İlk baskısı 103 yıl önce yapılan ve gerçek bir padişah ile kurgu İngiliz dedektifini yan yana getiren Abdülhamid ve Sherlock Holmes, ilginç bir polisiye olmasının yanı sıra dönemin siyasi atmosferini yansıtan, belgesel bir roman.
Yervant Odyan’ın 1911’de Osmanlıca yazdığı Abdülhamid ve Şerlok Holms adlı roman, bir grup çalışkan akademisyenin katkısıyla geçtiğimiz günlerde Latin harflerine aktarıldı ve Everest Yayınları’ndan çıktı.
İstanbullu Odyan 1869’da doğmuştur. Ünlü Balyanlar’ın yanında mimarlık yapıp saray mimarlığına kadar yükselen Boğos Odyan’ın ailesindendir. Amcası Krikor Odyan, Mithat Paşa’nın kurduğu Kanun-ı Esasi Encümeni üyelerinden biridir. Öğrenimini tamamladıktan sonra İstanbul’daki iki önemli Ermenice yayın organı olan Aravelk (Doğu) ve Manzume-i Efkâr’da yazıları yayımlanmaya başlar. 1896’ da Aravelk’in editörü olur. Aynı yıl Osmanlı Bankasını Ermeni komitacıların basması olayında parmağı olduğundan Avrupa’ya kaçar.
II. Meşrutiyet’te İstanbul’a döndükten sonra Sev Gadu (Kara Kedi) ve Manana (Kudret Helvası) gibi mizah dergileri çıkarır ve Ermeni edebiyatının en ünlü mizahi romanlarından biri Yoldaş Pançuni’yi yazar.
1915 Ermeni Tehciri sırasında Suriye’ ye tehcir edilir. Suriye’de Alman subaylarına çevirmenlik yaparak göreceli olarak rahat eder ve 1918’ de İstanbul’ a döner. 1922’ye kadar kendi çıkardığı mizah dergisi İknad Ağa ve Jamanak gibi Ermenice gazetelere yazar. 1922’de Türkiye’yi yine terk edip önce Romanya’ ya sonra Mısır’a gider ve 1926’ da Kahire’ de ölür.
Odyan Efendi’nin kitabının kapağında II. Abdülhamid ve Sherlock Holmes’un resimleri karşı karşıyadır. Kitabın isminin altında da “İstibdadı yıkmak için vatanperver Osmanlılar ile kahraman Saliha Hanım’ın sergüzeştlerini hâvi ciddi ve meraklı büyük roman” ibaresi bulunmaktadır. Kitabın iç kapağında ise roman şöyle tanıtılır: “İşbu hikayede devr-i menhûsda (uğursuz dönemde) hürriyet uğrunda canlarını feda eden vatanperver kahramanların ve hususiyle bütün muhadderât-ı islamiyenin [İslamiyetin namuslu ve örtülü kadınlarının] ervâh-ı kahramanlarını [kahraman ruhlarını] vücudunda tecessüm ettiren Saliha Hanım nam hanımın cesaret ve fedakârlıkları izhâr ve tasvir edilmekte olduğundan bütün Osmanlılar tarafından mütalaası sezâdır. İşbu roman hayali olmaktan ziyade şimdiye değin nameçhul kalmış olan hakiki ve esrarengiz vak’alar ve siyasi cinayetlerden ibarettir.”
Abdülhamid ve Sherlock Holmes’un Türk polisiye edebiyatındaki önemi tartışılmaz. İlk kez toplumsal ve siyasal sorunlarla polisiye kurguyu bir arada götüren ve heyecanlı olayların birbirini izlediği bir romanla karşı karşıya kaldığımız bir gerçektir. Odyan Efendi’nin iyi bir polisiye okuru ve polisiye kurguyu bilen biri olduğu da muhakkak. Romanın ilk bölümü bayağı heyecanlı ve sürükleyicidir. Olay 1904’ün ilkbaharında Kandilli’de boş bir yalıda üç kişinin garip bir şekilde öldürülmesi ile başlar. Öldürülenlerin saatlerine ve para keselerine ilişilmemiş ama cesetlerine M. A. işareti bırakılıp birer numara konulmuştur. Gazeteler türlü yorumlarla olayı yazarlar ama birdenbire bu haberlere sansür uygulanır. çünkü öldürülenler padişahın gizli hafiyesidir.
Padişahın buyruğu ile polis örgütü her işi bırakıp bu olayı aydınlatmak için çalışır ama sonuç elde edemezler. Kitabı okuyacakların polisiye okuma keyfine set çekmemek için daha fazla ayrıntı vermeyeceğim; yalnızca olayın çözülmesinden ümidi kesen Abdülhamid’in Londra Büyükelçisi Muzurus Paşa’ya emredip ünlü dedektif Sherlock Holmes’u Türkiye’ye çağırdığını ve onun da olaya karıştığını söylemekle yetineceğim.
Polisiye olayların yanı sıra dönemi yansıtan siyasi kişilerin de kahramanlar arasında olması, kitaba belgesel roman özelliği de kazandırır ve bir Abdülhamid muhalifinin düşüncelerini yansıtması bakımından da önemlidir. Abdülhamid karşıtı olan Odyan’ın gözünden tipik İttihat Terakki yandaşı bir Ermeninin fikirlerini öğreniriz; eser bir tarafıyla İttihat Terakki ve Talat Paşa güzellemesidir.
