Meksika’nın İspanya Krallığı tarafından işgal edilmesinin 500. yılı olan 13 Ağustos’ta, Zapatistalar bir yelkenliyle İspanya kıyılarına çıkarak “isyan virüsü”nü Avrupa kıtasına yayacaklarını açıkladılar. “Karşı işgalciler” Avrupa kıtasının adını da “SLUMIL K’AJXEMK’OP” (İsyancı Toprak) olarak değiştirdiklerini duyurdu. Köylerden başlayarak dünyayı değiştirmeye uzanan Zapatist hareketin dünü-bugünü…
Haziran ayında farklı Maya halklarından dört kadın, iki erkek ve bir transtan oluşan 7 kişilik Zapatist Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN) delegasyonu, 1903 Hollanda yapımı La Montaña (Dağ) adlı yelkenliyle okyanusa açıldı. İspanya’nın Galiçya bölgesindeki Vigo limanına yanaşacak olan delegasyona, uçakla 100 kadar delege daha katılacak. Yelkenlinin rotasında Türkiye ve Rusya da dahil olmak üzere 30 Avrupa ülkesi var. Amaçları ise 13 Ağustos 1521’de, Aztek medeniyetinin başkenti Tenochtitlán’nın İspanyollar tarafından “düşürülmesinin” 500. yılında, Madrid’de “isyan virüsünü” Avrupa kıtasına yaymak için bir “karşı işgal” hareketine girişmek! Avrupa turneleri sırasında farklı kesimlerden muhataplarıyla fikir alışverişinde bulunmak da hedefler arasında.
Bu son derece simgesel yolculukta, Zapatistaların altını çizmek istedikleri iki mesaj var. Madrid’e İspanya devletinden veya Katolik Kilisesi’nden bir özür duymak için gelmediklerini vurguluyorlar. Aksine, bu kurban rolünü reddederek İspanyollara “Bizi hâlâ fethedemediniz; hâlâ direniyoruz ve isyana devam ediyoruz” demek istiyorlar. Bu vesileyle sömürgecilik tarihini kökünden değiştirecek bir isim değişikliği yaptıklarını duyurmayı da ihmal etmiyorlar: “Şu anda orada yaşayanların ‘Avrupa’ dedikleri bölgenin bundan böyle ‘SLUMIL K’AJXEMK’OP’ (İsyancı Toprak ya da Teslim Olmayan Toprak) olarak adlandırılacağını duyuruyoruz. Burası teslim olmayan bir kişi bile kaldığı sürece hem yerli halk hem de yabancılar tarafından böyle bilinecek”.
Kasım 1983’te Ulusal Kurtuluş Kuvvetleri’nden (FLN) bir grup, Chiapas eyaletinde Che Guevara tarzında bir devrim ateşini yakmak üzere “Zapatist Ulusal Kurtuluş Ordusu”nu kurdu. 1 yıl sonra aralarına önce “Subcomandante Marcos”, daha sonra ise “Galeano” isimleriyle bilinen bir üniversite hocası da katıldı.
EZLN’nin yola çıkış noktasıyla, bölgesel Maya kavimleriyle etkileşime girdikten sonraki hâli oldukça farklıydı. 90’ların başında yerel ırkçı seçkinlerin otoriterliği; liberalleştirilen Meksika ekonomisinde bölgenin temel ürünü kahvenin fiyatlarında yaşanan düşüş; 1992’deki Anayasa değişikliğiyle tarım reformunun hayal olması; Chiapas’ın yerli halkının “Demokrasi, Özgürlük, Adalet” sloganıyla ayaklanmasına neden olmuştu. Ayrıca ABD ve Kanada arasında bir serbest ticaret anlaşmasının (ALENA) imzalanmasıyla, Meksika’nın zenginlikleri tam manasıyla peşkeş çekilmeye başlanmıştı.
