Geçen ayın gündeminde, Gezi Parkı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) mülkiyetinden alınıp mazbut bir vakıf olan Sultan Bayezıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredilmesi vardı. İBB, Gezi Parkı’nın vakıf yoluyla meydana getirilmediğini, kültür varlığı da olmadığını söylüyor. İstanbul’un paylaşılamayan topraklarının tarihi…
Vakıflar Genel Müdürlüğü, geçen ay Gezi Parkı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) mülkiyetinden alınarak Sultan Bayezıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredildiğini açıkladı. 12 Mart’ta alınan kararın ardından 22 Mart’ta genel müdürlüğün açıkladığı gerekçelerde, parkın arazisinin bu vakfa ait olduğu ileri sürüldü. Galata Kulesi, Selimiye Kışlası, Adile Sultan Sarayı, Pera Palas Otel, Vefa Lisesi, Şişli Etfal Hastanesi, Sait Halim Paşa Yalısı gibi 1.014 taşınmazın daha Vakıflar’a devredildiği ifade edildi.
Yapılan devir işleminin gerekçesi olarak gösterilen yasa maddesi, 2008’de yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 30. maddesi. Madde şöyle diyor: “Vakıf yoluyla meydana gelip de her ne suretle olursa olsun Hazine, belediye, özel idarelerin veya köy tüzelkişiliğinin mülkiyetine geçmiş vakıf kültür varlıkları mazbut vakfına devrolunur”. Yani devir için iki şart var: Vakıf yoluyla meydana gelmiş olmak ve vakıf kültür varlığı olmak. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre kültür varlığı “tarihöncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarihöncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yerüstünde, yeraltında veya sualtındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır”.
İBB, bu iki şartın da Gezi Parkı için geçerli olamayacağını, kararı yargıya taşıyacaklarını açıkladı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Gezi Parkı, kültür varlığı değil. Kanun, kültür varlıkları ile ilgili. Topçu Kışlası da 3. Selim zamanında yapılmış. Bayezid Han Hazretleri Vakfı ile alakalı değil” diyor. İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ise Topçu Kışlası’nın 2. Bayezid Vakfı tarafından meydana getirilmediğinin, arsasının ondan 310 yıl sonra yaşamış 3. Selim tarafından askerî bir yapı inşa edilmek için kiralandığının ve Gezi Parkı’nın da 2. Bayezıt’tan tam 445 sene sonra yapıldığının altını çiziyor. Polat ayrıca “2. Bayezıt, Topçu Kışlası gibi bir yeri kendi vakıfları arasında yapsaydı da bunu mahkeme yoluyla olmayan, bir sayfalık yazının eki olan, belgede gösterildiği gibi 1914’te savaş koşulları altında küçücük bir defter kenarına mı ifade ederdi?” sorusunu da soruyor.
KIŞLA-İ HÜMAYUN VE İNÖNÜ GEZİSİ’NİN TARİHİ
Önce mesire yeri sonra kışla, stadyum, en sonunda park
Bir zamanlar Beyoğlu ve Cadde-i Kebir’in yoğun yerleşiminin sonunda büyük Müslüman ve Ermeni mezarlıklarının arasında tepeler ve çayırlarda geniş bir mesire yeri vardı. Buradaki Taksim Bahçesi, Osmanlı sarayının bahçelerinden sorumlu Bostancı Ocağı’nın ilgilendiği bir yerdi. Meraklı gözlerden uzak doğa içinde vakit geçirmek isteyenler de bu bölgeye geliyordu. Bostancıların nargile ve kahve ikram ettikleri, üzeri kiremit çatılı, ahşap sütunların taşıdığı kahvehaneleri de meşhurdu.
Bu romantik ortamı değiştiren gelişme, 1803-1804’de Kapıkulu askerlerinin topçuları için 3. Selim’in inşa ettirmeye başladığı büyük kışla binası oldu. Bina, arşiv belgelerine göre 1806’da bitirildi. “Taksim”, “Topçu” ya da “Beyoğlu” Kışlası gibi isimlerle anılan bu büyük kışlanın ömrü uzun olmamış, 1807’de Kabakçı Mustafa isyanında büyük ölçüde tahrip edilmişti. 2. Abdülhamid saltanatının son günlerinde ise eski takvimle 31 Mart’ta (13 Nisan 1909) çıktığı için bu adla anılan isyanı, Hareket Ordusu ve Balkanlardan gelen milisler 24 Nisan’da bastırmış; ayaklanmanın merkezi olan kışla topa tutulmuş; direniş kırılarak yapı ele geçirilmişti. Bu olay ihtişamlı yapının ciddi biçimde tahribine yolaçmış ve bir daha hiçbir zaman tam anlamı ile onarılarak kullanılmamıştır.
Mütareke döneminde kentin işgal edildiği yıllarda bir süre Fransız kökenli askerler bazı bölümlerinde kalmış, ayrıca avlusunda bir spor sahası oluşturulmuştu. Kışla bundan sonra adını kışla olarak korusa da askerî işlevini kaybetmişti. Cumhuriyetin ilk yılında “Taksim Stadı” adını alan futbol sahasında ilk millî futbol maçı gerçekleştirilmiş; ayrıca güreş, binicilik, atıcılık gibi konularda da ilk millî müsabakalar burada yapılmıştı. Mekanın etrafında ise eğlence yerleri, kumarhaneler gelişmiş ve şehrin en canlı noktalarından biri burası olmuştu.
1930’larda Topçu Kışlası’nın belediye tarafından değişik amaçlarla kullanılan büyük ahırları yıkıldı. Artık geniş bir alan ortaya çıkmıştı. Ama Cumhuriyet Anıtı bu meydanın bir köşesinde kalıyordu. Meydanın hemen yanında bulunan harap kışla bu çalışmayla daha fazla dikkati çeker oldu. Kentin 1936’dan itibaren imar planlarını hazırlayan Henri Prost, alanın “İnönü Gezisi” adıyla bir park haline getirilmesi önerisini getirdi.
Kışlanın yıkımına 1939’da başlandı. 1940’ta mermer merdivenleri, geniş seyir terasları, yürüyüş yolları ile parkın genel tasarımı belirlendi. Parkın Cumhuriyet Caddesi yönünde eğimden faydalanarak dükkânlar, bir sanat galerisi ve kafeterya olarak kullanılan mekânlar inşa edildi; bunların üzerine de 1967’de Beyoğlu Evlendirme Dairesi ve düğün salonu olan bir gazino eklendi.
(NTV Tarih’in, yayımlanmayan Temmuz 2013 sayısında Hayri Fehmi Yılmaz’ın kaleme aldığı makaleden özetlenerek aktarılmıştır)