahta çıkışında anayasaya sadık kalacağına dair parlamento önünde yemin etmesi ve bir konuşma yapması; üstü açık bir otomobille, yürüyerek veya eski bir saltanat arabasıyla başkent sokaklarından geçmesi; sonra da saray balkonundan halkı selamlaması; geceleyin de bir-iki havai fişek fırlatılması yeterli bir taç giyme töreni sayılıyor. Yakın zamana kadar bazıları, isterlerse ayrıca kilisede düzenlenen bir ayine katılırken, son yıllardaki hükümdar değişikliklerinde (Hollanda 2013, Belçika 2013, İspanya 2014) hiçbir dinî tören yapılmadı.
Japonya’nın, taç giyme törenin ihtişamı ve tarihî kökeniyle ilgili iddialar açısından Büyük Britanya ile rekabet edebilecek tek ülke olduğunu söyleyebiliriz. İmparator Naruhito ile İmparatoriçe Masako’nun 2019’daki tahta çıkış töreni günlerce sürmüştü. Buradaki iddia, törenin ta 781’de İmparator Kanmu’nun tahta çıkışı sırasında yapılanın en azından bir benzeri oluşuydu. Oysa Kanmu’dan bugüne geçen yüzyıllarda Japon imparatorları sık sık gerçek iktidarı Şogun sülalelerine kaptırmış; başkentleri Kyoto’daki yıkık-dökük saraylarında tahta çıkış töreni yapamayacak kadar parasızdılar. Yine de bu hükümdar, sonuçta Güneş tanrıçası Amaterasu’nun dünyaya gönderdiği torunu olan ilk imparatorun soyundan geliyordu.
İmparatorluk ailesi, Meiji reformuyla (1868) yeniden önem kazandıktan sonra, gayet gösterişli tahta çıkış törenleri yapmaya başladı. Bugün bile İmparator Naruhito ile eşi, tahta çıkış sırasında 1 günlerini tamamen Şinto ayinlerine adıyorlar. Ancak tahta çıkışın önemli bir parçası da yasama, yürütme ve yargı erklerinin temsilcilerinin katıldığı tören. Sonuçta kraliyet, geleneği modernlikle birleştirme konusunda başarılı kurumlardan biri olduğunu çoktan kanıtladı.
SKANDAL TÖRENLER
Taç giyme ve lanet
Kraliçe kapıyı yumrukluyor
İngiltere Kralı 4. George 19 Temmuz 1821’de görkemli, hatta kimilerinin “sonradan görme” diyeceği kadar şatafatlı bir taç giyme töreni düzenledi. Ancak o sırada eşi Kraliçe Caroline’den boşanmak istediğinden onun törene katılmasını da yasakladı. Kraliçe taraftarlarıyla birlikte Westminster Kilisesi’nin kapısından geri çevrilince yan kapılardan birine gitti. Oradan da içeri alınmadı. Kendisini destekleyen halkın “Utanın! Utanın!” protestoları altında ısrarından vazgeçerek döndü. Kraliçenin iki hafta sonra ölmesi kralı çok rahatlattı.
Son çarın kanlı töreni
Rus Devrimi’nde öldürülen son Rus Çarı 2. Nikolay ve eşi Aleksandra Fiyodorovna’nın 1896’da Moskova’da yapılan taç giyme töreni bir trajediye neden oldu. Ulusal bayram ilan edilen 18 Mayıs günü Moskova’daki Hodinka alanı, halk için düzenlenen eğlencelere ayrılmıştı. Burada halka yiyecek ve içecek dağıtılacaktı. Ancak izdiham sonucu 1.300’ü aşkın insan öldü, bir o kadarı da ağır yaralandı. Törenler yine de devam etti; özellikle aynı gece Fransız Elçiliği’nde verilen baloya çarla çariçenin katılması tepkiye neden oldu.
Marie Antoinette’e para yok
Tahta çıkış törenleri eskiden de yapılan harcamalar nedeniyle eleştiri konusu olurdu. Fransız Devrimi sürecinde 1793’te giyotinle idam edilen Fransa Kralı 16. Louis’nin taç giyme töreni de ülkenin iflas durumundaki bir anına rastlamıştı. Kral, 11 Haziran 1775’te Reims Katedrali’nde taç giydi. Kraliçenin de eşiyle birlikte taç giyip kutsanması âdet olduğu hâlde, devletin kasası delikti. Bu nedenle Fransız hükümeti Kraliçe Marie Antoinette’e taç giydirilmemesine karar verdi. Kraliçenin annesi Avusturya İmparatoriçesi’nin itirazlarına rağmen, Marie Antoinette törene sadece bir seyirci olarak katıldı.