Jean Cocteau’nun 1929’da bütünüyle telefon konuşmasına dayalı bir tiyatro oyunu (La Voix Humaine-İnsan Sesi) kaleme alması, öncü ve cüretkar bir hamle olarak değerlendirilmeli. 1947’de Roberto Rossellini oyunu siyah-beyaz filme çeker. Aynı oyunun renkli filminde, 1966’da Ingrid Bergman vardır. Müzisyenlerden ressamlara, 20. yüzyıla damga vuran bir eser.
I
İster antik dönemin, klasik çağın, ister modern zamanların ve ötesinin ürünü olsun, bütün yazın yapıtlarının bir doğum süreci vardır: İmgelemden tohumun düşmesi ya da bir fikrin oluşmaya koyulması sonucu ilk harflerle başlamasından son noktaya giden süreç, yapıtın bitmiş ya da tamamlanmamış hâliyle ortaya çıkmasıyla sonuçlanır -sonrasını yapıtın ömrü olarak tanımlıyorum burada.
Gerçekleşen, dolaşıma giren yapıt, yarattığı etki alanının genişliği ve derinliğiyle orantılı bir ömür geçirmeye hak kazanırsa da, bu onun “değer”inin garanti belgesi olarak görülemez: Niteliği vasatı zorlamayan pek çok ürün kitlelerin beğenisini kazandığı için yaygın ve uzun ömürlü bir iletişim ağı örebilir -bunu kabullenmek gerekir.
Farkı görerek: Kafka’nın yapıtının doğurduğu sonuçla yaygınlığı ne olursa olsun, Stephen King’in kurduğu etki alanı niteliksel düzlemde kıyaslanamaz.
“Sess” için ne birine ne öbürüne benzeyen, 94 yıllık ömründe paradoksal bir uzantılar zinciri yaratan küçümen bir metni, Jean Cocteau’nun İnsan Sesi’ni seçtiysem, gerekçelerim var.
II
Alexander Graham Bell ilk telefon konuşmasını yardımcısıyla 10 Mart 1876’da yaptı. Patent alma uğraşı verirken öfkelenip “bir gün her şehirde en az bir telefon olacak” diye çıkışmasından sözetmiştim. Elinde ya da cebinde akıllı ve gezgin telefonuyla yaşayan bugünün insanı, aracın geçmişinin aşamalarına kayıtsızdır büyük olasılıkla. Paris’te otomatik telefon santralı 22 Eylül 1928’de devreye girmiş. Abone sayısı o tarihte pek sınırlıdır. Dolayısıyla, Jean Cocteau’nun epi topu 1 yıl sonra, bütünüyle telefon konuşmasına dayalı bir tiyatro oyunu kaleme alması, öncü ve cüretkar bir hamle olarak değerlendirilmeli: Sahnede yalnız başına bir kadın oyuncunun söyledikleri duyuluyordur bir tek; karşısındaki ‘sevgili’nin sesi-sözü izleyici tarafından olsa olsa tahmin edilebilecektir, ama dram bellidir: Kadın terkedilmiştir.
Oyun (La Voix Humaine-İnsan Sesi) 1930’da ilk sahnelenişinde gerçeküstücülerin hışmına uğramış; Eluard ve arkadaşları tiyatroda vaveyla kopartarak, konunun eşcinsel Cocteau’nun erkek arkadaşı tarafından terkedilişiyle ilintili olduğu yorumunu yüksek sesle ifade etmişlerdi. Bu tepki, yapıtın ömrünü kısaltmayacaktı.
III
Cocteau’nun ‘buluş’u önemli, kurduğu monolog sıradan İnsan Sesi’nde: Ayrılık izleği, terkedilen sevgili imgesi evrensel aleladeliktedir, magazin dünyasının söylemine yatkın içeriğiyle. Buna karşılık, diyalogun karşı cephesinin duyulmaz kılınması metne can suyu katar: Koltuğundan izleyici ya da okur, replik taslakları üreterek oyuna eklemlenir.
