Tarihte kutsal kitaplardan sonra en çok satan, en çok konuşulan ve en çok “olay yaratan” eser, Karl Marx’ın 1867’de ilk cildini tamamladığı . Her ne kadar önsözünde “Anlatılan senin hikayendir” dense de anlamak için epey bilgi gerektiren , 150 yıldır sosyalizm-komünizm mücadelesinin temel referans kitabı kabul ediliyor. Bir kitabın dünyada ve Türkiye’deki kısa tarihi.
Meşhur kitabın Almanca orijinalinin önsözünde “Anlatılan senin hikayendir” der Karl Marx. Duyan da okuyunca anlayacağını sanır. Oysa çetrefil denebilecek bir okuma ile bile altından kolay kolay kalkılamayacak bir kitap sözkonusu. Anlamak için, örneğin Roman Rosdolski’nin
veya bugünkü (ve elbette yarınki) anlam ve önemi için Ernest Mandel’in gibi kitapları da devirmek gerekir.Karl Marx’ın Kapital‘i, nihayetinde henüz kapitalizmin gerçek anlamıyla bir dünya sistemi olmaktan çok, geniş bir bağımsız ve zanaatkâr-çiftçi okyanusunda kendi halinde bir ada olduğu bir dönemde, 150 yıl önce yazılmış bir kitap. 150 yıldır eksilmeyen ilgi ve alakanın, Marx’ın temelini attığı sosyalizmin icraatı ile doğrudan bir ilişkisi olduğunu söylemek oldukça zor. 1917 Ekim Devrimi gibi dünyayı sarsan günler, bu 150 yılda bir elin parmaklarıyla sınırlı kaldı. Üstelik Sovyetler’in çöküşü, pazar ekonomisinin Rusya’nın ötesinde Çin ve Vietnam gibi ülkelerde de yaygınlaşmasıyla
‘in pabucunun dama atılması gerekirken, 2012’de UNESCO Karl Marx’ın ve eserlerini, “dünya mirası listesi”ne aldı.Direnişin maddi temeli
Marx’ın görüşlerinin tarihsel olarak geçersizliğinden sözedenler, “krizler” karşısında toplumsal çelişkilerin sadece 19. yüzyıla değil 21. yüzyıla da ait olduğunu yaşayarak görüyor, onun güncelleştirilmesinin vazgeçilmezliği ile karşı karşıya kalıyor. Kısaca hatırlatmak gerekirse: 1993 Japonya, 1997 Güneydoğu Asya, 1998 SSCB’nin çöküşü, 2000’de “yeni ekonomi”nin başına gelenler ve Arjantin’de 2001’deki ekonomik felaket… Ancak bütün bunlar 2007-2008’de dünya ölçeğindeki iktisadi depremin yanında önemsiz kalır. Bu şimdilik son büyük kriz, bilinen bütün ekonomik teorilerin gözden geçirilmesini zorunlu kılmıştır (meraklısı 1994’ten başlayarak Türkiye için de kendi çapında bir sıralama rahatlıkla yapabilir).
Bugün en gelişkin ülkelerde, toplumun ekonomik anlamda %99 ve %1 diye ayrışması karşısında öfkelerini sokaklara taşıranlar, sermaye ve emek arasındaki kutuplaşmanın had safhaya vardığını ifade ediyorlar. Nihayetinde “özel kâr için üretimi karakterize eden insafsız ve karşı konulmaz büyüme güdüsü ve kârın sermaye birikimi için hâkim kullanımı” diye özetlenebilecek “hikaye”, bir bildiriden ibaret değil. Ayrıca onlarca yıl süren ve Marx’ın en önemli yapıtı olan bu çalışmada kullanılan iktisadi malzemenin zenginliğinin ötesinde; felsefeden ideolojiye, sosyolojiden sanata bir bütün oluşturan kapitalist üretim tarzını yöneten yasaların incelenmesidir asıl olan. Dolayısıyla bu kitap, genel olarak sanılanın aksine, “saf iktisadi bir kuram”dan söz etmemektedir.
