Kadim Türk yazıtlarındaki taluy, deniz ve okyanus anlamlarına gelir. Türkçenin “engin su kitlesi” anlamlı diğer sözcüğü teŋiz ise Moğolcaya tengis ve çiŋgis biçiminde geçer ve Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Temüçin’in unvanı olur. Liderler, derinlik ve genişliği simgeleyen okyanus anlamlı bir sözcükle nitelenmiştir.
Asya’da denize en uzak üçüncü ülke olan Moğolistan, ortalama 1.580 metre rakımıyla devasa bir platodur. Orhon Yazıtları’nın bulunduğu Arhangay Aimag’a en yakın deniz (Sarı Deniz), 2.344 km güneydoğudadır. Burası Moğolcada Şar Tengis olarak anılır. Her ikisi de Türkçe olan bu sözlerden şar, sarı renk adının; tengis de Eski Türkçe teŋiz’in (<deniz) Moğolca biçimleridir. Türkoloji otoritelerince çok eski bir sözcük olduğu kabul edilen teŋiz, kadim Türk yazıtlarında bir kez bile geçmez. Yerine hem deniz hem de okyanus anlamlarına gelen, modern Türk dillerinin çoğunun unuttuğu taluy kullanılır. Tonyukuk, daha önce hiçbir Türkün erişemediği Sarı Deniz’e ordusuyla gelen ilk Türk olmakla böbürlenirken, bu denizden Taluy Ögüz olarak sözeder.
Türklerin çoğu artık hatırlamasa da taluy, Moğol ve Sibirya Türk dillerinde halen çok canlıdır. Moğolcada dalay şeklini alıp hem eski anlamını korur hem de imparatorun görkemini vurgulayan bir sıfat olarak “evrensel” mecazıyla karşımıza çıkar. Ögedey, Moğolların Gizli Tarihi’nde kendisini dalay-yin kahan (okyanusun/evrenin kağanı) olarak anarken; Güyüg Han, Papa 4. Innocent’e yazdığı mektubun (1246) mührüne unvanını dalay-in kan (okyanusun hanı) olarak yazar. Bitişik sınırlara sahip tarihin en geniş imparatorluğunda, liderlerin derinlik ve genişliği simgeleyen okyanus anlamlı bir sözle nitelenmesi şaşırtıcı değildir.
Bu mecazlaşmadan sadece imparatorlar değil, Tibet’in en büyük ruhani liderleri de payını alır: Moğolların Kubilay Han döneminde başlayan Budizme eğilimleri, Altan Han (öl. 1583) zamanında Budizmi kitlesel kabullerle zirveye çıkar. Altan Han, 1578’de Tibetli Budist vaiz Sonam Gyatso’yu Kökenuur’a (Qinghai) davet eder. Chabchiyal Manastırı’ndaki buluşmada Sonam Gyatso, Çingis soyundan gelmeyen Altan Han’ı Kubilay’ın reenkarnasyonu ve Budizmin evrensel hükümdarı ilan ederken; Altan Han da ona, Lamaist liderlerin yüzyıllar boyu taşıyacağı Dalay unvanını bahşeder. Altan’ın dalay sözcüğünü seçmesinde, Budist liderlerin adlarına eklenen Tibetçe gyatso’nun (okyanus) anlamı da etkili olmuştur. Nitekim günümüzdeki 14. Dalay Lama’nın Tibetçe adı Tenzin Gyatso’dur.
Kadim Türk yazıtlarındaki taluy, Tibetçeye adeta kutsanmış bir anlam dönüşümüyle intikal ederken; Türkçenin diğer “engin su kitlesi” anlamlı sözcüğü teŋiz, Moğolcaya tengis’in yanısıra çiŋgis biçiminde de geçer ve 1206’daki büyük kurultayda Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Temüçin’in hükümdarlık unvanı olur. İlk defa Finlandiyalı dilbilimci Gustav J. Ramstedt’in 1902’de ortaya attığı teŋiz-çiŋgis aynılığını Paul Pelliot, Christopher Beckwith gibi sinologlar, “Çiŋgis Han=evrensel hükümdar” mecazlaşmasıyla birlikte kabul ederler.
Böylelikle Moğollar hem siyasi hem de dinî liderlerini aynı anlamı taşıyan farklı iki Türkçe sözle onurlandırmış olurlar. Günümüzde Moğollar tengis’i daha çok içdeniz (Har tengis=Karadeniz), dalay’ı ise okyanus ve nadiren büyük göller için (Baygal dalay=Baykal) kullanmayı sürdürür.