Bir yıldır İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu olan Kenan Poleo, Londra’da doğdu ve büyüdü; tarih ve Türkoloji alanlarında ihtisas yaptı; kültürel-ekonomik ilişkiler alanında uzmanlaştı. Poleo, Türkiye’yi “Birleşik Krallık için vazgeçilmez bir ortak” olarak tanımlıyor.
Kıbrıs Türk kökenli bir aileden geliyorsunuz. Çocukluğunuzdan ve ailenizden bahsedebilir misiniz?
Güney Londra’da büyüdüm. Ebeveynlerim, Kıbrıs’tan 1950’lerde gelmiş ve kendilerine Birleşik Krallık’ta bir hayat kurmak için çok çalışmışlar. Brixton’da kuru temizleme dükkanlarımız vardı. Ben de okurken haftasonları burada çalışırdım. Londra’nın Elephant and Castle bölgesindeki Türk sinemasına gitmeye de bayılırdık. Fatma Girik, Tarık Akan, Cüneyt Arkın, Gülşen Bubikoğlu gibi Türk oyuncuları orada ve büyükannemin izlediği videolarda tanıdım. Pazar günleri ailemle düğünlere, nişanlara gittiğimizi de hatırlıyorum. Giderken babamın arabasında daima Türk müziği dinlerdik. Babam Zeki Müren, İbrahim Tatlıses ve Bülent Ersoy’un büyük bir hayranıydı ve tabii hepimiz Ajda Pekkan’ı, Sezen Aksu’yu ve Sertab Erener’i çok seviyorduk.
Tarih bölümü mezunusunuz ve Türkoloji yüksek lisansınız var. Dikkatinizi en çok çeken tarihî dönem hangisi oldu?
Üniversitede hem lisans hem de yüksek lisansım için Bizans ve Osmanlı tarihi ile modern Türkiye tarihi okudum. Tek bir dönemi favori dönemim olarak seçmem gerçekten zor. Türkiye’nin çok zengin bir tarihi var ve bunu burada, İstanbul’da yaşarken gerçekten hissediyorum -bir müzede yaşamak gibi bir şey! Topkapı ya da Dolmabahçe’ye gidip de etkilenmemek imkansız ama aynı zamanda İstanbul’un banliyö ve caddelerinde dolaşmak, camilerini, kiliselerini, sinagoglarını görmek de inanılmaz etkileyici.
Sanırım ben hep tarihin sayfalarından çıkan insan hikayeleriyle çok ilgili oldum.
Türkiye’deki en sevdiğiniz şehirler hangileri?
Tabii başta İstanbul. Başkonsolos olarak öyle söylemek durumundayım! Ancak bu doğru da. İstanbul 24 saat yaşayan, inanılmaz güzellikteki Haliç ve Boğaz üzerine kurulmuş, Asya ve Avrupa ile eşsiz bir coğrafi yakınlığa sahip muhteşem bir şehir. Burada, konsoloslukta İstanbul’un en güzel manzaralarından birine sahibim ve kendimi çok ayrıcalıklı hissediyorum.
İstanbul’un dışında Bursa’dan ve ekonomik ilişkilerimiz için hâlâ çok önemli olan İpek Yolu tarihçesinden çok keyif aldım.
İzmir’i çok sevdim ve 19. yüzyılda Türk demiryollarında çalışan Britanyalı mühendisler tarafından yapılan tarihî konsolosluk binamızı ziyaret etmek çok güzeldi.
Ayrıca Muğla ve Marmaris’e gitmeyi de çok seviyorum; nefes kesici bir sahil şeridi ve muhteşem bir deniz var.
Beklenmedik şekilde iyi balık lokantaları olan Ankara’yı ziyaret etmekten de özellikle çok keyif alıyorum.
Yakında Mardin ve Gaziantep gibi diğer şehirleri de ziyaret edeceğim için çok heyecanlıyım.
Sanat ve özellikle müzik dersek…
Biraz rahatlamak için de neredeyse her akşam yaptığım bir şey müzik dinlemek. Çağdaş sanatçılar ya da 90’ların klasik Türk Pop müziklerinden soul, R&B ve kesinlikle bayıldığım hip hop’a kadar her şeyi dinlerim. Ayrıca konserlere gitmeyi de çok seviyorum. Burada görevime başladığımdan beri Ajda Pekkan’ı iki kez izledim ve bir de Altın Gün’ü. En kısa zamanda Sertab Erener ve diğer önemli sanatçıları da izlemek istiyorum.
Ülkelerimiz arasında eğitim ve kültür alanlarındaki işbirliği ve yatırımı nasıl geliştirebiliriz?
