19. yüzyılın efsane kalem-fırça ustası Hokusai, kendini “basım işçisi” sayan geleneksel bir öncüydü. Dünyanın hemen her tarafında örnekleri görülen meşhur “Dalga” çizimiyle popüler Hokusai, günümüzdeki “manga”lara da ilham verdi. Hem devasa resimleri hem olağanüstü küçük işleriyle, “dev Daruma portreleri ile buğday taneleri üzerine çizdiği serçe desenleri arasına gerdi hayatını”.
Gakyô Rôjin Manji, Kaei Çağı 2. yılının 4. ayının 18. günü (10 Mayıs 1849) sabahın ilk saatinde öldüğünde 89 yaşındaydı. Elinden, son, bir haiku (geleneksel ve çok kısa Japon şiir türü: eğlenceli mısra) çıkmıştı:
“Tıpkı bir hayalet gibi, ayaklarım yere basmıyormuşçasına yürüyorum yaz vakti çayırlarında”.
Bir dönem 100 hayalet öyküsü çizmişti; Oèva-san’ın yüzü, yüzüne onu kâğıda düşerken oturmuş olabilirdi. Çoktan, 10 yıl öncesinde, kısa bir vasiyet metni yerleştirmişti çekmecesine. 6 yaşından beri ne gördüyse çizdiğini, 50’sine vardığında sonsuz sayıda desenin biriktiğini belirttikten sonra amansız yargısını koyuyordu: “70’imden önce yaptıklarımın kaydadeğer yeri yoktur. 73’ümde doğanın gerçek çehresini kavramaya başladım ve hayvanları, otları, ağaçları, kuşları, balıkları, böcekleri bir ölçüde tanıdım. Demek ki 80’imde biraz daha mesafe katetmiş olur, 90’ımda şeylerin gizine erişir, 100 yaşımda yüksek düzeye ulaşırım ve 110’a bastığımda elimden çıkacak bir nokta, bir çizgi yetkinliğe kavuşur”.
Onu Hokusai diye biliyoruz. Meşhur “Dalga”sı 5 kıtada duvarları dolaşan, sahibini istemeden kendisinde sıkıştıran yapıtı. Bu “kalem mecnûnu” yaklaşık 30 bin desen yapmıştı. Atölyesinde sağlığında çıkan bir yangında çok sayıda çizimi kül oldu (1839), özellikle son dönem ürünleri bağlamında büyük kayıp yaşadı. Bu yangından ölümüne dek geçen (s)on yıllık sürede her sabah güne bir desen yaparak başladı. Duyargaları açıktı: Doğu’nun ucunda yaşarken Batı’dan perspektif kurallarını ve “mavi”yi öğrendi -maviyi tanımayanların içyaşamları noksan olur.
Hokusai’ın Louvre
Müzesi’nde bulunan bir
oto-portresi. 83 yaşında.
Tokyo’nun Edo diye bilindiği dönemde, Gokoku-ji tapınağında, 6. yüzyılın önder Zen keşişi, pörtlek gözlü ve büyük halka küpeli Daruma’nın 180 metre boyunda bir portresini 1804 yılında, kovalar dolusu çini mürekkebi ve uzun saplı süpürgeler kullanarak yapmıştı. 5 Ekim 1817 tarihinde ise tantanalı duyurusu yapıldıktan sonra, kalabalık bir meraklı kitlesi önünde Nagoya’da aynı performansı tekrarladı: Bunun için özel olarak, 18m x 11m boyutlarında hayli kalın bir kâğıt üretilmişti; Daruma’nın her gözü 180 cm, burnu 270 cm boyutlarındaydı.
Daruma resimlerinin köklerinin uzun geçmişi hakkında canalıcı bilgilere Peter Romaskiewicz’in “Drawing the Face of Bodhidarma-A briefsurvey of an artistic tradition” (2019) başlıklı makalesinden eriştim. Hokusai’ın nasıl hazırlanıp işe giriştiğini, nasıl çalıştığını, ne yaptığını Koriki Enkoan’ın olay esnasında yaptığı çizimlerden takip ediyoruz.
ABD Hava Kuvvetleri 1945’in ilk yarısı boyunca Nagoya’yı, kenti yerlebir edesiye yangın bombalarıyla dövdü. Hokusai’ın dev portresi Mayıs ayındaki bomba yağmurunda yokoldu.
Onu Hokusai diye biliyoruz; oysa çok sayıda imzanın altına girmiş, bir döneminden öbürüne kimlik başkalaşımı geçirmişti. Yaşarken küçümsendiğini aktarıyor onu “karşı coğrafya”da ilk keşfedenlerden Henri Focillon: Geleneğin betine giden hamleleri, hafife alınmasını doğurmuştu. Hep fakir yaşadı; boya ve kâğıt alacak olanağının kalmamasından kaygılandı hep; yaşlandığında, eşini terkeden ressam kızıyla aynı çatı altına yerleşti. Yaşlı haliyle otoportresi Louvre Müzesi’ndedir ve Camondo Koleksiyonu’ndan gelmiştir.
Hokusai, kendini bir tür basım işçisi saymıştır: “Surimono”lar (kişiye özel hazırlanan fal kartları) bütün dünyasıydı. Çizileriyle romancılara, portreleriyle şairlere ve meczuplara eşlik etti ve böylece bir eşkenar üçgen kurmuş oldu.
Batı dillerine “manga” tarihi, Edmond de Goncourt’un Hokusai metniyle, 19. yüzyıl sonu girmişti. Desen mecnunu, çizi ve taslaklarını sağlığında 12 Mangwa’da toplamıştı. Bulunabilenler, ölümünün ardından 3 ek ciltle tamamlandı (İngilizler, çok olmadı 100’ü aşkın unutulmuş desenine ulaştılar).
Mangwa, Eski Türkçedeki vurgusuyla “mecmua”nın karşılığı. Dağınık malzemenin derlenip toplanması, kavurucu değer taşıyan bir kalkışım eğer kişinin kendi elinden ise; öbür türlü: Hep şüphe kaynağı.
“Fuji Dağı’nın 36 Görünümü”, Monet’nin Rouen Katedrali (1892-93) dizisinden 60 yıl önce yapılmıştır.
Dev Daruma portreleri ile buğday taneleri üzerine çizdiği serçe desenleri arasına gerdi hayatını. Kapısının üzerinde “haçiyemon”, yani “köylü” yazıyormuş.