Büyükelçi Konstantinos Koutras, Ankara’da, Brüksel’de, New York’ta görev yapmış tecrübeli bir diplomat. İki ülke arasında çok eskilere dayanan tarihî ilişkilerden, günümüze ve geleceğe uzanan gelişmeleri değerlendiren Koutras şöyle diyor: “İki halk da barış içinde birarada yaşama mesajı veriyor. Bize düşen, onları hayalkırıklığına uğratmamak!”
Sayın Koutras, Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu olarak atanmanızdan önceki görevleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Öncelikle Yunanistan Başkonsolosu olarak, bu güzel ve tarihî şehirde bulunmaktan büyük mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. 2003-2007 arasında Yunanistan Ankara Büyükelçiliği’nde büyükelçilik sekreteri olarak görev yaptığım dönemdeki gibi, ikinci defa Türkiye’de görev yapmak benim için büyük bir onur ve mutluluk. Öncesinde ise Brüksel’de Yunanistan’ın Avrupa Birliği Daimi Temsilciliği’nde Adalet ve İçişleri Dairesi Başkanı olarak görev yaptım. Bilindiği üzere bir diplomatın hayatı yurtdışında görev yapmak ve yurtiçinde hizmet etmek arasında gidip gelir. Yurtdışında geçirdiğim 8 yılın ardından, Atina’da Dışişleri Bakanlığı Merkez Teşkilatı’nda yaklaşık 4 yıl süreyle Bakanlık Temsilcisi görevi dahil olmak üzere çeşitli görevlerde bulundum. 2016 yazında da Yunanistan’ın New York Başkonsolosu olarak görevlendirildim. Ekim 2023 başından itibaren Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu olarak görev yapıyorum.
İstiklal Caddesi’ndeki Yunanistan Başkonsolosluğu binasının tarihçesi hakkında bilgi verir misiniz?
İstanbul’un ticari ve kültürel yaşamının kalbinde yer alan simgesel, tarihî bir yapıdır. Bu güzel binanın varlığını daha iyi kavrayabilmek için 19. yüzyıl sonu İstanbul’una, binanın inşa edildiği ve dönemin banker-işinsanlarından Şişmanoğlu ailesinin ikamet olarak kullandığı zamana dönmemiz gerekir. Cumhuriyet döneminde, 1939’da, Konstantinos Şişmanoğlu, ailesinin malikanesini “Yunanistan’ın Evi” olarak kullanılması amacıyla Yunan Devleti’ne bağışlama kararı aldı. Malumunuz, Yunanistan’ın savaş ve savaş sonrası yıllardaki ekonomik durumu, acil restorasyon müdahalelerine olanak sağlayamadığından, bina, Amerikan Konsolosluk Heyeti’ne (United States Information Services-USIS) kiralandı. 1952’den 1968’e kadar USIS kütüphanesini, bir marangoz atölyesini, bir radyo ve televizyon stüdyosunu ve zemin katta da 3 ticari dükkanı barındırdı. Bina 1973’te tarihî eser statüsüne alındı ve 2000’den itibaren radikal bir restorasyonla orijinal hâlini ve güzelliğini tekrar kazandı. O tarihten bu yana konsolosluk ikametgahı ve ağırlıklı olarak başkonsolosluğun kültürel faaliyetlerine evsahipliği yapıyor. Bu kültürel faaliyetlere çok sayıda Türk vatandaşının katılmasından mutluluk duyuyorum. Kısacası bu mekan, bizim Türk vatandaşlarıyla ve tüm vatandaşlarla dışa yönelik bağlantımızdır. Bu tarihî binada Sakkoulidis Koleksiyonu’nun yanısıra zengin bir kitap koleksiyonuna sahip bir kütüphane de bulunmakta. Rahip ve koleksiyoner Meletios Sakkoulidis’in kızı Ivi tarafından bağışlanan benzersiz kitap koleksiyonu, 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında İstanbul’da basılmış, Osmanlı Devleti’ndeki Rumlar’ın ve özellikle İstanbul Rumları’nın yaşamının her kesitine değinen 12 bin materyeli içeriyor. Tüm bu kitaplar, araştırmacılara kolaylık sağlamak amacıyla dijital ortama aktarılma sürecinde.
Geçen yılın sonunda Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı Atina Bildirgesi’nin ve Erdoğan’ın Atina ziyaretinin, ülkelerimiz arasındaki ilişkiler açısından önemi konusunda ne düşünüyorsunuz? Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkileri geliştirmek için projeleriniz var mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Aralık 2023’teki Atina ziyaretinden bir gün önce Yunanistan’ın saygın bir gazetesine verdiği röportajda, iki ülke arasında “yeni bir sayfa”dan ve “kazan-kazan” ilkesinden sözetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işbirliği ve diyalogdan yana teşvik edici mesajları, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile yaptığı görüşmenin yanısıra, Türk heyetindeki Bakanların Yunan mevkidaşlarıyla yaptığı görüşmelerle de teyit edildi. Nitekim bu olumlu hava hem Miçotakis-Erdoğan ortak basın toplantısına hem de Atina Deklarasyonu’nun imzalanmasına yansıdı.