1947’de Roberto Rossellini oyunu siyah-beyaz filme çeker, birlikte yaşadığı Anna Magnani’nin görkemli oyunculuğuyla. Rolünü gereği gibi gerçekleştirmek için erkeğin duyulmayan sözlerinin yazılıp kendisine verilmesini istemiştir.
Hayat acımasız pusulalarla dolu: Kısa süre sonra Rossellini terkeder Magnani’yi, Ingrid Bergman’la birlikte olacaktır. Aynı oyunun renkli filminde, 1966’da Bergman rolü üstlenmiştir -yönetmenle ayrılışlarından sonra!
2014’de bu defa oğlunun kamerası önünde Sophia Loren zincire yeni bir halka ekler. Oyun Türkçeye Galip Arcan tarafından çevrilmiş, 1950’de MEB Klâsikleri dizisinde yayımlanmıştır. 2013’te Tiyatro Biteatral’de Ayşe Lebriz Berkem oyuncu-yönetmen kimliğiyle İnsan Sesi’ni sahneye taşıdı.
IV
“Sessiz Sinema” olmuştur; “Sessiz Tiyatro” ise ayrı bir sanat dalı olan Pantomim sayılmazsa, olamazdı: Kadim Yunan’dan günümüze bir söz sanatı özelliği de bünyesinin vazgeçilmez parçasıydı. Sessizliği sahneye yükleyen Samuel Beckett ve izini süren bir avuç oyun yazarıdır. Gene de, 1930’un İnsan Sesi’nde, her ne kadar sahnede bir oyuncu yer almış olsa da, asıl rol konuşma’da billurlaşmıştı; bu açıdan, Cocteau’nun seçimi ve çıkışı özgün nitelikteydi.
Nitekim metin seslendirildi de: 1964’de, Yves Montand’dan aşk kırgınlığıyla 4 yıl önce ayrılan Simone Signoret’nin, geçmişte birlikte yaşadıkları Place Dauphine’deki kayıt seansında İnsan Sesi’ni okurken gözyaşlarını tutamadığı anlatılır. Görüntünün ister istemez iğdiş edildiği bu versiyonda oyun düpedüz ağıtsı bir monologa dönüşmüştür.
İzleyicinin, yerini dinleyicinin alması, bu sonuncuyu kulak misafiri kılar: Bir bakıma, özel bir telefon konuşmasının, eksiltilmiş muhavere olarak, gizlice dinlenmiş halini çağrıştıran durum -kulak kabartmak.
V
François Poulenc’ın İnsan Sesi operası 1959 tarihini taşıyor: Televizyonda 14 Mayıs 1959 akşamı siyah-beyaz yayımlanan 8 dakikalık bir röportaj çekiminde (fresques.ina.fer adresinden izlenebiliyor), besteci kendisine yapılan bir şakadan hareket ettiğini anlatıyor: Bir konserin sonunda Maria Callas orkestra şefini sahne dışına iterek dinleyicileri tek başına selamlayınca gündeme gelmiş İnsan Sesi’ni bestelemek; “ama Callas için değil” diyor Poulenc ve piyanosundan kalkıp bestesini ilk seslendiren Denise Duval’ın yanına seyirtiyor, sonra da birlikte bir tadımlık sunuyor ikili.
Poulenc’ın operası Cocteau’nun metnine bana kalırsa sınıf atlatmıştır. Kayda bugün de ulaşılabiliyor. İlerleyen dönemde gerçekleşen farklı versiyonlar, sözgelimi Véronique Gens’in ya da Barbara Hannigan’ın yorumları da açık dolaşımda.
Soprano, ses çeşitlemeleriyle dramatik gizilgücü yukarı yöne çekiyor; tiyatroda oyuncunun böyle bir olanağı bulunmuyor.
Poulenc’ın “emprovizasyonun tam tersi” olarak sunduğu operası için Cocteau, “sevgili dostum, metnimin nasıl okunması gerektiğini geri dönüşsüz biçimde saptamış oldunuz” yorumunu yapmıştır.
