Yerleşik klişelerin aksine, Anadolu bir “köprü” değil merkezdi ve Konya ovasındaki Çatalhöyük’ten çıkanlar, Çanakkale Boğazı’ndan geçerek Avrupa’nın ilk çiftçileri oldular. Trako-Friglerden meşhur Pers Kralı I. Kserkses’in geçişine, Hero-Leandros efsanesine Boğaz serüveni…
Anadolu arkeolojisi, “Anadolu kültürlere köprü olma özelliği ile binlerce yıllık geçmişinde Avrupa ve Asya kıtalarını daima birleştirmiştir” gibi benzer klişe cümlelerle başlatılır.
Yüzlerce kitapta, aynı anlamlara gelen söylemlere mutlaka rastlarız. Ancak gerçek olan, Anadolu’nun hiçbir zaman bir köprü olmadığı ve binlerce yıllık tarihsel geçmişte Anadolu’da yaşayan insanların oluşturduğu yüksek uygarlıkların, periferideki toprakları da etkilemiş olduğudur. Yani Anadolu, tarihsel olarak bir merkezdir.
Son 30 yılda gerçekleştirilen bilimsel çalışmalar Avrupa’da yaklaşık 8.500 yıl önce gerçekleşen avcı toplayıcılıktan çiftçiliğe geçiş sürecinde ve sonrasında Anadolu’nun gerçek rolünü ortaya koymaya başlamıştır. Çatalhöyük’ün bir model olarak alındığı bu çalışmalarda, tarımın yılda ortalama 1 km’lik bir hızla Avrupa’ya ulaştığı düşünülüyor. Yani Avrupa’nın ilk çiftçileri Avrupalı değildi, Anadolu’dan gelmişlerdi. Konya Ovası’ndan Avrupa’ya yapılan bu yolculuk, kuzeydeki İstanbul Boğazı’ndan değil, yol üzerindeki Çanakkale Boğazı’ndan gerçekleşmiş olmalıdır.
Anadolu’nun belki de ilk gidenlerini Erken Öntarih’te uğurlayan bu önemli geçit, 7250 yıl sonra ilk gelenlerini selamlamıştır. MÖ 13. yüzyılın sonlarından itibaren Çanakkale Boğazı üzerinden Anadolu’ya girmeye başlayan Trako-Frig halkları, Troya (Truva) başta olmak üzere Anadolu topraklarına yerleşmeye başlar. Akhalarla Anadolulular arasında geçtiği söylenen Truva Savaşı efsanesinin henüz kanıtlanamadığı bu yerleşmede aynı yıllarda gözlenen Balkan ve Trakya “barbarlarının” varlıkları, arkeolojik bir gerçeklik durumuna gelmiştir. Troya VI. Tabaka’nın yüksek kültürünü sonlandıran Trako-Frig göçleri, kıta Yunanistan halklarının hiçbir zaman Truva ile savaşmadığına ya da Hisarlık Tepesi’nin Truva olmadığına işaret etmektedir.
Marmara Denizi’nin Propontis, Çanakkale Boğazı’nın Hellespontos olarak anılmaya başlandığı dönemlerde, görkemli Pers (Akhaimenid) İmparatorluğu, kıta Yunanistan sitelerini başeğmeye zorluyordu. Pers kralı I. Kserkses’in (I. Serhas) (MÖ 485-465) tarihe Büyük Yunanistan (Hellas) olarak geçen seferi 5 milyon askerden oluşan devasa ordusuyla belki de eskiçağın en büyük askerî operasyonuna dönüşmüştü.
Binlerce kilometrelik sefer yolunda çeşitli uluslardan oluşan ordunun ilk toplanma yeri olarak Kritalla (Kritales) seçilmişti. Amasya yakınlarındaki Oluz Höyük’te açığa çıkmaya başlayan Pers kenti ile verimli Geldingen Ovası, kesin yeri henüz saptanamamış olan Kritalla’nın lokalizasyonu hakkında önemli gelişmeler sağlamaya başlamıştır. Kritalla’dan hareket eden Kserkses ordusuyla Halys’i (Kızılırmak) geçip Frigya’ya ve bu bölgenin toprakları içinde yürüyerek de Kelainai’ye (bugünkü Dinar) varmıştır. Bu çok önemli tarihi coğrafya bilgilerinden Halys’in geçildiği toprakların Kappadokia ve Kritalla’nın da bir Kappadokia kenti olduğu sonucu çıkmaktadır.