Türkiye’nin yaratıcı kişilerden, kültür girişimcilerinden ve sanat kurumlarından oluşan sağlam ve etkileyici bir nüfusu var. Toplumlara en büyük etkiyi, empati ve anlayışıyla yaratıcı kişilerin yaptığına inanıyorum. Şu anda buna her zaman olduğundan çok daha fazla ihtiyacımız var. British Council tarafından geçen Mart ayında düzenlenen “İstanbul Women of the World” Festivali için yaratıcı kişilerle ve sivil toplum uzmanlarıyla çeşitli oturumlar yapma fırsatım oldu. Bu oturumlarda, insanların enerjilerinden ve muhteşem çalışmalarından gerçekten çok etkilendim.
İki ülke arasında mevcut ticari ve ekonomik bağları en üst düzeye çıkarabilmek için neler yapılabilir?
Türkiye, Birleşik Krallık için vazgeçilmez bir ortak. 2020’de ülkelerimiz arasında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması (STA), 2021 sonu itibarıyla 18.1 milyar GBP’yi bulan ikili ticaretimizin koruma altına alınması açısından çok önemliydi. Bir önceki yıla göre %20.2 oranında bir artış kaydetmişiz ki bu da ikili ticaretimizin Covid-19 pandemisine olan direncinin güzel bir göstergesi.
En önemli önceliklerimizden biri de ikili STA’mızı revize etmek için Türk hükümeti ile birlikte çalışmak. Mevcut hâliyle STA sadece mal ticaretini kapsıyor; dolayısıyla yeni işbirliği alanları aramak istiyoruz. 2022 sonu itibarıyla Birleşik Krallık ve Türkiye, aralarında hizmetler, tarım, yatırımlar ve dijital ekonominin de olduğu ve AB’nin Gümrük Birliği kapsamında yürüttüğümüz ticarette bulunmayan yeni sektörleri görüşmeye başlayacak. Bu bize ülkelerimiz arasındaki ticaretin gerçek potansiyelini görme fırsatını tanıyacak ve mevcut ikili ticaretimizi geliştirme yollarını açacak.
Bu arada ortak yatırımlarımız da artmaya devam ediyor. Birleşik Krallık, Türkiye’ye yapılan tüm yatırımlardaki %19’luk payıyla 2021’de Türkiye’deki en büyük dış yatırımcı oldu. Vodafone, HSBC, Rolls Royce, BP gibi pek çok uzun vadeli yatırımcımızın yanısıra; BUPA, Dyson ve Vitabiotics gibi yeni yatırımcılarımız da var. Ayrıca, Birleşik Krallık’a yaptıkları stratejik yatırımlar sayesinde küresel hedeflerini gerçekleştiren Türk firmaların sayısında gördüğümüz artıştan da çok memnunuz. Getir’in Birleşik Krallık genelinde yaptığı 100 milyon GBP’yi aşkın yatırım, Eren Holding’in 500 milyon GBP’lik oluklu mukavva yatırımı ve Ciner Grubu’nun 390 milyon GBP’lik cam şişeleme yatırımı, pek çok örnekten sadece üçü.
Temiz büyüme ve yenilenebilir enerji alanlarında mesela, birbirini tamamlayan beceri ve uzmanlığımız sayesinde daha hiç kullanmadığımız potansiyel fırsatlar var. Türkiye’nin ileri imalat sanayi pek çok parçayı Türkiye’de üretebilmekte ve Birleşik Krallık da bir süredir yenilenebilir teknolojiler ihraç ediyor. Açık deniz (offshore) rüzgar ve hidrojen enerjisi, işbirliği yapabileceğimiz diğer iki potansiyel sektör. Dünya Bankası, Türkiye’nin şimdiye dek hiç kullanılmamış, 75 GW kadar bir açık deniz rüzgar enerjisi potansiyeline sahip olduğunu değerlendiriyor. Öte yandan Birleşik Krallık da dünyanın en büyük açık deniz rüzgar enerjisi santralleri ile ilgili çok ciddi bir deneyime sahip.
Savunma sanayiindeki işbirliğimiz de ticari ilişkilerimizin önemli bir ayağını oluşturmakta. Türkiye bu sanayinin gelişebilmesi için olmazsa olmaz kabul edilen genç ve kalifiye mühendislere de sahip. Bu kritik alanda ülkelerimiz arasında verimli bir işbirliği kurulmuş olduğunu görmek bizi gerçekten mutlu ediyor. Türkiye’nin bayrak gemisi olan “TF-X projesi” mesela, bu işbirliğinin harika bir örneği.