40’lı yıllarda İnsel Yayınevi’nin sahibi Avni İnsel, İtalyan yazar Pitigrilli’nin çeviri eserlerini aşk ve seks çağrışımlı isimlerle basar. Muhafazakâr yazarlar kendisine yüklenir, davalar açılır. Avni Bey de, kitabevinin vitrininden Necip Fazıl’a seslenir.
Türk basınına uzun yıllar hizmet eden Avni İnsel, André Gide çevirileriyle ünlenmiş, İtalyan edebiyatçılarından Pitigrilli’yi (gerçek adı Dino Segre, 1893–1975) Türkiye’ye tanıtmıştır. Çalışkan ve velut çevirmen olarak Türk edebiyatına pek çok eser kazandıran Avni İnsel, 4 Mayıs 1942 tarihinde Babıali’de Ankara Caddesi üzerinde bir kitapevi açar. Önceleri Işık Kitapevi veya Münevverler Yurdu adını alan bu kitapevi, daha sonra İnsel Kitapevi adıyla faaliyetini sürdürür.
Aynı zamanda bir yayınevi konumunda olan İnsel Kitapevi’nin ilk çıkardığı kitap A. İ. Cronin’in Karanfilli Kadın ismiyle çevrilen romanıdır. D’Annunzio, Pitigrilli, A. Gide gibi yazarların çevirilerini yayınlayan İnsel Kitapevi, zaman zaman yerli yazarların da eserlerini yayınlar. Haydar Rifat çevirisi Aşk Peşinde (1938) isimli eseri ile Türk okurunun ilk kez tanıştığı Pitigrilli’nin hemen hemen bütün eserlerini basan ve ünlenmesini sağlayan kişi de Avni İnsel’dir.
Eserleri Türkçe’ye 18 Kıratlık Bakire, Aşk Arayan Adam, Kibar Aşifteler, Kokain, Aşk Peşinde, Sapık Oğlan, Ben Koca Olamam gibi isimlerle çevrilen Pitigrilli 1940’lı yılların sonunda Babıali’de bir takım muhafazakâr yazarlar tarafından müstehcen eserler kaleme alan bir yazar olarak tanımlanmış ve ünlü edebiyatçı bu kişilerin hücumuna uğramıştır. Bu kişilerden Mevleviliği ile de bilinen Refi Cevad Ulunay Yeni Sabah Gazetesi’nin 24 Kasım 1948 tarihli nüshasına yazdığı köşe yazısında “Pitigrilli adlı bir Edebiyat pezevengi vardır. Bunun bekâretten, cinsî muamelelerden ve daha bilmem nelerden bahseden eserleri bizde tercüme edilerek intişar sahasına çıkarılır ve herkes bu ‘asrî Bahname’yi alır, okur. Son zamanlarda bu uçkur edebiyatının bir şaheseri daha tercüme edilmiş; müddeiumumilik de pek haklı bir düşünce ile kitabı toplatmış, mütercimi ile naşirini mahkemeye vermiştir. Ben kalem erbâbının kalem yüzünden uğrayacakları cezadan muafiyetlerine kail olduğum için gerek mütercim (çevirmen) gerek nâşir haklarında muhakemenin beraetle neticelenmesini bütün kalbimle temenni ederim” şeklinde yazmaktadır.
Yine bu muhafazakârlardan biri de Necip Fazıl Kısakürek’tir. Necip Fazıl çıkarmakta olduğu Büyük Doğu isimli dergisinde Pitigrilli ve İnsel Kitapevi aleyhinde yayında bulunmuş, İnsel Kitapevi’nin vitrinini gösteren bir fotoğraf ile Pitigrilli hakkında olumsuz bir yazı yazmıştır. Avni İnsel bu yayına cevap olarak gazete ve dergilerde yazı yayınlamak yerine İnsel Kitapevi’nin vitrinine “Şükrânla karşıladığımız bedava bir ilân dolayısiyle: Yüzünün bütün hatları göbek atan çeyrek porsiyon bir dâhinin! Zekâsına haset çektiği Pitigrilliye ‘Büyük Doğu’sunda tahsis ettiği köşenin resmidir…” yazılı bir ilan asmak şeklini tercih etmiştir. Babıali’de büyük yankılar uyandıran bu ilan, aslında Avni İnsel tarafından düşünülmüş haince bir cevaptır. Çünkü yüz kaslarında istem dışı meydana gelen tikleri de alaya alarak hazırlanan bu yazı Necip Fazıl’ın işinden evine, evinden işine gitmek için geçtiği Ankara Caddesi üzerindeki kitapevi vitrinine asılmıştır.
Yine bu konuda Bedii Faik (Akın) Tasvir’deki (5 Aralık 1948) yazısının bir bölümünde “Şu vitrine asılan el yazması gazetelerden bahsediyorum. Galiba geçen sene Necip Fazıl’ın, çıkardığı bir kitaba insafsızca yüklendiğini gören Avni dostum, hemen kitapevinin vitrinine, döşendiği cevabı asıvermişti. Biz o zamanlar aman demiştik, bu usul yayılmasın. Sokaklarımız, evlerimiz, mağazalarımız el yazması gazetelerle dolar. Ne ise Allahtan bu şekil cevaplaşma sadece Avninin uhdesinde kaldı” şeklinde tartışmayı anlatmıştır.
Yayınladığı eserlerin satışını sağlamak için dükkânında değişik yöntemler deneyen Avni İnsel, Adnan Veli Kanık’ın Mahpusane Çeşmesi isimli basmış olduğu eserinin reklamını yapmak için kitapevinin vitrinini bir hapisane koğuşu şekline getirmiştir. Dükkân içine konulan bir gramofondan yükselen “Mapusane çeşmesi yandan akıyor yandan” nameleri arasında Adnan Veli’nin kitabını satmaya çalışmıştır. 1952’de bu durum İstanbul’da yankı uyandırmış, gazetelere geçmiştir.
Bütün bu tartışmalar, muhafazakâr yazarların eleştirileri sonucu Pitigrilli’nin eserlerinden Hayatım ve Maceralarım ve Ben Koca Olamam, müstehcen neşriyat olarak görülmüş ve dava konusu olmuştur. Bu eserleri yayınlayan İnsel Kitabevi ve çevirmeni Adnan Tahir mahkemeye verilmiştir. 1948’de açılan davanın görülmesi sırasında da yaşanılanlar gazete manşetlerine taşınmış; baskıların ve eleştirilerin sonucunda dava kısa sürede sonuçlanmış, yargı kitapları müstehcen, milletin âr ve haya duygularını incitir mahiyette görmüş ve her iki sanığı birer ay müddetle hapse, 15 lira da para cezasına mahkum etmiştir.
Örneklerini 1940’lı yıllardan verdiğimiz sansür, müstehcenlik tartışmaları hiçbir değişikliğe uğramadan 2010’lu yıllara kadar gelmiş aynı felaketler Sel Yayıncılık ve yayıncı İrfan Sancı’ya kadar ulaşmıştır. Sel Yayıncılık’ın çıkardığı Ben Mila’nın Perinin Sarkacı ve Guillaume Apollinaire’nin Genç Bir Don Juan’ın Maceraları isimli kitaplar da aynı akibete, resmi takibata uğramıştır. Söylenebilecek son söz, toplum ve basın tarihimizde, sansür konusunda İnsel’den Sel’e bir değişiklik yoktur.