1993’ü 1994’e bağlayan gece, Zapatist hareketin isyanı patlak verdiyse de, yerliler ağır bir yenilgiye uğradı. Hükümet bölgenin askerîleştirilmesine ağırlık verirken Zapatistler de barışçıl gösterilerle taleplerini dünyaya duyurmaya çalıştılar. Marcos’un bir gerilla olarak silahla ilişkisi oldukça paradoksaldı: “İktidarı silahla fethedenlerin asla yönetemeyeceğini düşünüyoruz. Fikirlerini kabul ettirmek için silaha başvuranlar, şüphesiz görüşlerinde çok yoksullardır” diyordu.
Şubat 1996’da Maya komutanlarıyla kendi geleceklerini belirlemeleri ve yerli kültürlere saygı gösterilmesi için yapılan anlaşmayı ne hükümet ne meclis uyguladı. Zapatist köylere karşı yürütülen düşük yoğunluklu savaş ise hareketi zayıflatmak bir yana, güçlendirdi. 1996’da sömürü ve ayrımcılığa karşı düzenlenen Yerli Ulusal Kongresi (CNI) ülkedeki farklı yerli grupları biraraya getirdi. 1996’da düzenledikleri uluslararası “İnsanlık için Neoliberalizme Karşı İntergalaktik Konferans” ise EZLN’yi küreselleşme karşıtı hareket içinde dünya çapında görünür kıldı.
Ancak hükümet ve isyancılar arasında imzalanan tek antlaşma olan San Andrés Antlaşması’nın 10 yıl sonra bile uygulanmadığını gören Zapatistler, Ağustos 2003’te Anayasa’nın onlara tanımadığı özyönetim hakkını fiilen uygulamaya koydular. Yetkilerin her an geri çağrılabilir olduğu, sürekli rotasyon gibi ilkelere dayanan bu sistemde; eğitim, sağlık ve hukuk alanlarında konseyler kurarak bütün zorluklara rağmen toplumsal alanda önemli ilerlemeler kaydettiler.
Şu anda Chiapas’taki “özerk” yönetim, 20. yılını doldurmuş durumda. Bu bölge, Meksika içinde küçük gibi gözükse de nüfuz alanları Belçika’nın yüzölçümü kadar… Nüfus bakımından ise 100-200 bin insanı kapsıyor. Yerel ve uluslararası turizmin önemli yer tuttuğu Chiapas ekonomisi, aynı zamanda kahve, muz, kakao, mısır, şekerkamışı, bal gibi ürünlere de dayanıyor.
Zapatizmin kendine özgü sembollerini, Avrupa’yı “işgale” çıkan delegasyonun rotasını gösteren web siteleri “Enlace Zapatista”da yayımlanan bir fotoğraftan hareketle anlamaya çalışmak gerek: Bir EZLN militanının arkasında, merkezinde Meksika ulusal bayrağı olmak üzere Che Guevara, Emiliano Zapata ve yerli kadın figürleriyle bezeli bir duvar resmi bu. Zapatizm bütün bu referansları bağrında topluyor. Ancak Avrupa’da onları karşılayacak farklı kesimler bu fotoğrafı kullanmıyor. Kimisi için Che’nin çehresi, kimisi için Meksika ulusal bayrağı hoş karşılanmamış olsa gerek.
Zapatistler kendilerini Maya yerlisi olduğu kadar Meksikalı olarak da kabul ettikleri için bütün resmî eylemlerinde ulusal bayrağı da kullanıyorlar. Başından itibaren “farklı ve eşit” olarak kabul edilmeyi talep ediyorlar. Toplumsal adalet, eşit yurttaşlık ve farklılıklara saygı…
2000’li yıllarda Zapatizm, kuruluşundan beri öne çıkardığı “neoliberalizme karşı mücadele”yi “anti-kapitalizm” ile değiştirdi. Bu değişiklikle birlikte geleneksel destekçilerinin, özellikle de Avrupa’daki ılımlı solcuların desteğini kaybetti. Bu Avrupa seferinde de Zapatistlerin destekçileri arasında otonomlar, liberterler veya anarşistler öne çıkıyor. Özellikle gençler; ırkçılık karşıtlığı, ekoloji, iklim krizi, cinsiyet eşitliği, cinsel farklılıklara saygı ve “dekolonyal” meselelere ilişkin Zapatistalarla tartışmaya değer veriyorlar. Ancak sendikaların ve diğer kitle örgütlerinin katılmayacağı, gençlerle sınırlı kalacak buluşmalar, seferin siyasal etkisini zayıflatıyor.
