DERNEK
Saygıya davet hep cesaret işiydi
Bundan 70 yıl önce, 15 Haziran 1945’te kurulan Saygısızlıkla Savaş Derneği, toplum kurallarına uygun olmayan davranışlarla mücadele etmek amacıyla yola çıkmıştır. Kurucu başkan, ileride ordinaryüs ünvanı da alacak olan ünlü anatomi profesörü Zeki Zeren’dir (1900-1973). Profesör Zeren, adabı muaşeret üzerine yazdığı yazıların yanı sıra “Topluluk Hayatında Saygısızlarla Savaş Lüzumu” ve “Hemşehrilik Adabı” gibi başlıklarla verdiği konferanslarıyla da tanınmaktadır. Zeren, kurdukları derneğin “pis esnafla”, toplu taşıma araçlarında sigara içenlerle, yerle tükürenlerle ve gürültü yapanlarla mücadele edeceğini açıklar. Bu amaçla çok sayıda afiş ve broşür bastırılır. İhap Hulusi’nin çizdiği afiş derneğin en bilinen afişidir.
Kurulduktan hemen sonra Cumhuriyet yazarı Abidin Daver, dernek üyelerini “Eğer sokakta saygısızlık, kabalık edenleri uyaracaksanız dikkat edin başınıza iş gelmesin. Yanınızda boksör ya da pehlivan bulundurmanızda fayda var” diye uyarır. Aynı günlerde bir dernek üyesinin tramvayda sigara içen üniformalı bir polisi uyarması büyük bir cesaret örneği olarak gazetelerde yer bulacaktır.
Saygısızlıkla Savaş Derneği ne yazık ki çok uzun ömürlü olmaz ve 1952’de üniversite ve basından yeterli alakayı göremediklerini gerekçe gösteren yöneticiler tarafından feshedilir.
HAŞERETLE SAVAŞ
‘Herkes Pazartesi günleri sinek avlamak zorundadır’
İstanbul’da yakın zamana kadar yaz aylarının en büyük dertlerinden biri karasineklerdi. Karasineklerin çoğalmasının en önemli sebebi pislikti. Her şeyden önce çöpler açıkta bırakılıyor ve belediyeler topladıkları çöpleri, şehrin hemen yanıbaşındaki toplama alanlarında biriktiriyordu. Buna ek olarak kanalizasyon sisteminin gelişmemiş olması nedeniyle kullanılan foseptik çukurları, şehir içindeki mezbaha, mandıra ve ahırlar, sokağa dökülen pis sular, semt pazarlarının artıkları, atlı arabalar hep sinek oluşumunun sebepleriydi.
Yıllar boyu ilaçlama çalışmaları, uyarılar, kampanyalar, hatta belediyelerin kiloyla sinek satın alması gibi insanları sinek öldürmeye teşvik edici yöntemler denendi, hiçbiri olmadı. Uğraşılan şeyin üç beş sinek olduğu zannedilmesin, sinek miktarı 12 Kasım 1956 tarihli Vatan gazetesine konuşan bir meyhaneciye “Müşteriye şarap veriyoruz, daha iki yudum almadan 50-60 sinek doluşuyor bardağa. Müşteri içmek istemeyince çöpe döküyoruz” dedirtecek kadar çoktu.
1958’de romancı Tarık Buğra, “Türkiye sineklerin müstemlekesi (sömürgesi) olmuş. Artık yeter! Kişi başı yüz sinek öldürsek bu işin kökünü kuruturuz” diyerek bir seferberlik çağrısı yapar. O yıl değilse de ertesi sene İstanbul Valiliği ve belediye büyük bir kampanya başlatır. İlk etapta, sanki evvelden dostlarmış gibi, “İstanbul halkının sineklere düşman edileceği” açıklanır. Arkasından, niyeyse Pazartesi günleri saat 13-14 arası herkesin sinek avlaması istenir. Evinde olanlar için bir yaptırım yoktur, ama zabıtalar dükkanları denetleyecek ve sinek avlamayan esnafa ceza kesecektir. İlk av günü kimi gazetelere göre başarılı olmuş kimine göre ise fiyaskoyla sonuçlanmıştır.
1960 yılının savaşı daha kararlı mesajlarla ve erkenden başlar. Öncelikle, 15-22 Nisan “Temizlik ve Karasinekle Mücadele Haftası” ilan edilir. Bu hafta boyunca Taksim’de bir sergi açılır, broşürler dağıtılır, gazetelerde bilgilendirici yazılar çıkar. Bir yıl önce olduğu gibi yaz boyunca her Pazartesi günü saat 13-14 arasının “Karasinek İmha Günü ve Saati” olacağı açıklanır ve bu saatlerde sinek öldürmenin vatandaşlık borcu olduğu vurgulanır. Haftanın diğer günlerinde ya da Pazartesileri 13-14 arası dışındaki saatlerde sinek avlamak da vatandaşlık borcu mudur, değilse neden değildir, pek anlaşılmaz.
Zaten tahmin edileceği üzere buradan da bir sonuç çıkmaz. Valilik bünyesinde oluşturulan Kara ve Sivrisinekle Mücadele Müdürü Doktor Cavit Çağatay 29 Haziran 1963’te durumu gazetelere şöyle açıklamaktadır: “Avrupa’dan trenle gelirken, Balkan ülkelerinden geçtiğinizde şayet pencere açıksa kompartımanınıza 3 -4 sinek girer. İçeri yüzlerce sinek girmeye başladığında anlarsınız ki Türkiye’desiniz”. 1967’ye gelindiğinde vatandaş sinekten kurtulmaktan umudu kesmiş, işi gırgıra vurmuştur. Taksim Elmadağ’daki Sazlıdere Sokağı sakinleri o yıl sinek kral ve kraliçesi seçimi yaparlar. Bizans döneminde çöplük olarak kullanılan bölgedeki alanın yüzlerce yıl sonra hâlâ çöplük olarak kullanılmasına mâna veremediğini söyleyen sokak sakinleri, seçtikleri sinek kral ve kraliçesini de belediye başkanına hediye ederler.
Sinek meselesi 2000’li yılların başına kadar dert olmaya devam edecektir.