Olaylarla ilişkisi olsun olmasın Abdülhamid’i aşağılayacak sahnelere çok sık rastlarız; dönemin önemli siyasi figürleri Başkâtip Tahsin Paşa, İkinci Kâtip Arap İzzet Paşa, Kabasakal Mehmet Paşa, Necip Melhame; padişahın esvapçıbaşısı ve geceleri yatak odasında kendisine polis romanı okutacak kadar güvendiği İsmet Efendi’nin İstanbul’u haraca kesen oğlu Fehim Paşa gibi gerçek kişiler de rol alırlar. Örneğin o zaman çok ilgi çeken Fehim Paşa ile Avusturyalı Margrit isimli cambaz kız arasındaki gönül ilişkisi romanda sayfalar dolusu yer alır.
Romanın kahramanlarından biri de romanda “Sai Bey” adıyla geçen Talat Paşa’dır. Sai Bey aslında Talat Paşa’nın İttihat ve Terakki içindeki kod ismidir. Yazarımız Sai Bey’i yere göğe sığdıramaz ama talihin garip cilvesi Talat Paşa’nın dahiliye nazırlığı sırasında Suriye’ye sürülecektir. Yapıtın ilginç bir yönü de anlatılan öykünün gerçekliğini kanıtlamak için olayla ilgili kişilerin fotoğraflarının kitaba konulmasıdır. Bu arada Müslüman kadınların simgesi olarak övgüsü yapılan romanın baş kahramanı Saliha Hanım’ın “gençlik fotoğrafı” olarak; kara göz, kara kaş, sine bağır açık, başı da örtüsüz bir Ermeni güzelinin fotoğrafı da kitaba konulmuştur.
POLİSİYE OKURU PADİŞAH
Sherlock Holmes’u ilk keşfeden Türk: II. Abdülhamid
(Erol Üyepazarcı Arşivi).
Bir polisiye tutkunu olan II. Abdülhamid, gerçek hayatta da Sherlock Holmes maceralarının yakından takipçisi ve Holmes’un yaratıcısı Doyle’un hayranıdır.
B ilindiği gibi II. Abdülhamid, dönemin bütün önemli yabancı dergilerine abone olmuş ve saraydaki çeviri bürosunda bu dergilerdeki şahsı ve Türkiye ile ilgili bütün yazıları çevirtmiştir. Holmes’un yaratıcısı Arthur Conan Doyle’un yapıtlarının yayımlandığı The Strand Magazine de II. Abdülhamid’in abone olduğu dergilerden biridir. Bu derginin Ekim 1903 tarihli sayısında bir Hintli tarafından kaleme alınmış padişah ile ilgili bir makale yayımlanmıştır. Çeviri bürosu memurlarından “Corci” isimli çevirmen bu yazıyı çevirirken, makaleden önceki sayfalarda Doyle’un Boş Ev isimli hikayesinin yer aldığını görmüş ve bu hikayeyi de çevirip polisiye merakını bildiği II. Abdülhamid’e sunmuştur. Bu ilginç hikaye çok hoşuna gidince padişah Londra Büyükelçisi Muzurus Paşa’dan Doyle’un bütün yapıtlarının gönderilmesini istemiştir.
Yani II. Abdülhamid ünlü dedektifi, ilk Holmes hikayesini 1908 yılının sonlarında Faik Sabri Duran’ın çevirisiyle okuyan sıradan Türk okuyucusundan beş yıl önce keşfetmiştir.
Altın Boynuz adlı bir kitap yazan Francis Yeats-Brown’un yazdıklarına inanmak gerekirse, 31 Mart Vak’ası sonrasının bunalımlı günlerinde Hareket Ordusu Yıldız Sarayı’nı sararken, II. Abdülhamid Holmes’un Bruce-Partington Planları isimli hikayesini okutup dinlemektedir.
Sherlock Holmes’un yaratıcısı Doyle 1907’de balayı için İstanbul’a geldiğinde II. Abdülhamid’in emriyle kendisine Mecidiye Nişanı, eşine de Şefkat Nişanı verilmiştir. 1869-1909 arasında Osmanlı Deniz Kuvvetleri’nde müşavir olarak çalışan ve aynı zamanda II. Abdülhamid’in fahri yaveri İngiliz Amirali Sir Henry F. Woods (Woods Paşa) padişahın Doyle’u kabul ettiğini yazar. Doyle ise anılarında Ramazan olduğu için padişah tarafından kabul edilemediği anlatır. Karşılaşmanın olup olmadığını kesin bilmiyoruz ama nişanların verildiği kesindir. Muzaffer Albayrak’ın titiz bir çalışma sonucu Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde tespit ettiği nişanın beratı 2 Kasım 1907 tarihini taşımaktadır.
“Aciz kullarının arzıdır ki; İngiltere’nin meşhur yazarlarından Sir Conan Doyle’e ikinci rütbeden Mecidiye Nişanı ve eşi Leydi Doyle’e aynı rütbeden Şefkat Nişanı ihsan buyurulduğundan, gerekli muamelenin yerine getirilmesi, çıkarılan irade-i seniyye-i hilafetpenâhî (padişan emri) icabı olup bu konuda emir ve ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir (padişahındır). 2 Kasım 1907/Serkâtib-i Hazret-i Şehriyârî Tahsin.