Kasım
sayımız çıktı

Millet yaşasın diye ölmeye koşan askerler

Gelibolu Yarımadası’nda kara muharebelerinin başladığı 25 Nisan 1915 sabahı, Mustafa Kemal’in “Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum…” sözlü emriyle de tarihe geçmiştir. M. Kemal muharebelerin ikinci bölümünde, 6 Ağustos’ta Kanlısırt’ın işgali üzerine de benzer bir emir verecek, sonradan iptal edecektir. Belge.

Yer Arıburnu, tarih: 25 Nisan 1915…

Arıburnu’na çıkar­ma haberini alan 19. Tümen Kumandanı Mustafa Kemal, 57. Alay’ı ve bir dağ bataryası­nı alarak, düşmanı karşılayan 27. Alay’ın yardımına koşar. Conkbayırı’na vardığında düş­man 261 Rakımlı Tepe yönün­den saldırmaktadır. Mustafa Kemal o günü 3 yıl sonra şöyle anlatacaktır:

“57. Alay’ın Conkbayırı ve Su Yatağı hattından 261 istika­metinde ve dar cephe ile kesif olarak düşmanın pek nazik ve mühim olan sol cenahına yük­lenmesi, iki taburdan ibâret olan 27. alayın da Merkeztepe istikamet-i umûmîyesinde ge­niş cephe ile düşmana atılması düşmanı ricata mecbur etmiş­tir. Fakat bence bu tabiye vazi­yetinden daha mühim olan bir amil vardı ki o da herkes öl­dürmek ve ölmek için düşma­na atılmıştı.

Tahliyeden sonra İtilaf Kuvvetlerinin 1915’in Aralık’ında Kuzey sektörünü terkettikten sonra, Kanlısırt’taki muzaffer Türk askerleri.

Bu öyle alelade bir taarruz değil, herkesin muvaffak ol­mak veya ölmek azmiyle hare­kete teşne olduğu taarruzdur. Hatta ben, kumandanlara şifa­hen verdiğim emirlerde şunu ilave etmiştim:

‘Size ben taarruz emretmi­yorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek za­man zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar ka­im olabilir”.

Mustafa Kemal’in bu “şi­fahi”, yani sözlü emrinin ilk görüldüğü yazılı kaynak, Ru­şen Eşref söyleşisidir. Mus­tafa Kemal’in, harp tarihimi­zin en meşhur emirlerinden birini verirken ne kadar hak­lı olduğunu ilerleyen günler gösterecektir. İlk gün çıkar­ma kuvvetlerinin ilerlemesi­nin her ne pahasına olursa ol­sun durdurulması şarttır. İlk günün sonunda İtilaf askerle­ri ilerledikleri pek çok yerden geri atılarak sağ yönde Cesaret Tepesi’nden, sol yönde Bom­basırtı’nın güneyindeki Boyun noktasına kadar olan bir hattın gerisine sıkıştırılır. Bu sınır Ağustos ayına kadar hemen hiç değişmez. Düşman ilk gün daha büyük bir alanı işgal ede­bilse, özellikle bu hat üzerin­deki hâkim tepeleri ele geçire­bilseydi, muharebeler Türk­ler açısından çok daha zor ve kayıplı olacaktı. Bu açıdan ba­kılınca Mustafa Kemal’in em­rinin ne kadar yerinde olduğu apaçık ortadadır.

1915’in Ağustos ayına ge­lindiğinde 57. Alay, Bombasır­tı’yla Kırmızısırt arasındaki si­perleri korumaktadır.

Avustralyalılar 6 Ağustos akşamı 05.30’da başlattıkla­rı hücumla 47. Alay’ın Kanlı­sırt’taki siperlerini ele geçirir­ler. 57. Alay’ın 1. Taburu bura­ya takviye olarak gönderilir.