Kelainai’den Sardeis’e (Salihli) geçen I. Kserkses, buradan da Çanakkale Boğazı’nın Anadolu kıyısındaki önemli kenti Abydos’un hinterland’ına ulaşmıştır. Kserkses, ordularını Asya’dan Avrupa’ya kolayca geçirebilmek için, Mısır ve Fenikeli mühendislere Çanakkale Boğazı’nda, Abydos’tan Sestos’a uzanan iki köprü kurulmasını emretmiştir. Uzunluğu yaklaşık 1300 metre olan Abydos ile Sestos arasında, boğazın en dar noktasında inşa edilmeye çalışılan köprüler, bitme aşamasında iken çıkan fırtınada yıkılmışlar, bunun üzerine Kserkses çok öfkelenmiştir. Denize 300 sopa vurulmasını isteyen Kserkses, ardından cellatlarına denizi kızgın demirlerle dağlamalarını emretmiştir. Böylece Çanakkale Boğazı ve onun serin suları tarihte ilk ve son defa insanoğlunun işkencesine uğrayan coğrafya ünvanını almıştır. Kserkses bu cezaları uygularken sorumluları da affetmemiş, köprü yapımında görevli olanların kafalarını kestirmiştir.
Bu gelişmeler üzerine Harpolos isimli bir Yunan mimarı daha pratik bir çözüme ulaşmış, önden ve arkadan demirlenmiş ve birbirine eklenmiş 674 gemiden oluşan iki yeni köprüyü, papirüs ve kenevir liflerinden imal edilmiş halatlarla bağlayarak aynı güzergaha kurmuştur. Köprüler kalaslar ve korkuluklarla desteklenerek 5 milyon insanın geçeceği sağlamlığa kavuşturulmuştur. Herodotos’un aktardığına göre dünyanın en büyük ordusu söz konusu köprüleri yedi gün yedi gecede geçerek Avrupa topraklarına ayak basmıştır. Gemiden köprü yapma faaliyetinin ilk örneği bu olaydan 33 yıl önce yani MÖ 513 yılında I. Darius tarafından İskitya Seferi sırasında İstanbul Boğazı’nda (Bosporos) gerçekleştirildi. Herodotos, Kserkes’in ordusunu överken Darius’un ve hatta Truva Savaşı’ndaki Akha ordusunun çok daha küçük kaldığını önemle belirtmiştir. Kitlesel göçlere, devasa ordulara şahit olan Çanakkale Boğazı, hüzünlü bir aşk hikayesine de ev sahipliği yapmıştır. Hellespontus’un Avrupa kıyısındaki Sestos kentinde bulunan Aphrodite Tapınağı’nda Hero adında çok güzel bir rahibe vardı. İlkbaharın gelişi ile birlikte Sestos’ta şenlikler düzenlenir çevre kentlerden insanlar akın akın buraya gelir, Aphrodite’nin mabedini ziyaret ederlerdi. Bir şenlik gününde Leandros adında yakışıklı bir genç Aphrodite Tapınağı’ndaki ayine katılır ve Hero’ya ilk görüşte aşık olur. Hero’nun tedirginliğine karşın her gün tapınağa gelen Leandros genç rahibeye duyduğu aşkı anlatır. Hero defalarca ona bir rahibe olduğunu ve böyle bir aşka karşılık veremeyeceğini söylediyse de Leandros ikna olmaz. Bu ısrar sonucunda Hero, Leandros’a karşılık verir.
Ancak aralarında büyük bir engel vardır. Hero sahilde ıssız bir kalede yaşlı bir kadının kontrolü altında yaşamaktadır ve Leandros’la arasında deniz bulunmaktadır. Aşkı uğruna her şeyi yapmaya hazır olan Leandros yüzerek sık sık kaleye gider ve sevgilisini ziyaret eder. Fırtınalı bir havada Hero’ya doğru yüzmeye başlayan Leandros dalgalı ve soğuk denize teslim olur. Sahilde Leandros’u bekleyen Hero dalgaların kıyıya attığı sevgilisinin ölüsü ile karşılaşır. Bu acıya dayanamayan Hero, Leandros’a sarılarak kendini öldürür. erdi.