2023 Ekim başından itibaren Türkiye’deyim. Ancak şunu belirtmek isterim ki, bir diplomatın temel aldığı ana plan, Dışişleri Bakanlığı’ndan aldığı talimatlar ve kendi kişisel-manevi geçmişinin bugüne taşıdığı değerlerle şekillenir. Ben de Yunanistan İstanbul Başkonsolosu olarak, Yunan-Türk yakınlaşmasının gelişmesine katkı sağlayacak, gelecekteki dinamiklere ivme kazandıracak temeller üzerinde çalışıyorum.
Türk ve Yunan halkının ortak özellikleri nedir sizce? Türkiye sizde ne tür hisler uyandırıyor?
Ankara’daki diplomatik kariyerimden beri dost Türk halkını tanıma fırsatı buldum. Gerçekten de Yunanistan ve Türkiye’nin tarihî ve coğrafi yakınlığı kaçınılmaz biçimde ortak referans ve algı koşulları oluşturuyor. “Ortak özellikler” olarak tanımladığınız noktaları, somut olarak iki ülkeyi gezerek rahatlıkla görebilirsiniz; bu da karşılıklı anlayışa ve pek çok konuda ortak anlayışa katkıda bulunuyor.
Yunan ve Türkler’in uzun yıllar birlikte yaşamalarının kazandırdığı ortak değer ve alışkanlıkların, ticari ve sosyal ilişkileri geliştirmeye ve siyasi meselelerin çözümüne katkısı var mıdır?
Bunun cevabını benden önce iki halkımız da vermişti, biliyorsunuz. Bu durumu sürekli olarak karşılıklı ziyaretlerle, tarihe olan hayranlıklarıyla, doğa-çevre-deniz-kültür-lezzet ortaklıklarıyla kanıtlıyorlar. Binlerce Türk turist Yunanistan’ı, çok sayıda Yunan da Türkiye’yi ziyaret ediyor. Ayrıca ticari misyonlar ve üst düzey işbirlikleri, iki ülkenin ekonomik ilişkilerinin güçlendirilmesine fırsat sağlıyor. İki halk da uyumlu ve barış içinde birarada yaşama mesajını veriyor. Bize düşen ise onları hayalkırıklığına uğratmamak! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyareti ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile görüşmesi sırasında alınan, Türk vatandaşlarına 10 Yunan adasını daha rahat ziyaret etme olanağı sağlayacak 7 günlük vize verilmesi yönündeki karardan dolayı çok mutluyum; bu kararın, iki halkın ilişkilerine büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Türkiye’deki Rum okullarının tarihi ve bugünü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
İstanbul ve Gökçeada, Lozan Antlaşması’na göre Türkiye’de Rum okullarının faaliyet gösterdiği bölgeler. Rum okullarının tarihi, bu bölgedeki Rum varlığının tarihiyle ayrılmaz bir bütündür; bunu da çoğu 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş ihtişamlı binalardan anlayabiliriz. İstanbul-Fener’de “Kırmızı Okul” olarak bilinen tek bir okul bile başlıbaşına bir kültürel değerdir. Diğer iki sembol okul da, Taksim Meydanı’na çok yakın Zapyon Lisesi ve Beyoğlu’nun kalbindeki Zografyon’dur. Ayrıca Şehir Okulları olarak adlandırılan çok sayıda okul vardır. İstanbul ve Gökçeada’daki bu okulların Türkiye’de dinamik bir varlık göstermesinden büyük gurur duyuyoruz. Eğitim ve eğitim yoluyla yüksek düzeyde bilgi sağlanması, Türkiye’deki Rum varlığının her zaman belirleyici özelliği olmuştur.
İstanbul Ortodoks Patrikhanesi’nin tüm dünyadaki Hıristiyan âlemi ve Yunan cemaati için önemi nedir?
“Ekümenik” Patrikhane 1000 yılı aşkın bir geçmişe sahip ve Türkiye topraklarının en eski kurumlarından biridir. Konstantinopolis Kilisesi’nin tarihi, Havari Andreas’ın ilk piskopos olarak anıldığı erken Hıristiyanlık yıllarından başlar ve tarihsel olarak şimdiki “Ekümenik” Patrikhane, Bizans İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti olarak günümüze kadar uzanır. Din adamlarından büyük şahsiyetler bu tarihî kurumu yönettiler ve sadece dinî alanda değil diğer alanlarda da izlerini bıraktılar. Patrik Bartholomeos Ekim 1991’den bu yana Ortodoksluğun başında bulunuyor ve mezhebe bakılmaksızın hem dinî liderlerden hem de dünya çapındaki devlet liderleri ve siyasilerden büyük saygı görüyor. Kendisini her fırsatta Ankara’ya davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere, ülkenin diğer devlet ve siyasi kurumlarının ve her şeyden öte Türk halkının saygısını kazanmasından ötürü büyük mutluluk duyuyorum.