3. Kolordu Kumandanı Esat Paşa akşam 06.00 sırala­rında Mustafa Kemal’e, “Mer­keztepe’ye, mukabil bir taarruz icra ettirerek bu tepeyi zaptet­mesi emrini” verir. Bunun üze­rine Mustafa Kemal küçük bir kâğıda kurşun kalemle aşağı­daki emri yazar:

27’nci Alay Kumandanlı­ğı’na

Fırka Emri

Fırka Karargâhından, Saat 7.45 (sonra), Mahrem

1. Düşman Kanlısırt’ı iş­gal etmiştir.

2. Vaziyet-i umumiyenin lehimize muhafazası fırka­mızın bu muharebede fevk-al-âde cân-sipârâne ve metanetle hareket eylemesiyle kabildir. 57’inci Alay tarafından Mer­keztepe’ye hücum ve onun zaptı bu nokta-i nazardan pek ziyade haiz-i ehemmiyettir.

3. Tertibat ve tedabirin buna göre ittihâzını ve düşma­nın taarruz ve hücumlarının def’ ve tardı lâzımdır.

19’uncu Fırka Kumandanı

Miralay

Mustafa Kemal

Mustafa Kemal’in 27. Alay aracılığıyla 57. Alay’a verdiği emir. Tarih: 6 Ağustos 1915

Mustafa Kemal, “ölme­yi emrettiği” alayın bir saldırı daha yapmasını istemektedir. Ancak bu defa durum, çıkar­manın ilk gününden çok fark­lıdır; çarpışmalar yerleşik si­perlerde devam etmektedir. Gerekli hazırlıkları yaptırma­sına rağmen, bir yandan hazır­lıklı bulunan düşmanın ara­lıksız şiddetli piyade ve topçu ateşini, öte yandan havanın kararmasını gözönüne alarak saldırı emrinde ısrar etmez. Aynı sonuca varan Esat Paşa saldırının durdurulması em­rini gönderdiğinde, bu kararın daha önce Albay Mustafa Ke­mal tarafından verilerek uygu­landığı haberini alır.

İlk emrinde askerlerine “ölmeyi” emreden Mustafa Kemal, ikincisinde bu saldırı emrini durdurmuştur. Gerçek bir kumandanın yaptığı durum değerlendirmesinin bundan güzel bir örneği sanırım zor bulunur.

İtilaf kuvvetlerinin Geli­bolu Yarımadası’ndaki ikinci büyük saldırısı, bilindiği gibi 6 Ağustos tarihinde başlar. Yu­karda bahsettiğimiz ve Kanlı­sırt’ı hedef alan saldırı da; esas olarak daha kuzeydeki Conk­bayırı ve Kocaçimen hattına hakim olarak Kilitbahir Pla­tosu’nu ele geçirmeye yönelik ana planın bir parçasıdır (ilk çıkarma sırasındaki temel he­def de budur ve donanmanın geçişi için Çanakkale Boğazı’nı kontrol altına almayı hedef­ler). Avustralyalılar, Kanlı­sırt’a yönelen saldırının Türk birliklerini bu noktaya çekece­ğini ve böylelikle Kuzey Anzac ve Anafartalar olarak bilinen kuzeydeki sektörlerin savun­masız kalacağını hesaplamış­lardır (benzer şekilde Yarıma­da’nın ucunda, Seddülbahir sektöründe de aynı amaçla şa­şırtma-oyalama saldırıları ya­pılmıştır).

Kader adamı Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki inisiyatifleri sadece muharebelerin kazanılmasını sağlamadı, aynı zamanda 1. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştirdi.

Ancak 6 Ağustos günü Kanlısırt ve civarında kon­santre edilen Türk birlikleri, yine Mustafa Kemal’in öngö­rüsü sayesinde hızlıca Conk­bayırı’na transfer edilebilmiş­tir. Onun Kanlısırt için verdiği taarruz emrini durdurması ile eldeki hazır kuvvetlerin kaybı engellenecek; 10 Ağustos sa­baha karşı Conkbayırı gerisin­den başlattığı süngü taarru­zuyla düşman püskürtülecek; İtilaf kuvvetlerinin hâkim te­peler silsilesini ele geçirip Ki­litbahir Platosu’na yerleşme planları suya düşecek; Türk ve dünya tarihi değişecektir.