Uzun yıllar Türkiye’nin en büyük kartpostal üreticisi olan ve çeşitli vesilelerle binlerce kartpostal basan And Yayınevi, 12 Eylül darbesinden sonra da darbecilere övgüler düzdükleri bir dizi kartpostal basmış.
Bu kartpostallardan biri, Diyarbakır’da Kenan Evren’i kürsüde halka seslenirken gösteriyor. Evren’in yanında darbeci subaylardan Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin’in de göründüğü kartpostalın arkasında “Diyarbakırımızda birkaç nifakçı ve bölücü, memleket ve millet düşmanlarıyla işbirliği yaparak vatandaşlarımızı birbirine düşman etmeye çalıştılar. Ancak Diyarbakırımızın Evren paşamızı kucaklayışları birlik ve beraberliğimizin ispatıdır” yazıyor.
Diğer bir kartpostalda ise Evren çocuklara asker selamı verirken görünüyor. Evren’i epey neşeli ve sempatik gösteren bu kartpostalın arkasında “12 EYLÜL YAVRULARIMIZI DA MUTLULUĞA ERDİRMİŞTİR” başlığı altında, “Geleceğimizin teminatı olan yavrularımız da son on senede karanlık emellilerin zulmüne uğramıştır. Bu karanlık emellilerin hıyanetleri küçük yavrularımızı bile etkilemiştir. Vatan ve millet düşmanlarının şunu iyi bilmeleri lazımdır ki, istiklal ve cumhuriyetimizin teminatı şanlı ordularımız ve komutanlarımızdır”.
ASAYİŞ
Çakmak tekeli ve çakar çakmaz çakan devlet
Türkiye’de 1929-1949 yılları arasında devletin piyasaya sürdükleri dışında çakmak almak, satmak ve kullanmak yasaktı. Çakmak, uğruna hapis yatılacak kadar kıymetli bir ürün haline gelmiş, binlerce insanın başı bu yüzden derde girmişti.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından birçok ülke gibi Türkiye’de de çakmağa vergi konmuştur. Verginin ödendiğine dair pullar çakmaklara raptedilir, eğer bu pul yoksa o çakmağa kaçak, sahibine kaçakçı muamelesi yapılır. Çakmak, bir ithal ürünüdür. 1920’lerin sonundan itibaren hem döviz kaybı olmaması hem de üretimi devlet tekelinde olan kibrit satışının azalmaması için ithali iyice zorlaştırılmıştır.
1 Haziran 1929’da çakmak ve çakmaktaşı satışı da kibrit gibi devlet tekeline alınır. Çakmağın aksine Türkiye’de üretilebilen kibrit devlete daha fazla kazandırdığı için Tekel çakmak işini ağırdan almaktadır. Hem çakmak hem de çakmaktaşının fiyatı çok yüksek tutulur. Çakmaktaşı komşu ülkelerin yaklaşık elli katı fiyatına satılmaktadır. Bu durum, kaçakçılığı cazip hale getirmiş, çakmak, uğruna hapis yatılacak kadar kıymetli bir ürün olmuştur.
1930’lu ve 40’lı yılların gazetelerindeki çok sayıda çakmak kaçakçılığı haberinde dikkat çeken, profesyonel kaçakçılara ek olarak seyahata çıkan sıradan insanların da sık sık yakalanmasıdır. Cumhuriyet yazarı Burhan Felek’in deyimiyle, “Fiyatının çok yüksek olması sıradan insanları yurtdışından gelirken iki avuç çakmaktaşını valizlerine atmaya teşvik etmektedir”.
Yurtdışına çıkmamış olsa bile, üzerinde Tekel’in piyasaya sürdükleri dışında çakmak yakalanan kişiler de kaçakçılık suçundan yargılanır. Kaçak çakmak ve çakmaktaşıyla yakalanmanın cezası 3 ayla 9 ay arası hapis ve para cezasıdır. Yakalanan kişi memursa memuriyetten atılır.
1932’de Tekel yönetimi, devletin kibritten daha fazla kazanması için çakmak satışının tamamen yasaklanmasını önerir. Bu öneri kabul görmez fakat kurum piyasaya çakmak sürmemeye başlar. Nadiren piyasaya çıkarılan çakmaklara, pahalı olmasına rağmen büyük rağbet olur. Ancak bunların tamiri mümkün değildir çünkü Tekel yedek parça ithal etmemektedir. Vidası düşmüş, yayı kırılmış çakmaklar alay konusu olur.
20 yıl boyunca binlerce insanın başının derde girmesine, hapse düşmesine sebep olan çakmak ve çakmaktaşları üzerindeki devlet tekeli 10 Şubat 1949’da kaldırılır. Serbest bırakılmanın çoşkusuyla çakmak satışlarında patlama olur. 1949 ve 1950 yılının gazetelerinde birbirinden ilginç çok sayıda çakmak reklamı olmasının sebebi de budur.
Hem futbolcu hem kaçakçı
Kaçak çakmak yüzünden başı derde girenler arasında, üç büyük İstanbul takımıyla maç yapmak için Türkiye’ye gelen Avusturya futbol takımları Admira ve Wacker’in dört futbolcusu da vardır.
21 Ocak 1949’da Türkiye’ye gelen futbolcular Moda’da kamp yaptıkları otelde çakmak satarken yakalanır. Bavullarında 580 çakmak bulunan dört futbolcu tutuklanıp cezaevine konduktan yaklaşık üç hafta sonra 20 yıllık yasa değişir ve çakmak satışı serbest bırakılır. Ancak buna rağmen Avusturyalı futbolcuların tutukluluğu devam eder ve üç ay sonra tahliye edilirler. Avusturyalı futbolcular yine de şanslıdır. 1932’de İzmir’e gelen Yunan futbol takımı Apollon’un oyuncusu Elias, çakmak kaçakçılığı suçlamasıyla tam sekiz ay cezaevinde kalmıştır.