“Bu sistemi ehlileştirmek mümkün değil” diyor Zapatistler. “Sistem vahşi bir hayvan olsa belki ehlileştirilebilir, ancak ekosistemi çökerten, ölümcül bir yıkım makinası ehlileştirilemez. İnsanlığın hayatta kalabilmesi, kapitalizmin yıkılmasına bağlıdır”. Zapatist özerkliğin bölgesel mercii, konseyler. Ancak özerklik, öncelikle köylerin bağrında oluşturulan topluluk meclisleriyle başlıyor. Sonra 10 dolayında köyü kapsayan komünler geliyor. Üçüncü düzeyde, 3-7 komünü içeren bölgeler oluşuyor. Zapatist bölgelerde, her biri “Caracol” (Zapatizmin simgesi salyangoz) diye adlandırılan bir bölgesel merkeze bağlı 5 konsey bulunuyor. Konseye seçilenler her an geri çağrılabiliyor ve yenilenmeyecek şekilde 3 yıllığına seçiliyorlar. Alınacak kararlar bölgesel meclislerde tartışıldıktan, onların da görüşü alındıktan sonra sonuca bağlanıyor. Köylerden başlayan bu yürütme tarzıyla, siyasetin bir uzmanlık alanı olmaktan çıkarılması hedefleniyor.
Meksika federal devletinin EZLN’e karşı siyasal manevraları ise 1994-1995’te olduğu gibi ordunun doğrudan müdahalesi; 1995-2000 arasında olduğu gibi cinayetler; kitlesel paramiliter yapıların oluşturulması; nüfusu yerinden etme; topluluklar arasında iç anlaşmazlıklar yaratma çabalarıyla devam ediyor. Bunun en canlı örneği 2014’te La Realidad’da Galeano’nun öldürülmesiydi (Marcos bu olaydan sonra adını değiştirerek “Galeano” ismini aldı). Merkezî devlet son olarak yerlilerin toprağından geçecek turistik “Maya Treni” gibi projelere niyetlenince, Zapatistler kesin olarak buna karşı çıkacaklarını bildirdiler.
Yaklaşık 30 yıllık geçmişi olan Zapatist hareketin, kendi içinde evreleri var. 1994-2001 arasında silahlı ayaklanma, ardından “Neoliberalizme Karşı İnsanlıktan Yana Buluşma”, Mexico’ya yürüyüş gibi olaylar öne çıktı. 2001-2012 arasında ise daha önce kendilerine geniş yer veren medya sessizliğe gömüldü ve hatta Zapatistlerin kendileri de son yıllarında önceki dönemlere göre sessiz kaldılar. 2013’ten sonra ise yeniden ulusal ve uluslararası ölçekteki faaliyetleriyle kendilerinden sözettirmeye başladılar. 2013’te 20 yıllık özerklik deneyimlerinin bilançosunu çıkarmak üzere 5 bini aşkın insanla birlikte isyancı köyleri ziyaret edip özerkliğin nasıl işlediğini gösterdiler. 2014’te kapitalizme karşı direniş ve isyanların dünya festivalini düzenlediler. 2015’te kapitalizme karşı eleştirel düşünceye, ayrıca sanat ve bilime dair uluslararası buluşmalar düzenlediler. 2017’de Yerli Ulusal Konseyi’yle birlikte, sözcüsünü 2018 seçimlerinde başkan adayı olarak gösterecekleri bir yerli konseyi oluşturdular.
