LÂLE BAHÇESİ / LÂLEZAR III.Ahmed’le (1703- 1730) Nevşehirli İbrahim Paşa’nın öncülük ettikleri bahçe ve çiçek kültürünün 16. yüzyıldan beri simgesi olan lâlenin, konak ve saray bahçelerindeki lâlezar denen tarhlarda özenle ve çeşitlendirilerek yetiştirilmesi… Bu zevk, bir kültür yarışına dönüşerek -çok sonraları Lâle Devri denen- bir açılım dönemi yaşattı. Hanedan sarayı Topkapı’da, Mermerlik’le Sofa Köşkü arasında da bir lâlezar oluşturuldu. Türk lâle soğanları, dolayısıyla lâle kültürü Avrupa’ya da taşındı. Ancak oradaki ilgi süreklilik kazanırken İstanbul’a özel lâle saltanatı, III. Ahmed’in torunu III. Selim’e (1789-1807) değin şöyle böyle 90 yıl sürebildi. Buna karşılık bir ulema hobisi olarak Meşihat’ta ve müderris konaklarında lâle ve çiçek yetiştiriciliği 20. yüzyıla kadar devam etti. Bu geleneğin mirasları, eski Meşihat Dairesi avlusunda Cumhuriyet döneminde açılan İstanbul Üniversitesi Botanik Enstitüsü, Saray Lâlezarı, Emirgân Parkı ve diğer parklardaki lâleliklerdir.
LÂLE DEVRİ III. Ahmed’in saltanatının son 12 yılında (1718-1730) başta matbaa ve Avrupa’daki pek çok yeniliğin İstanbul’da da uygulanmasına geçilen kısa dönem. Bu açılış ve ve çağdaşlaşma girişimi, Patrona Halil Ayaklanması ile kapandı. Bundan iki yüzyıl sonra -II. Meşrutiyet’te- şair Yahya Kemal, o dönemi Lâle Devri olarak tanımladı. Tarihçi Ahmet Refik (Altınay) de 1915’te basılan ve o yılları anlatan kitabına Lâle Devri dediğinden, Osmanlı tarihlerinde söz onusu yıllar da artık bu adla anılır oldu
LEVÂZIM-I VEZARET TEDARİKİ Vezirlik rütbesi verilenin, bu rütbeye yaraşır konak, donanım, kethüda, daire (büro) ve kapu (askerî kadro) halkları, at, araba vb. temin etmesiydi. Daha eskilerde vezirler, daire ve kapu görevlilerini daha kalabalık tutarlarken son dönemlerde sayılar en aza indirildi. Kişisel zenginlikten yoksun vezirler bunu da karşılayamazlarsa, padişahın atiye-i seniyyesi (bağışı) ile yerine getirirlerdi.
İmparatorlukta çiçek kültürünün simgesi lâle
Padişah III. Murad’ın
oğlu Şehzade Mehmet’in sünnet düğünü için düzenlenen 1582 Şenliği’nde Atmeydanı’nda dev bir lâlenin geçişi (Sûrnâme-i Humayun’dan)