Lozan Konferansı’nda Türkiye Cumhuriyeti heyetinin genel sekreteri Reşid Safvet (Atabinen) Bey (1884-1965), yurtdışında tahsil etmiş, son Osmanlı döneminde yine yurtdışında diplomat olarak görev yapmıştı. Reşid Safvet, görüşmelerin ikinci bölümünde İsmet Paşa’dan veto yemişti.
İsviçre’nin Lausanne kentindeki barış konferansı, 11 Kasım 1922 – 24 Temmuz 1923 arasında yapıldı. 4 Şubat 1923 kesilen görüşmeler, 23 Nisan 1923’te ikinci kez başladı ve sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısıyla sonuçlandı. İsmet İnönü başkanlığında Doktor Rıza Nur, Hasan Saka’dan oluşan heyetin genel sekreterliğini Reşid Safvet Atabinen üstlenmişti. Ayrıca Celal Bayar, Münir Ertegün, Ruşen Eşref Ünaydın, Mecdi Sayman, Yahya Kemal Beyatlı, Tevfik Bıyıklıoğlu, Maliyeci Cavit Bey, Yusuf Hikmet Bayur, Fuat Ağralı, Ahmet Muhtar Çilli, Tahir Taner, Zekai Apayadın, Veli Saltık, Zühtü İnhan gibi müşavirler, dışişleri mensupları katıldılar. Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’da, Beşiktaş Akaretler’de bulunduğu tarihlerde komşusu olan Reşid Safvet Bey’le özellikle kitaba olan düşkünlük ve kitap sohbetleriyle gelişen bir dostluğu vardı. Çelik Gülersoy’un ifadesiyle “Atatürk, genel sekreterliğe Reşid Safvet Bey’in adını yazarsa da, İsmet Paşa, Lozan Konferansının ikinci bölümüne Reşid Safvet Bey’in katılmasını veto eder. Atatürk de bu duruma ses çıkarmaz ve Reşid Safvet Bey 5 yıl kadar kendisini bir boşluğun içerisinde bulur.”
Lozan Barış Konferansı Genel Sekreteri Reşid Safvet Atabinen (1884 Sarıyer – 2 Şubat 1965, İstanbul) yazar, diplomat bir devlet adamıdır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun kurucusudur. 1904’te, Paris’te Ecole Libre de Sciences Politiques’ten diploma almış; 1906’da Beyoğlu’nda Fransızca ve İngilizce yayımlanan Levant Herald gazetesinin başyazarlığa getirilmiştir.
Atabinen’in yanında yetişen ve onu bir baba gibi gören Çelik Gülersoy’un ifadesiyle “Bu arada 10 yıldan fazla sürecek mesleği de artık belli olmuştur: Diplomatlık. 1907’de Osmanlı Devleti-Romanya Muhtelit Komisyonu başkâtipliği yapan Reşid Safvet, Bükreş Sefareti başkâtip vekili olur. Sonra, sırasıyla Amerika’ya, İspanya’ya ve İran’a gider; Washington, Madrid ve Tahran’da başkâtiplik yapar”. Ve yine Gülersoy’a göre “1918-1920 arasında Reşid Safvet Bey, İsviçre ve Fransa’ya gider ve Anadolu hareketinin haklılığını Batı kamuoyuna kabul ettirmek üzere birçok şehirde konferanslar verir, kitaplar, risaleler yayımlar. Bunların hepsi, Mustafa Kemal Paşa’nın bilgisiyledir. Çünkü, genç ve dâhi Paşa, Çanakkale Savaşı’ndan (1915) İstanbul’a döndüğü vakit, Akaretler’de Reşid Safvet’le komşuluk etmiştir”. Reşid Safvet Bey’in oluşturduğu dostluklar, arkadaşlıklar Lausanne’da kendisine, dolayısıyla Türk heyetine önemli kolaylıklar yaratır.
Maliyeci Cavit Bey’in yakın mesai arkadaşlarından Reşid Safvet, Maliye Nezaretindeki çalışmaları sırasında (1914-18) pek çok hanedan mensubu ile de dostluk kurar. İşte bu dostlukların ilginç örneklerinden biri de Damat Mehmet Raşit Bey ile ilgili olan mektuplarıdır.