VI
André Malraux’nun kültürel gelişme ve yenileşme bağlamında öne çıkardığı kavramların başında ortam geliyordu. Cocteau, bu açıdan bakıldığında, sıradışı ve çeşitlilik çerçevesindeki zengin karakteriyle tipik örnektir: Çevresi edebiyat, tiyatro, sinema, müzik, plastik sanatlar, dans ağırlıklı ‘özel kişilik’lerden oluşmaktaydı.
Genç ressam Bernard Buffet’yi İnsan Sesi’ne yüreklendirerek yöneltenin Yves-Saint Laurent’ın ortağı ve canyoldaşı Pierre Bergé olduğu söylenir. Buffet yeni bir sanatçı kuşağının popüler olmaya aday temsilcisidir henüz, gene de Cocteau’ya gecikmeden sokulur, ‘proje’sine usta elbette destek çıkacaktır.
Buffet’nin benim gözümde en ilginç özelliği yazar gibi çizmesi, çizer gibi yazması. İnsan Sesi için gerçekleştirdiği 28 gravür levhasında o çakışma belirgin biçimde kendini gösteriyor. Toplam, kutu işi kitap halinde 1957’de 150 nüsha basılmıştı. Yakın tarihte yaygın baskısı yapılmıştır.
VII
Bir yapıtın yolculuk süresini, dolayısıyla etki ömrünü her dönemde ortaya çıkan yeni parametrelere uyum gösterme gizilgücü belirler. Başka deyişle, bu gerçekleşiyorsa yapıtın niteliklerinden soyutlanamaz demektir.
Poulenc’ın İnsan Sesi operasyonunun en yeni “filmi” (Opera Philadelphia Channel, 2021) James Darrah damgasını taşıyor: Öz(n)el bir sahneye koyuştan öz(n)el bir kurgulamaya geçişle Cocteau’nun ve Poulenc’ın yapıtlarına ayrı ayrı boyut katıyor.
İnsan Sesi’nin -şimdilik- son versiyonu Pedro Almadovar’ın 2020 tarihli, 31 dakikalık kısa filminin arkasında 1986 ve 1988 ‘prova’ları var ama, bu sefer telefonun değiştiği bir yapım sözkonusu: Tilda Swinton öncekilerden alabildiğine farklı bir mekanda, farklı bir kompozisyon çizerek, elinde baltası (!), akıllı telefonu üzerinden girişiyor monologuna, farklı bir son yorumla indiriyor perdeyi -kimbilir, belki de, Face Time üzerinden partönerini görüyor. Ya da muhavere Skype ya da Zoom aracılığıyla oluşuyor; yakın yarın yeni versiyonlar getirebilir de.
VIII
Sözlükler QR kısaltmasıyla yaygın biçimde gündelik yaşamda kullanıma giren “quick response” uygulamasını “aygıt üzerinden okunabilen bir matris barkod” olarak tanımlıyor; 1994’te Japonlar kullanıma sokmuş karekodu.
Dönemden döneme yazma ediminin türev alanında da parametre değişimi yaşanıyor: Nicedir, sözgelimi, metinlerde link göndermeleri yapılıyor. QR’u ben ilk defa Simsiyah Soulages ile Konuşmak (2020) kitabımda, dileyen doğrudan Fransızca yaptığım söyleşiyi özgün versiyonundan izleyebilsin diye son sayfalardan birine yerleştirerek kullandım.
“Sess” için birden fazla QR’ın işaretini metin içinde mimledim, iş yayıncı/editör ikilisinin uygulamasına kalmış -yaklaşık dört buçuk saatlık bir dinleme ve izleme açılımı, bu denemenin yan vaadı. Ama meraklı ve takipçi okur QR’lara gereksinme duymadan İnsan Sesi’nin değindiğim her versiyonuna ulaşmanın yolunu bulacaktır.