Kitabın doğuşu
16 Ağustos 1867’de Marx,
‘in ilk cildini tamamladığında dostu ve mesai arkadaşı Engels’e kısa ve coşkulu bir mektup gönderir: “Bunu mümkün kılan sana borçluyum yalnızca. Bana yönelik fedakarlıkların olmasaydı üç cildi için gereken devasa çalışmanın altından kalkamazdım”. Bir ay sonra Hamburg’da, kutsal kitaplardan sonra insanlığın geleceğine ilişkin tarihin kaydettiği en önemli kitap yayımlanır.Ardında 20 yıllık bir birikim olan
, bu süre zarfında özel hayattan siyasete bir dizi uğraştan arta kalan zamanlarda yazıya geçirilmiştir. Karl Marx ne de olsa bir akademisyen değildi. Üstelik siyaset ve ailesi, onun için vazgeçilmez öncelikteydi. Öte yandan Kapital‘in ancak 1. cildi sağlığında çıkmış; 2. ve 3. ciltler dostu ve mesai arkadaşı Engels tarafından yayımlanmış; 4. cilt olarak kabul edilen Artık Değer Teorileri ise Karl Kautsky tarafından çok daha sonra yayımlanabilmiştir (Bütün bunlardan sonra da yüzlerce sayfalık elyazması kalmıştır). Üstelik çalışma bir bütün arzetmekten ziyade henüz tamamlanmamış olarak nitelenebilir. Eldeki bir elyazması yığını gözönüne alındığında, 1857 ve 1865 tarihli iki çerçeve dikkate alınmalıdır. Anlaşıldığı kadarıyla altı cilt olarak tasarlanan Kapital, daha sonra dört cilt olarak yeniden tasarlanmıştır.O gün bu gündür yeniden tartışmalara yol açan, bir dizi insana ilham kaynağı olan Kapital, yazılışından 150 yıl sonra, üstelik onun adına inşa edilen bir dizi toplumun çöküşünden sonra, yaşadığımız dünyayı en azından anlamak için neden elzem olarak görülüyor? Her ne kadar kitabın alt başlığı “Ekonomi Politiğin Eleştirisi” olsa da gerçekte bu kitap sadece o kadar mı?
Gerçekten
‘in konusu nedir? “Kitap bir ekonomik yapıt mı” diye sorulsa, içindeki bir dizi bölümün adına bakarak “evet” demek mümkün. Ama yazarın ‘nı okuduktan sonra, önceki bilgilerini yeniden gözden geçirip tezgahın başına geçtiğine bakılırsa “felsefi bir eser” de denilebilir mi? Veya sosyalizmin “bilimsel” temelini oluşturduğuna göre, açıkça devrimci siyasetin alanına mı girmekte? Sorular çoğalmış, “ahlakçı bir eser olduğunu” söyleyenler bile çıkmıştır.Kapital‘in altbaşlığı “Ekonomi Politiğin Eleştirisi” ise de Marx için ekonomi politik bir yarı bilimdir; yani ideolojiye dönüşen bir bilim. Zira klasiklerle başlayan gelişimi duraklamış ve bilimsel yoldan saparak çağının egemenlerinin anlayış ve önyargılarının tutsağı olmuştur. Çünkü klasiklerin (Adam Smith, David Ricardo) mantığı kapitalist üretim tarzını mahkûm etmeye, onun çelişkilerini ortaya çıkarmaya, geçici özelliğini göstermeye ve sonunu kestirmeye onları zorlarken, sonradan gelen bu okul mensupları yoldan çıkmışlardır. Karl Marx buradan hareketle yalnızca kapitalist ekonominin işleyişini tahlil etmekle, çelişkilerini sergilemekle kalmamış, resmî iktisat biliminin bunları açıklamaya nasıl engel olduğunu da göstermiştir. Buradan hareketle, sınıf mücadelesiyle kendi tarihlerini yapan insanların ideolojik ekonomik evrimini ortaya çıkaran emekçiler ve sermayedarlar arasındaki sınıf mücadelesini tahlil eder kitabında.
Dolayısıyla
hem teorik hem pratik, hem felsefi ve hem de ekonomik, hem tarihsel hem de sosyolojik bir eserdir. Özetle kitap, 1845’te formüle ettiği o ölümsüz sözünün (“Şimdiye kadar, filozoflar dünyayı yorumlamakla yetindiler; şimdi dünyayı dönüştürmek sözkonusudur”) detaylı analizidir.yalnızca iktisat ilminde köklü bir altüst oluşa neden olmamış, o güne kadar ütopya olan sosyalizme bilimsel bir temel kazandırmıştır. Bu açıdan işçi hareketinin tarihinde belirleyici bir kavşak oluşturur. Kapitalizmin zayıf, ölümcül yanlarını açığa çıkardığı gibi yeni bir toplumun inşaının da öncüllerini ortaya koyar.