Mehmet Raşid Bey’in Lozan mektupları
Mehmed Burhaneddin Efendi’nin oğlu İbrahim Tevfik Efendi’nin (1874-1931) kerimesi Arife Kadriye Sultan’ın(1895-1933) kocası olan Fenarizâde Mehmed Raşid Bey, 3 Mart 1924 tarih ve 431 Sayılı Kanun gereği diğer hanedan üyeleri gibi yurtdışına sürülür. Onlar da pek çok hanedan mensubunun gittiği yer olan Fransa’nın Nice kentine yerleşirler. Mehmed Raşid Bey, Lozan görüşmeleri sırasında kenttedir ve genel sekreter Reşid Safvet Bey’e mektuplar yazar. Bunlar biraz tepeden bakan, ama nezaket kurallarını, diplomatik dili koruyan, ustaca yazılmış mektuplardır. Ayrıca Lozan Konferansının Türkiye Cumhuriyeti heyeti açısından hiç de kolay geçmediği, Hanedan mensuplarının bile arzu ve isteklerinin heyete yansıdığını bu mektuplarda görmek olasıdır.
Sürgünden yaklaşık 10 yıl sonra Kadriye Sultan’ın genç yaşta ölümüyle, Mehmed Raşid Bey bir kez daha sarsılacaktır.
Damat Mehmet Raşid’den Reşit Safvet Bey’e:
Yunan Hükümeti Türklerin mallarına el koydu
“Azizim Reşid Safvet Beyefendi,
Bir hafta mukaddem bir ariza takdim ile Yunan Hükümeti’nin eshâb-ı emlâkın hukuk-ı tasarrufiyesine, heyet-i celilenin vaki’ protestosuna rağmen tecavüzde musır olduğundan bahis ve bu babta tekrar Reis Paşa Hazretleri’nin nazar-ı dikkatlerini lutfen celbi bir istirhamda ve hatta bu mezalimi iş’ar ve ihbar eden bir telgrafı da meşk-i senaveriyi lef eylemiştim. Mezkûr istidamı nazar-ı dikkate aldıklarına ve lâzım gelen teşebbüsata delaletlerinden emin isem de bu güne kadar vusulünden ve lütfunuzdan senaveri haberdar edecek bir satır inayetnamenize nail olamamak, vusulünde tereddüd hâsıl etmekle işbu tezkiremle de teyid-i keyfiyete ibtidar eyliyorum. Şifahen istifsar ve istirhamımı tekit ile pek meşgul bulunduğunuza şüphe olmayan şu anda zât-ı âlilerini tekrar tahriren tasdi’ etmek istemezdim fakat bir infulanza şeklini alan nezle bendenizi apartmanda mahpus bırakmış olmakla yine bu vasıtaya müracaata cüretyâb oluyorum. Tasdi’mi ma’zur göreceklerini ümid ile bu vesile ile de teyid-i muhâleset ve arz-ı meveddet eylerim beyim efendim hazretleri.
17 Kanunusani (1)923
Damad Mehmed Râşid“
“Azizim Reşid Safvet Beyefendi,
Bir hafta önce takdim ettiğim yazıyla Yunan Hükümeti’nin, Heyet-i Celile’nin (Lozan’daki Türk delegasyonu) yapmış olduğu protestolara rağmen emlak sahiplerinin mülklerini kullanım haklarına tecavüzde ısrar ettiğinden bahsederek, bu konuda tekrar Reis Paşa Hazretlerinin (Mustafa Kemal Paşa) dikkatlerinin çekilmesini istirham etmiştim. Ve hatta bu mezalimi (zulmü, haksızlığı) haber veren bir telgrafı da gönderdiğim yazıya eklemiştim. Söz konusu yazımı dikkate aldıklarına ve gereken teşebbüslerde bulunduklarına emin isem de bugüne kadar yazının ulaşmış olduğunu ve memnuniyetinizi bildiren bir satırlık yazınıza nail olamamak, yazının ulaştığına dair tereddüt oluşturduğundan bu pusulamla ulaşıp ulaşmadığını doğrulatmaya çalışıyorum. Konuyu sözlü olarak izah ederek, pek meşgul bulunduğunuza şüphe olmayan şu anda meseleyi tekrar yazılı olarak bildirip sizin başınızı ağrıtmak istemezdim. Fakat influenza(grip) şeklini alan nezle, bendenizi apartmanda hapsetmiş olduğundan yine bu vasıtaya (yazıya) başvurmaya cüret ediyorum. Verdiğim rahatsızlığı mazur göreceklerini ümit ederek bu vesile ile de dostluğumu ve sevgilerimi arz ederim beyim efendim hazretleri.
17 Ocak (1)923, Damat Mehmed Raşid“
(Sadeleştirilmiş metin).