Zapatistlerin siyasal düşüncelerinde devrim, geleneksel olarak iktidarın fethiyle özdeşleştirildiği için, “isyan” kelimesi tercih ediliyor. Ancak EZLN’nin askerî bir örgütlenme olduğu iddiası aldatıcı. Zapatist deneyimin yörüngesi, silahın sivil siyasal biçimler lehine bir kenara konulması olarak özetlenebilir. Ancak hükümetle bir barış antlaşmasının imzalanmamış olması, silahın simgesel olarak da olsa varlığını sürdürmesini kaçınılmaz kılıyor. 2003’ten bu yana Zapatistlerin temel çalışması Chiapas’ın isyancı köylerinde özerkliğin inşaına yönelik ve bu çalışma tamamıyla sivil. EZLN içinde silahlı mücadele yanlısı bir grup olmakla birlikte ezici çoğunluk bu köylerde yaşıyor. Ekolojik hassasiyetlere dikkat edilen bölgede, kullanılan tohumdan başlayarak geleneksel tarıma özen gösteriliyor. Mısır, havuç, kabak gibi temel ürünlerin yanısıra pirinç, meyve ve bal gibi farklı ürünler de yetecek kadar üretiliyor. Ayrıca çeşitli zanaatkarlık faaliyetleri sürdürülüyor.
Zapatist deneyim kendisini bir model olarak değil Meksika ve ötesi için bir esin kaynağı olarak sunuyor. Bu, özellikle kapitalizmden kurtuluş için devletçi olmayan bir çözüm peşinde koşanlar için gücünü ve etkisini hâlen koruyor.
YAŞAYAN EFSANE: SUBCOMANDANTE
Marcos idi, Galeano oldu
Asıl adı Rafael Sebastián Guillén Vicente olan EZLN sözcüsü Subcomandante Marcos, son 30 yılın hiç şüphesiz en ilginç simalarından biri.
1957 doğumlu Marcos, ilk gençliğinde bir Cizvit okulunda eğitim gördü. Üniversitede felsefe ve edebiyat okurken, devlet başkanının madalya takacağı kadar başarılı bir öğrenciydi. Don Kişot’u tercih edeceğini söylese de bu dönemde Marx, Engels, Foucault ve Althusser okudu. Üniversitede profesörken, 1984’te istifa ederek bir yıl önce kurulmuş olan EZLN’ye katıldı. 1986’da örgütün başına geçti.
Chiapas’taki yerli halkla birlikte adalet arayışını sürdürürken onu eşcinsel olduğu için aşağılamak isteyenlere verdiği cevap bir manifesto niteliğindeydi: “Marcos, San Francisco’da bir eşcinsel, Güney Afrika’da bir karaderili, Avrupa’da bir Asyalı, San Ysidro’da bir Chicani yerlisi, İspanya’da bir anarşist, İsrail’de bir Filistinli, San Cristobal sokaklarında bir Maya kızılderilisi, Neza’da (Mexico’da büyük bir gecekondu bölgesi) bir çete üyesi, (solcu halk müziğinin etkili olduğu) Ulusal Üniversite’de bir rockçı, Almanya’da bir Yahudi, Savunma Bakanlığı’nda bir halk temsilcisi, Soğuk Savaş sonrası dönemde bir komünist, galerisi veya mevkii olmayan bir sanatçı, Bosna’da bir barış taraftarı, Meksika’daki herhangi bir şehrin, herhangi bir mahallesinde bir cumartesi gecesi evde yapayalnız bir evkadını, CTM’de (grevlere şiddetle karşı hükümet taraftarı bir sendika federasyonu) bir grevci, arka sayfalara yer doldurması için haber yazmak zorunda bırakılan bir muhabir, gece saat 10’da metroda yalnız başına bir kadın, topraksız bir köylü, işten atılmış bir işçi, mutsuz bir öğrenci, serbest piyasa ekonomisinin tam ortasında bir muhalif, ne kitabı ne de okuyucusu olan bir yazar ve tabii Meksika’nın güneydoğusundaki dağlarda bir Zapatista’dır”.
Aldığı bir kararla ona karşı sürdürdüğü adli kovuşturmalara son veren hükümet, devlet tarafından isyan ve terörizmle itham edilen Marcos’un peşini 2016’da bıraktı. Maskesi, piposu, şiirsel ve folklorik söylemiyle EZLN’nin propaganda makinesi olan Marcos, 2014’te artık EZLN’nin sözcüsü olmadığını ilan etti. La Jornada’da yüzlerce makalesi yayımlanan Marcos’un kitapları arasında, ünlü polisiye yazarı Paco Taibo II ile yazdığı bir roman da bulunuyor.