‘in Türkçe macerası
Türkiye Sosyalist Fırkası’nın yayın organı
‘te ilk yazısı Nisan 1908’de çıkan Alyans İzraelit Mektebi Müdürü Bohor İsrail, 2 Eylül’deki yazısında sosyalizmin bir ilim olduğunu ve öğrenilmesi için bir çevirmenler heyeti oluşturulursa “en evvel Karl Marx’ın ‘Sermaye’ ismindeki eserinden başlamak icap eder” diye yazar. Dört yıl sonra ise Ceride-i Felsefiye dergisinde “hülasat-ül hülasa” diye takdim ettiği bir özetlemeye girişir (bu bilgiyi Mehmet Ö. Alkan’ın 2014 tarihli bir çalışmasına borçluyuz).Sosyalist olmayan çevrelerde de meseleden en azından bihaber olmamak babında Kapital’den sözetmek kaçınılmaz olmuştur. Vakit başyazarı Ahmet Emin Yalman, 5 Nisan 1918’de ‘Bugün meşhur Alman sosyalisti Karl Marx’ın yüzüncü doğum yıldönümüdür…” diye başlayan yazısı, “Karl Marx’ın ancak geniş ekonomi bilgisi olanlar tarafından anlaşılabilecek kadar muğlak olan
adındaki eseri, her memleketin işçisi tarafından bir mukaddes kitap gibi okunmakta, ezberlenmekte…” diye devam eder. Yalman yazısının sonunu şöyle bağlar: “Bugün yaşasaydı sosyalizmi kökten reddeder ve örneklik bir sosyal politikacı olurdu”.Cumhuriyetin önemli simalarından Mahmut Esat Bozkurt da bir Marx ve
hayranıdır. “Karl Marx ve Türkler” adlı 1935’deki bir yazısında “Marx’ın ‘Kapitali’ adlı büyük eseri bütün dillere çevrildi. Onu bizim dilimizde ne zaman okuyacağız?” diye sorar ve “onun bilinmemesi kültür bakımından bir eksiliktir. Büyük bir eksikliktir” diye devam eder; Marx’ın görüşlerini “dahiyane” ve “heybetli” bulur.Temennilerin ötesinde Cumhuriyet dönemindeki ilk girişim 1933’te Haydar Rıfat’ın Gabriel Deville’den yaptığı bir özet çeviridir. Üç yıl sonra 1936’da Kerim Sadi,
‘ı (iki forma) yayımlar. Aynı yıl Suphi Nuri, Carlo Cafiero’nun özetlediği Kapital‘i çevirir. Dönemin çeviri girişimlerinin en önemlisi Hikmet Kıvılcımlı’nın 7 fasiküllük yayınıdır.Mahmut Esat Bozkurt, Marx’ı öve öve bitiremezken Dahiliye Vekili Saraçoğlu kendisiyle aynı fikirde olmamalı ki, örneğin Halkevi Başkanlığına gönderdiği bir yazıda (Nisan 1938) “Halkevi muhitlerine bu çeşit eserlerin gireceğini tahmin etmemekle beraber şayet her hangi bir yanlışlıkla kütüphanenize bu eserler girmiş bulunuyorsa kütüphane kütüğünden kaydının silinerek derhal buraya gönderilmesini rica ederim” der. Bu yasak ile
, Türkçede 28 yıla mahkûm edilir!Nihayet
Akademisyen Mehmet Selik’in Almancadan çevirisiyle 196667’de
‘in birinci cildi 5 kitap olarak yayımlanır (Sol Yayınları). Üçüncü cildin bir kısmı, birkaç yıl sonra çıkar. Bu bölümler 12 Mart sonrasında bu kez başka bir yayınevinden çıkınca Sol Yayınları da Alaattin Bilgi’nin İngilizce çevirisiyle birkaç yıl sonra Kapital’i yeninden yayımlamaya başlar ve tamamlar.70’li yılların ortalarında sokak sergilerinde iki
çevirisi okur bulmaktaydı.Son olarak Mehmet Selik’in Almanca’dan –eksik- çevirisi üzerinden Nail Satlıgan yine Almanca orijinalinden
‘i tamamlar.Bugün
‘in yanısıra ‘den türeyen bir dizi kitap da okuru beklemekte.